Batı’nın Türk korkusu
Milli futbolcumuz Merih Demiral’ın maç sonrasında bozkurt işareti yapması sonucunda ceza alması, Batı’nın zihninde “Türk korkusu” olarak yer etmiş bir düşmanlığın dışavurumu açısından önemli bir örnek.
Küreselleşme, bilgi çağı, dünya vatandaşlığı gibi kavramlar “sınırların ortadan kalktığı” ve ulusların önemsizleştiği bir dünya tasviri yapmaya çalışsa da ömrü henüz çok yeni olan böylesi tanımların çağlar ötesinden gelen ve bir anlamda ulusların genetik kodlarını oluşturan “tarihselliğe” baskın gelmesi; bu tarihsellikten kaynaklanan beşeri ilişkileri yok etmesi mümkün değil.
İtalyanların kullandığı “Anneciğim! Türkler geliyor!” sözüyle ifade edilebilecek bu korku, Batı ulusları ve Türkler arasındaki ilişkiye her dönemde yön verdi.
Bu ilişkinin biçim değiştirmesi, kimin zaman ittifaklar şeklinde ortaya çıkan devlet ilişkileri ve geçici yakınlaşmalar bile bugüne miras kalan temel yaklaşımı asla değiştirmedi.
Demiral’a “siyasi bir sembol kullandığı” gerekçesiyle ceza verilmesi, ancak örneğin “Çetnik selamı” yapan Sırp futbolcuya müsamaha gösterilmesi bir Batı organizasyonu açısından son derece doğal bir tercihtir.
Türk milleti söz konusu hareket şikayete konu olduğunda verilecek cezayı zaten biliyordu ve sonuç şaşırtıcı olmadı.
Üzerinde asıl konuşulması gereken şey Türkiye’yi yöneten Siyasi İslamcı cephenin böylesi bir olaya verdiği tepki.
UEFA ceza veriyor, AKP aklıyor!
İktidarın medya ayağına yön veren “Dezenformasyonla Mücadele Merkezi”nin, Alman basınında çıkan ve cezayı önceden haber veren yayın organlarını yalanlayarak bir ceza verilmediği propagandasına girişmesinin ne gibi bir amacı olabilirdi ki?
Türk devletine düşen, Türklerin verdiği tepkiye set çekmek değil, tepkiye ortak olarak uluslararası bir kamuoyu oluşturmaktı.
Süreç aslında tanıdıktı; UEFA da tıpkı AKP yargısı gibi kararı verilmiş bir soruşturmanın sonucunu önden basına sızdırmıştı!
Aslında Siyasal İslamcılar açısından böyle bir haksızlık güzel bir propaganda olanağı yaratabilirdi.
Ancak serde Türklük olmayınca AKP iktidarının verdiği tepki son derece güdük ve anlamsız kaldı.
Böylesi bir muameleyi “Türk düşmanlığıyla” açıklamak akıllarına gelmediği gibi, Batının bu tavrının aslında “İslamofobi” kaynaklı olduğunu söyleyerek, tartışmayı başka bir zemine çekmeye çalıştılar.
AKP’nin Bozkurt korkusu
Tayyip Erdoğan maça gittiğinde bozkurt işareti yaparak siyasi bir kazanç sağlamanın yanı sıra, Türklerin verdiği tepkiye de ortak olabilirdi.
Ancak siyasi bir kazanç sağlamak için bile olsa Türklüğü dile getiren bir tepkiye ortak olmak siyasi İslamcı açısından “iğrenilecek” bir durumdur. Batı, bozkurt işaretini gördüğünde ne hissediyorsa siyasi İslamcı da aynı duyguyu hissetmektedir.
Batının AKP’yi iktidar yapmasının temelinde Türk milletine karşı kurulan bu yoldaşlık ilişkisi yatıyor.
AKP ve Batı arasındaki gerilimlerin aslında sahte olduğunun, böylesine bir “kavga” görüntüsünün Türk düşmanlığını perdelemek için sahneye konulduğunu gösteren günlerden geçiyoruz.
Ancak senaryo icabı bile siyasi İslamcıların bozkurt işaretinden uzak durarak içten içe Merih Demiral’a tepki göstermeleri, sahip oldukları ruh dünyasını ortaya koyuyor.
Dışişleri Bakanı başta olmak üzere tüm AKP bürokratlarının olayı “sportif” düzeyde ele almaları ve bozkurt işaretini ağızlarına bile almaları bir utangaçlığın ifadesidir.
Milli maç sonrasında neredeyse tüm futbolcuların performansları hakkında yorum yapan Erdoğan’ın, böylesi bir olay hakkında söz söylememesi bilinçlidir.
Elbette İslamcıların, Türklüğün sembollerini “kullanmamalarından” üzüntü duyacak değiliz.
Bozkurt diriliyor!
Aksine böylesi sembollerin iktidarı ayakta tutan sözde bir milliyetçilikten kurtulması; bozkurdun özgürleşmesi ve yeni bir Ergenekon destanı anlamına geliyor. Türk milleti, bozkurdu esaretten kurtarmıştır.
“Türk milliyetçiliğini ayaklar altına almakla” övünen AKP iktidarı, bozkurdun Türklerin sembolü olmadığını ispat etmeye çalışan vatansız bir “sol” ideolojiyle de kucaklaşmıştır. Aynılar aynı yerde toplanmış; İslamcılar, sözde milliyetçi MHP ve kozmopolit solcular Türk milletine düşman bir ittifak kurmuşlardır.
Batının, Türkiye’de görmek istediği şey tam da böylesi bir koalisyondur. Tarihini inkar eden, sembollerinden vazgeçen bir millet yok olmaya mahkumdur.
Türk düşmanlığını görmezden gelenler, Türk düşmanlarına hizmet ederler!
“Millet” kavramı, enternasyonalist ideolojiler milletin varlığını reddediyor diye ortadan kalkacak değil…
Aksine kendi tarihleri ve kimlikleriyle yaşayan ulusların daha da güçleneceği ve ayakta kalacağı bir dönem bizleri bekliyor.