Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin çeşitli rakamlar vererek 2002 ve 2022’yi kıyaslaması, son 20 yılı Cumhuriyet tarihinin en büyük başarı öyküsü gibi sunması AKP’nin rakamlarla oynayarak algı yaratan siyaset stratejisinin bir parçası.
Bakan Nebati başka hiçbir parametreye değinmeden sadece rakamları yazarak, öğrencilere verilen burs miktarının, yurt sayılarının, sağlık harcamalarının ve hastane sayılarının arttığını söylüyor. Gerçekleri örtmek üzerine kurulu bu taktiği dönem dönem Erdoğan da kullanıyor. Birbirleriyle ilgisiz rakamları yan yana koyarak yazılan başarı öyküsünün toplumda karşılığı var. Ve elbette böylesine bir yaklaşımı bilimsel zemine davet etmek, sağlam argümanlarla karşı çıkmak, farklı değişkenler ortaya koyarak gerçeği söylemek genellikle anlamsız kalıyor.
Rakamlar üzerinden demagoji yapmak AKP’nin vazgeçemeyeceği bir strateji. Özellikle ekonomik krizin derinleştiği, enflasyonun zirveye çıktığı ve risk priminin tavan yaptığı bir dönemde ekonominin başındaki ismin çıkıp rakamlardan bir aşure yapıp toplumun önüne koyması tam da bu iktidara yakışan bir tavır. Ekonomi iyi durumda olsa zaten birilerinin çıkıp nutuk çekmesine, rakamlarla cambazlık yapmasına zaten gerek kalmaz. Refah veremezsen bol bol istatistik verirsin.
Diğer taraftan rakamların böylesine çarpıtılmış biçimde ortaya saçılmasının bir diğer amacı da, ekonominin “monşerleri” olarak hedef gösterilen muhalif ekonomistlerin “cenk meydanına” çıkarılması. “Gayri milli ekonomistlerin” gerçeği anlatması, AKP’nin demagojiyle gerçeği çarpıtmak siyasetinin aracı haline gelebiliyor. İktidarın kendi açısından en başarılı icraatı gerçekleri açıklamanın AKP’nin yarattığı yalana dayalı algıyı güçlendirmesi.
Nebati’nin verdiği bir rakam AKP’nin çarpık siyasetinin anlaşılması bakımından özellikle önemli. Bakana göre 2002 yılında devletin verdiği sosyal yardımlar 1 milyon haneye giderken bu rakam 2021’de 4.3 milyon aileye ulaşmış durumda.
Türkiye’de sosyal yardıma ihtiyaç duyan hane sayısının bu kadar çok arttığını ifade eden daha net bir istatistik olmazdı. Bakanın “başarı öyküsü” olarak verdiği örnek aslında Türkiye’nin ne kadar fakirleştiğini gösteriyor. Yine geçtiğimiz aylarda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez devletin 2.1 milyon aileye elektrik faturası yardımında bulunduğunu açıklamıştı.
Bu sayılara başvuruları reddedilen haneler de ilave edildiğinde, aslında ortadaki “sefalet öyküsü” olduğu kendiliğinden anlaşılıyor.
Diğer taraftan sosyal yardımlarla kurulan bu siyasal düzen iktidarın nasıl ayakta kaldığını da açıklıyor. AKP’nin iktisadi düzeni sadece 5’li çete denilen ve buradan aşağıya doğru yayılan bir zenginler ekonomisi değil.
Sistemin diğer sağlam ayağı ise yaratılan “maraba düzeni” ve sosyal yardımlarla iktidarın kendisine bağımlı hale getirdiği toplumsal kesimler. AKP bir kesimi zenginleştirerek, bir kesimi de yoksullaştırarak kendisine bağımlı hale getiren ikili bir ekonomik yapı kurmuş durumda.
Böylesine bir yapının ayakta kalması devletten yardım alan insan sayısının artmasına bağlı. Orta sınıfların yok edilmesi ve bu kesimlerin de alt kesimlere yaklaşması gayet bilinçli bir iktidar politikası. Ülkedeki çalışan kesimlerin neredeyse %70’inin asgari ücretle çalışması ve sınıf farklarının ortadan kalkmasının amacı AKP’nin toplumu tümüyle köleleştirmeye çalışmasının doğal bir sonucu.