Deniz Baykal’ın kızı Aslı Baykal, CHP’den istifa edip konuşmaya başlayınca ilk önce Ahmet Hakan tarafından parlatıldı. Tabii bu adamın övdüğü herhangi biri için bile iyi düşünmek mümkün değildi. Aslı Baykal da bizi yanıltmadı sağ olsun. Şimdi Ahmet Hakan’ın bu övgülerini hak ettiğini iyice kanıtlama yoluna girmiş bulunuyor. Ve ikinci durağı da hiç şaşırtıcı olmayacak bir yer: Abdülkadir Selvi’nin köşesi!
Erdoğan’ın emriyle gazetecilik (!) yaptıkları tescilli olan bu isimlerin basındaki o köşe başlarında tutulmalarının iktidar adına tetikçilik yapmak dışında bir anlamının olmadığı toplumun malumu. Deniz Baykal’ın kerimeleri hanımefendi de konuşacak merci olarak Abdülkadir Selvi’yi boşuna seçmiş değildir elbet. Ve şu da açıktır: Abdülkadir Selvi’ye kadar düşen ve buradan muhalefete saldıran her kim olursa olsun, bunu son derece bilinçli, örgütlü ve kasti bir şekilde yapar.
Düşülecek bundan daha alçak bir irtifa, gidilecek daha kötü bir yer yoktur. Eğer Selvi gibi tipler birini öne çıkarıyorsa emin olun ki o kişi, çoktan Erdoğan’a biat etmiş, açık ya da örtülü olarak AKP saflarındaki yerini almıştır.
Aslı Baykal’ın CHP’den ayrılmasına bahane olarak “CHP’nin gayrı milli bir çizgiye savrulamasını” göstermesine filan kimse aldanmasın. Ne yani CHP gayrı millidir de şimdi saflarına resmen olmasa da fiilen katıldığı AKP ve Cumhur İttifakı mı millidir?
Geçtiğimiz günlerde Mehmet Ali Çelebi adlı, dönekliğin kendisinde şahıslaştığı başka biri de benzer ifadeler kullanarak AKP’li olmuştu. Hem de yıllarca Ergenekon Davası’nın mağdur ve simge isimlerinden biri olarak tanınmasına rağmen bunu yapmıştı.
Şimdi biliyoruz ki ne o dönemde ne de bu dönemde Çelebi, Baykal gibilerinin ideolojik, politik ya da ahlaki bir gayreti olmuştur. Bu tip, hep kendi hırslarının, egosunun, ikbalinin peşinde oldu, bunların yönlendirmesinde konumlandı. Bunlara millilik vs. atfetmek, ideolojik bir fark koyarak harekete geçtiklerini varsaymak mümkün değil. Hele hele baba kız Baykalları tanıdığımız için hiç imkân kalmıyor…
“Tarih Deniz Baykal’ı nasıl yazacak,” sorusuna, gelecek kuşakların vereceği tek bir cevap var: Tayyip Erdoğan’ı önce başbakan yapan, ardından da cumhurbaşkanı olmasının yolunu açan adam… Bilindiği gibi Tayyip Erdoğan’ın milletvekili dahi seçilmesine imkân yokken, bu yolun açılmasını sağlayan, o dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal olmuştu.
O sıralarda saf insanlarımız yine bunun ya bir demokrasi ilkesinin hayata geçmesi olduğunu ya da Baykal’ın niyetinin Erdoğan’ı sandıkta yenerek bitirmek olduğunu sanmışlardı.
Fakat sebebin bu ikisi de olmadığı gün gelecek, anlaşılacaktı. Sebebin; ideolojik, politik, stratejik veya taktik duruşlar değil de kimsenin aklına gelmeyecek ama bilenlerin elbette uzun yıllardır bildiği başka bir konu olduğu sonradan ortaya çıktı. Deniz Baykal’ın AKP’ye yaranmak, iyi geçinmek, Erdoğan’ın yolunu açmak için çok önemli nedenleri olduğu artık Türkiye’de siyaset takip eden herkes için su götürmez bir gerçek.
Bugün yaşanan Erdoğan ve AKP’ye “ikinci” Baykal desteği olayındaysa açık ve kesin olan tek bir şey var: Aslı Baykal’ın babasının yolundan gittiği…
Dün babası AKP’ye yaranmak ve kendi kişisel konumunu korumak adına ülkeyi nasıl on yıllardır süren bir karanlığa teslim ettiyse bugün Aslı Baykal da aynı şekilde AKP’ye yaranmak dışında başka hiçbir şey düşünmüyor. Ne ilke ne ülke var bunların kitabında.
Türk siyaseti ve Türk halkı, Deniz Baykal’ın ihanetinin yükünü hâlâ sırtında taşıyor. Aslı Baykal şunu çok iyi bilmeli ki halkın karnı size ve manevralarınıza tok. Hatta tokluğun da ötesinde bizlerde sadece mide bulantısı yaratabilirsiniz.
Lütfen Türk halkının ve muhalefetinin yakasından bir zahmet düşün artık!