İstanbul Adalar’da günlerdir devam eden bir “Azmanbüs” gündemi var. İBB’nin getirdiği turistik minibüslere karşı her gün eylem organize ediliyor.
Medya, “Azmanbüs” eylemlerini gündeme taşımak için seferberlik halinde. Muhalif medya doğal olarak eylemleri veriyor. Yandaş medya ise “AKP devr-i iktidarında halk eylem yapabiliyor” mesajını verme fırsatını kaçırmak istemiyor.
Aslında bunlar, elektrifiye edilmiş sıradan İstanbul minibüsleri. Karşı çıkanlar, bunların Adaların sokaklarına göre çok büyük olduğunu söylüyor. Adaların dokusuna uymamasından tutun, Adaların yaya trafikli kanuni statüsüne varana kadar her türlü argümanı öne sürüyorlar.
Adanın sakini meşhur edebiyatçılar, Ekrem İmamoğlu’na açık mektuplar döşeniyor, cazgır eylemci teyzeler polisle taşkınlık çıkartıp minibüs kovalıyor, biraz daha kafasını çalıştıranlarsa kucağına kedi köpek oturtup minibüsün önünde asafalta oturuyor…
Adalarda adeta Kanada-ABD tipi bir yeni dalga ekolojik-sol eylem pratiği yaşanıyor. Mimarlar, iklimciler, kentçiler, kent konseyciler, Ruşen Çakırlar (kambersiz olur mu?), sinemacılar, Melis Alphanlar ve DEM/PKK kontrolündeki bilumum liberal-yeşil entelijansiya her gün ayakta.
Baktığınız zaman argümanları da ikna edici hani. Dünya mirasıdır, daracık sokaklardır, kültürel doku bozulacaktır, huzur kalmayacaktır, Adalılar nerede yürüyecektir, başka Adalar yoktur vs…
Tabi Ekrem İmamoğlu, bu koroya yaranamıyor. Türk siyasetinin en büyük mavi boncuk dağıtcısı İmamoğlu, üstüne en çok oynadığı, uğruna Atatürkçüleri kırdığı kesimden, DEM’cilerden büyük bir rest yiyor.
Ama şu da gözden kaçmasın. Daha geçen hafta Ekrem İmamoğlu’nun “İstanbul’da 2,5 milyon mülteci var” açıklamasına İçişleri Bakanlığı’ndan “1 milyon” yalanlaması geldiğinde bu koronun umurunda oldu mu sanıyoruz?
Tam tersine aynı koro ve aynı siyasi çevre, kevgire dönmüş sınırlardan Türkiye’ye doluşan milyonlarca Suriyeli, Afgan, Pakistanlı ve Afrikalı kaçağın ve sığınmacıya tek kelime etmemiş; etmek şöyle dursun, kalıcılaşmalarını desteklemiş olanlar. Hatta geri gönderilmelerine şiddetle karşı çıkarlar. Bunların beraberinde getirdiği halk sağlığı ve asayiş sorunlarını görmezden gelir, ağzını açanı da faşist ilan ederler.
Yani Azmanbüs eylemleriyle ortaya şöyle bir manzara çıkıyor;
Türkiye’ye ne olursa olsun. Esenyurt, Arap cemahiriyesine mi dönmüş? Dönsün.
Türk okullarına doluşturulan Araplar, Türk çocuklarına hayatı zindan mı ediyormuş? Etsinler.
Türk öğretmenleri mi öldürüyorlar? Öldürsünler.
Suriyeliler vergisiz iş mi yapıyor? Yapsınlar.
Kaçak işçiler emek piyasasını mı ele geçirip ücretleri mi düşürdü? Düşürsünler.
Adana, Hatay, Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa elden mi gidiyor? Gitsin.
İstanbul’un kalbi Fatih, tanınmaz hale mi geldi? Gelsin.
Sığınmacılar Türk kültürünü, Türk ekonomisini, Türk siyasetini, Türk vatanını ve Türk bağımsızlığını tehdit mi ediyor? Etsinler.
Ama…
Ama Adalar’a dokunmayın!
Batı’nın refüze ettiği, ihtiyaç fazlası defolu mal gibi üstümüze yığdığı kültür düşmanı bir 10 milyon nüfus, isterse Türkiye’yi hallaç pamuğuna çevirsin.
Ama tatile çıkamadığı için azıcık nefeslenmek isteyen Türkler Adalara gelmesin, kalabalık yaratmasın, onları taşıyacak minibüsler de çalışmasın.
Ege’de batmakta olan teknede karısı ve kızı öldükten sonra 16 yaşındaki bir kıza, kızın annesinin önünde tecavüz edip sonra da boğulmasını izleyen aşağılık yaratıklar bile Türkiye’ye geri kabul edilsin. Çünkü insan ayırt etmek ırkçılıktır.
Ama bu küresel faşist düzenin yüküyle beli bükülmüş Türkler, bir hafta sonu gezmeye Adalara gelemesin, gelirse de eşek gibi yürüyüp geri dönsün. Neden? Çünkü biz Adalar’da hep yürür, sahilde güneşlenip dönerdik. Çünkü Adalar bir tane! Çünkü biz Adalıyız. Çünkü Adalılık diye bir şey var ve Türkler buna layık değil. Koynunda kilolarca afyon getiren Peştun kopuk bile İstanbul sokaklarında istediği gibi fink atabilir ama Türkler İBB minibüsüyle Adaları gezemez!
Adaları Türklere kapatıp Türkiye’yi dünyanın at hırsızlarına, tecavüzcülerine, katillerine açan, bu uğurda dinci faşistlerle işbirliği yapıp bunu da utanmadan sol diye pazarlayan sapık bir zihniyet bu.
Ve bu sapıklığa siyasete sızarak yön veren terör örgütü kadroları, buna çanak tutan koca bir medya kompleksi, yaşını başını almış sanatçılar, mimarlar, gazeteciler…
Şimdi bu “azman sol”, her gün HalkTV’den TELE1’den falan seslenip sol değerler, kültürcülük ve ilericilik adına bizlerden destek istiyor öyle mi?
Özetle, Türkiye’nin Türkler için yaşanabilir olmasına şiddetle karşı çıkanlar, şimdi “Yürünebilir bir Adalar için Azmanbüs istemiyoruz” diyor.
Aslında bu olay, Nasrettin Hoca ve Timur’un fıkrasından beter. Sonuçta filden illallah eden ahalinin kabahati, Nasrettin Hoca’yı yalnız bırakmaktan ibaretti.
Bence Ekrem İmamoğlu, Adalara metrobüs getirsin. Azmanbüslerin canı sıkılıyor!
