Dün DEM Parti heyeti ile MHP lideri Devlet Bahçeli’nin beklenen görüşmesi gerçekleşti. Bahçeli ve adamları, Apo’nun adamlarını kapılarda karşıladı. Yine Devlet Ağa ile Ahmet Kürt Ağa arasındaki muhabbet gözleri yaşarttı. Görüşmenin ardındansa DEM ekibi, ne konuşulduğu hakkında bir açıklama yapmamayı tercih etti. Tabii bizim acar muhabirlerimiz de bir şey soramadı. Maazallah süreç baltalanırsa hesabını kim verecek, değil mi?
Siyasette atılan her adımın gelecekte mutlaka bir karşılığı olur. Bugün bir karar verirsiniz, bu beş on yıl sonra çok ciddi sonuçların ortaya çıkmasına neden olabilir. Hele ki böyle kritik konular söz konusu ise bu, çok daha geçerli bir kuraldır. MHP ile lideri Bahçeli’nin, PKK ve Apo lehine attığı bu son adımların da elbette orta ve uzun vadede ciddi sonuçları olacak. Bunları bugünden az çok kestirmek de mümkün.
MHP’nin yaptığı PKK ve Apo açılımının en temel anlamı, bu işin son derece normalleştirilmesidir. Düşünsenize bir; Türk siyasetinde on yıllar boyunca Türk milliyetçiliğini temsil ettiğini iddia etmiş bir parti ve lideri bile PKK’yı ve Apo’yu muhatap kabul ediyorsa bu noktadan sonra kim karşı çıkabilir ki? Elbette biz çıkarız. Bizim gibi düşünen milyonlarca Türk ve Türk milliyetçisi de çıkar. Ama bu durum, ülke kamuoyu nezdinde PKK ve Apo’ya verilebilecek en büyük “meşruiyet” sertifikası işlevi görecektir.
Artık Apo Kürtlerin lideri, PKK da Kürtlerin örgütü olarak kabul görecektir ve bu payeyi onlara veren de doğrudan doğruya Türk milliyetçiliği iddiasındaki örgüt, MHP olmuştur.
Gerçi işin ideolojik-teorik boyutunda MHP’nin Türkçülükle, Türk milliyetçiliğiyle hatta Türk-İslam senteziyle bile değil doğrudan doğruya Arvasilerle, Necip Fazıllarla, Saidi Kürdilerle harmanlanmış bir Kürt-İslamcılıkla bağlantılı olduğu nettir. Bunun teorik ve tarihsel tartışmasına burada girmeyeceğim ama isteyenler “Türk Siyasetinde Kürt İslamcılar” adlı kitabımın MHP ile ilgili bölümünü okuyabilir elbette. MHP’nin ideolojik köklerinden Türk milliyetçiliğinin kurucusu Atatürk’ün değil bu isimlerin referans olduğu açıkça görülecektir…
İşin güncel boyutuna geri dönersek şunu net ve kesin bir şekilde tespit etmek şarttır: MHP ve Bahçeli, PKK’nın ve Apo’nun 40 küsur yıldır yapmak isteyip de yapamadığını başardı. Bu, aslında homojen bir etnik grup olduğu bile çok şüpheliolan Kürtlerin, Türk milletinden ayrı bir “ulus” haline getirilmesidir.
PKK terör örgütünü Kürtlerin temsilcisi olarak kabul ederseniz, Apo’yu asıl muhatap olarak içinize sindirirseniz ve tüm bunları açık bir şekilde Türk kamuoyunun gözü önünde ve Türklere bir şekilde dayatarak yaparsanız bu işten barış, dostluk, kardeşlik, Türkiye’nin çıkarı vs değil Kürt kimliği etrafından birleşen bir topluluk çıkartırsınız. İşin kötüsü bu, geri dönüşü de olmayacak bir süreçtir. Belki kısa vadede bunun iyi taktik ve stratejik sonuçları olduğunu iddia edebilirsiniz. “Türkiye’de bu adımları attık ama bakın Suriye’deki PKK devletçiğine engel oluyoruz” gibi argümanlar üretebilirsiniz. Ama bu söylediklerinizin işin uzun vadeli ve kalıcı sonucu üzerinde bir etkisi olmayacaktır.
25 yıldır İmralı’da hapiste yatan, artık unutulmuş ve PKK’nın dahi gerçek anlamda lider olarak görmediği siyasi mevta Apo’yu, “Kürtlerin lideri” payesiyle bir siyasi hortlak olarak dirilten ve var olmayan bir etnik, lengüistik, coğrafi, tarihi Kürt homojenliğine rağmen örgütlü, liderli bir “Kürt ulusu” inşasına en büyük katkıyı yapan MHP ve Bahçeli olmuştur.
Tebrikler!