Fatih Erbakan, babasının son partisi Saadet’le bozuştuktan sonra “hızlı” ilerleyen bir isim. Babasının siyasi kariyerindeki en başarılı partinin adıyla Yeniden Refah Partisi’ni kurması şunun şurasında 3,5 senelik hikâye. Parti daha kurulur kurulmaz hemen her yerde pıtrak gibi parti binaları açılmış, gıcır gıcır tabelalar asılmıştı.
Belki YRP tabela partisi değildi. Ama tam olarak ne partisi olduğu da pek anlaşılamamıştı. Zaten sağı yiyip bitirmiş olan AKP’nin karşısında Saadet’ten bir parça kopuyordu ama belki de AKP tabanını “Millî Görüş”e çeken cengâver Erbakan’ın oğlu olacaktı.
Pandemi ortaya çıkınca bu konuda fikirler biraz netleşti. Fatih Erbakan, Türkiye’de Covid şüpheciliği, maske reddi ve aşı karşıtlığı ile baş veren özel bir gerici/komplocu tipolojiye hitap etmeye başladı ve o günden sonra sık sık gündeme geldi veya getirildi. Aşı karşıtı gericiliğin siyaseten sesi olmak uğruna “yarı insan yarı maymun” yaratıklar gibi absürt iddiaları dile getirmekten de çekinmedi. Pastadaki en koyu gerici dilime talip olduğunu böyle ilan ediyordu.
Fakat Fatih Erbakan, partisini kurduğu günden bu yana bir konuda hep muğlak kaldı. Türkiye’nin keskinleşen ve uzlaşma kabul etmeyen siyasi ayrımında nerede konumlanacaktı? “Öz, has, hakiki Millî Görüş” iddiasındaki Yeniden Refah Partisi, Saray’a mı biat edecekti yoksa muhalefette kalıp “adil düzen” davası mı güdecekti?
Fatih Erbakan’ın dün partisinin Altındağ ilçe kongresindeki sözleri ile bu konuda da biraz aydınlanmış olduk. Millet İttifakı için “Onları getirmek, mevcut iktidarı değiştirip, yağmurdan kaçarken doluya tutulmak demektir.” sözlerini sarf etti. Sonra da Millet İttifakı’nın Anayasa görüşmelerine yönelik “Bu zihniyetle, bu iş batırma belgeleriyle 6’nız değil 16’nız bir araya gelse yine de bir şey yapamazsınız.” cümlesini sarf etti.
Evet, Erbakan iktidarı da eleştiriyor ama o kadarını Destici, Bahçeli, Perinçek gibi Saray ittifakı üyeleri de yapıyor. Fatih Erbakan’ın muhalefete karşı tavrı eleştiri değil, doğrudan saldırı niteliğinde. Erbakan artık çok açık biçimde Millet İttifakı geleceğine, Cumhur İttifakı devam etsin daha iyidir, diyor. Bu Saray’a verilmiş açık bir çek.
Türkiye’de normalde belki çok ciddiye alınmaması gereken yetersiz profiller “siyaseten” öne çıkabiliyor, anlamsız hırslarıyla ivme bile yakalayabiliyor. Hatta bazen aile mirası soyadları yeterli salt dayanak olabiliyor. Fakat Fatih Erbakan’ın babasının mirasına “filtre” uyguladığı kesin.
Necmettin Erbakan, son nefesine kadar AKP’ye karşıydı, hatta apaçık düşmandı. Ölmeden önceki “AKP’ye oy vermek demek İsrail’e oy vermek demek” cümlesi belki de “Millî Görüş” mirasına kondurduğu son rötuştu.
Şimdi Fatih Erbakan kendince babasını rötuşluyor. Ama zamanlama fecaat. 3,5 sene ortalarda gezinip dolandıktan sonra Saray’a biat etmeyi tam da Tayyip Erdoğan’ın İsrail ile ilişkileri büyük bir hevesle normalleştirdiği bir döneme getirmek büyük bir fiyasko. Tabi eğer İsrail konusunda da “Millî Görüş”ü güncellemeyi düşünmüyorsa…
Hatırlatmış olalım. Mart ayı ortasında İsrail Cumhurbaşkanı Yitzak Hertzog Türkiye’yi ziyaret edecek. İlişkilerin tekrar canlanacağı bu tarihi ziyarette Fatih Erbakan’a da protokolde yer verilmesi isabet olacaktır. Hem Temmuz ayındaki KKTC ziyaretinde Erdoğan’a Oğuzhan Asiltürk de eşlik etmemiş miydi?
Aslında Fatih Erbakan’ı ve kurduğu partiyi anlamak için Numan Kurtulmuş hatırlanmalı. 2010’da Kurtulmuş, genel başkanı olduğu Saadet Partisi’nde ipleri eline alıp rotayı AKP’ye çevirmeye kalkınca o dönem hayatta olan Necmettin Erbakan müdahale edebilmiş, bir anlamda darbeyi önlemişti. Bu, Erdoğan’ın Hoca’sına attığı ilk kazık değildi. Son da olmadı…