Toplanan para yaklaşık olarak 110 milyar TL…
Türk Lirası üzerinden yazıldığında bolca sıfır olduğu için “çok” olduğu düşünülen bu tutarın döviz karşılığı yaklaşık 5,8 milyar dolar.
İktidarın; tüm iş adamlarını, kamu kuruluşlarını, bankalarını dahil ederek toplayabildiği tüm tutar bu.
Kıyaslamak açısından yazmak gerek; bu tutar Suudi Arabistan’ın sene başında Merkez Bankası’na açtığı kredi tutarına neredeyse eşit.
Demek oluyor ki “güçlü devletin” tüm imkanlarını birleştirdiğinde yarattığı finansman, bir dış ülkeden alınan kredi miktarı olabiliyor en fazla.
“Biz bize yeteriz” propagandası yapan AKP iktidarının, Türkiye’yi hangi noktaya getirdiğini gösteren çarpıcı bir örnek.
Merkez Bankasının toplanan paranın dörtte birini vermesi, ortada bir bağış kampanyası olmadığını gösteriyor. Şahap Kavcıoğlu, “Milletin parasını millete vermekten daha doğal ne olabilir!” diyor.
Tam olarak bunu söylüyoruz. Milletin parasını millete verin! Senelerdir topladığınız ve kampanyada toplanan paranın neredeyse 4 katı olan deprem vergilerini depremzedelere geri verin!
İktidarın sorulmasından en çok rahatsızlık duyduğu soru, 22 senede toplanan 432 milyar TL’lik deprem vergisinin nerede olduğu sorusu değil mi? Elazığ depreminden sonra bunu soran insanlar gözaltına alınmadılar mı?
Van depreminden sonra dönemin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, deprem vergilerinin “duble yollara ve havalimanlarına gittiğini” söylemedi mi?
Deprem vergileriyle yol yapacaksın, havalimanı açacaksın ama ilk büyük depremde yaptığın yollar yarılacak, havalimanları çökecek!
Sonra “dayanışma vakti” diyeceksin ve milletten yine para isteyeceksin.
Millet size neden güvensin ki?
Türk Milleti gerektiğinde ayağındaki çarığı çıkarır askerine verir. Üstündekini çıkarır ordusunu giydirir. Yemez, yedirir.
Kurtuluş Savaşı’nda böyle olmadı mı?
Türk Milleti kardeşine “bağış” da yapmaz, yardım eder.
Millete söven adamın ekrana çıkıp şov yapmasının, sıfırın altında olan itibarını geri kazanmaya çalışmasının adı yardım kampanyası olamaz. Olsa da kimse inanmaz.
Bilmem ne kadar para bağışlıyorum diyen malum iş adamına, devletin aynı gün “bağışlanan” para kadar “teşvik” vermesi, çürümüşlüğü özetlemiyor mu?
Diğer taraftan “devlet” diğer yardım kuruluşlarıyla yarışır mı? Böylesi bir rekabet, devletin ancak bir “sivil toplum kuruluşu kadar” gücü kaldığını göstermiyor mu?
Haluk Levent gibi bir ismin yardım programına katılmasına engel olmak, “koskoca” devletin diğer sivil toplum örgütlerini “rakip” olarak gördüğünü anlatmıyor mu? Nasuh Mahruki’yi engellemek isteyen ve AKUT’u bitme noktasına getiren kafa işte bu!
20 senedir kendisi dışındaki tüm kurumların güçlenmesinden korkan ve bunları yok eden AKP iktidarı aynı zamanda devleti de yok etmiştir.
Deprem bölgesinin her yerinden duyduğumuz “Nerede bu devlet?” feryadının sebebi de budur.
Devlet gitmiş yerinde sadece bir kabile kalmıştır.