CHP’lilerin ve genel olarak muhalefetin son birkaç gündür ama en çok da dünden itibaren keyfine diyecek yok. Çünkü Erdoğan, dünkü kabine toplantısı sonrası KYK borçlarında enflasyon farkı veya faiz uygulaması olmaksızın, sadece anaparada geri ödeme isteneceğini duyurdu.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun 10 Temmuz’da yaptığı “KYK borçlarını ödemeyin” çağrısının genç seçmende önemli bir karşılığı vardı. Zira üniversite öğrencilerinin bu kronik derdi, enflasyon hesabıyla birlikte daha da görünür bir hal almış durumda.
Dahası, en geç 2020’den beri KYK meselesi CHP Genel Başkanı’nın söylemlerinde yer ediyor. Dolayısıyla dün Erdoğan’ın açıkladığı kabine kararı CHP’nin hanesine yazılmış bir artı puan olarak kayda geçmiş durumda. Çünkü KYK meselesi muhalefetin iktidara dayatması ve iktidarın mecbur kalıp karar alması biçimde cereyan ediyor. Bunda şüphe yok.
Dün bu yüzden sosyal medya muhalefetin bayram yerine döndü ve #TeşekkürlerKılıçdaroğlu etiketi bir anda her yeri sardı. Başta milletvekilleri olmak üzere CHP’liler haklı hatırlatmalarla gündemi ele geçirmeyi de başardı. Kılıçdaroğlu ise bu zaferi “EYT Loading” twiti ile taçlandırdı. Epey beğeni ve retweet de aldı.
İşte tam bu noktada üzerinde düşünmemiz gereken başka bir mesele gündeme geliyor.
CHP’nin söylemi, iktidarı mecbur bırakma ve istediğini yaptırma üzerinden şekilleniyor. Dün de görüldüğü gibi başta milletvekilleri olmak üzere, hep bir ağızdan benzer hatırlatmalar yapıldı. Kılıçdaroğlu asgari ücret dedi, oldu. Taşerona kadro dedi, tamam. Emekliye bayram ikramiyesi, halloldu. TRT payı kalksın istedi, kalktı. 3600 ek gösterge, eksik ama yapıldı. Şimdi sıra EYT’de.
CHP’liler bu yolla, “Bunlar muhalefetteyken yaptıklarımız.Siz bir de bizi iktidarda görün,” mesajı veriyor.
Fakat burada farklı yönlere de yansıtılabilecek, mesela iktidarın kabında farklı biçim alabilecek bir akışkanlık söz konusu. AKP’liler pekâlâ şu propagandayı da yapabilirler ve yapıyorlar da:
“Hani biz başımızın dikine gidiyorduk, muhalefeti dinlemiyorduk? İşte kulak verdik. İşte dinledik. İşte gerekli yerde gerekli düzenlemeyi de yapıyoruz. Ama herkes yerini bilsin. Dümenin başında biz varız. Bir mesele varsa çözecek olan biziz.”
Nitekim dün Akit elemanı Hacı Yakışıklı da Gürkan Hacır’ın TV100’deki programında benzer minvalde konuştu. Gerçi bu tayfa CHP’nin c’sine bile tahammül edemez. Bunun sebebi siyasi değil, fizyolojiktir. Akitçiler, gelişimlerinin erken safhasında CHP’nin kokusuna şartlandırılırlar. Ter ve tükürük bezleri CHP kokusuyla aktifleşir.
Dolayısıyla Yakışıklı’nın konuya dair söz hakkını kullanırken Kılıçdarığlu’nun “rol çaldığı”nı iddia etmesi, durumu hazmedemeyişi, hasetinden şekilden şekle girmesi bizi yanıltmamalı.
Ama Akitçi’nin ilk etapta ağzından çıkan, 2022 yılında Türkiye’nin düzeni nedir, sorusunun cevabını veren şu iki trajik cümle bizi kara kara düşündürmeli:
“Türkiye’de zaten muhalefetin görevi bu tür işlerdir. Yani öncelikle hükümetin eksik yaptığı yönleri söylemek, daha iyisinin yapılması çağrısında bulunmaktır.”
Yakışıklı’nın devamında dile getirdikleri ve karşısındakilerin sus pus kalması vahimden de beter. Hacı Yakışıklı, “Mutabık mıyız bunda?” sorusunu yöneltiyor. Güya muhalif kontejandan Şaban Sevinç, Gürkan Hacır, Bülent Kaya sessizce onaylıyor… Stüdyoda oturanların temsil ettiği iktidar ve muhalefet cenahlarının ruh halini ve anlayışlarını, kavrayışlarını irdelemek bakımından bunun önemli bir ân olduğunu düşünüyorum.
Oysa normal bir ülkede muhalefetin öncelikli görevi iktidarı ele geçirmektir. İktidarın eksiğini gediğini söylemek, hatalarını yüzüne vurmak, daha iyisini anlatmak vs… Bunlar araçtır, amaç değil. Amaç iktidar olmaktır.
Mesela bazen sistemi tıkamak, hükümeti çalışamaz hale getirmek, iç organların anlatıldığı müdür fıkrasındaki gibi hükümeti erken seçime zorlamak bir yöntemdir. Tercih edilir veya edilmez. Tartışılır. Ama bu da bir siyasettir.
Sonuç olarak muhalefetin birincil görevi yüzde yüz iktidar olmaktır. Muhalefet, iktidar olamadığı için muhalefettir. Bu kadar.
Fakat bir yerde muhalefete iktidar olmaktan başka görev atfediliyorsa orada siyaset yoktur.
Muhalefetin siyaset konusu yapamayacağı konularla ilgili listeler yapılıyorsa, hele ki muhalefetin kendisi dış siyaset, güvenlik gibi konularda siyaset yapmamakla övünüyorsa orada yine siyaset yoktur.
(Hatta helalleşme ajandasındaki bazı sapkın cemaat ve gruplar gücenmesin diye gencecik çocukların intiharı gündem dışı tutuluyorsa çok daha ötede bambaşka ihtimaller bile maalesef akla gelir.)
İşte dün akşamki KYK meselesinin ele alınışında böyle tehlikeli açılımlar söz konusu. Muhalif kitlelerin 20 yıllık müstebitlere karşı hissettiği yakıcı zafer açlığı anlaşılmaz değil. Ve CHP’nin bunu propaganda aracı olarak kullanması, iktidar cenahının moralini bozması son derece doğal.
Fakat KYK, 3600, EYT, Bağ-Kur prim, vergi iadesi derken CHP’nin git gide teyit edici bir kâtibe, yel değirmenlerine karşı bir Sanço Panza’ya dönüştürülmesi tehlikesiyle de karşı karşıyayız. Hem de bayram havasında güle oynaya!
Türkiye’de siyasetin tıkanmışlığı, yani siyasetsizlik olgusu somut olarak işte bu.
Eskiden “biz zaten iktidardayız” diyerek siyaset dışı bir unsur olduğunu baştan ilan eden sadece MHP vardı. Dolayısıyla mafya gömleği de MHP’ye uyardı, CIA gömleği de, MİT gömleği de… Ne giydirsen sırıtmıyor. Çünkü MHP’nin herhangi bir hamlesini siyasetten başka herhangi bir mantıkla açıklamak mümkün. Bahçeli’nin odasında Şenkal Atasagun varmış. Mümkün. Bahçeli Çakıcı’yla anlaşmış. Eh, bu da mümkün. Ahmet Türk hatırlı arkadaşıymış, o yüzden hapisten çıkarılmış. Eh, peki. Siyaset yok ki!
CHP, İyi Parti ve diğer muhalefet partileri gittikçe içine çekildikleri bu anlayış iklimini terk etmedikleri sürece onları da bekleyen benzer bir akıbet olacaktır.
En basitinden CHP Genel Başkanı’na artık şu soru sorulmalıdır: Tamam, kazanması en yüksek iki adayın önünü tıkadın ve Cumhurbaşkanı olmak istiyorsun. Ama bunun bile gereğini yerine getirmiyorsun. Geçtiğimiz 8 ay içerisinde yaptığın miting sayısı iki. Ne yapmaya çalışıyorsun?