BirGün gazetesini ve onun Dersimci, Şeyh Sait savunucusu, Atatürk ve cumhuriyet düşmanı yazarı Şükrü Aslan’ı geçtiğimiz günlerde de burada “misafir etmiştim”. (https://www.turksolu.com.tr/laik-birgun-seriatci-seyh-saiti-savunuyor/)
Laiklik mücadelesi verme ve cumhuriyet kazanımlarını savunma iddiasındaki BirGün’de, Şeriatçı-Kürtçü Şeyh Sait’i savunacak kadar Cumhuriyet’e karşı kinle dolu olan Şükrü Aslan’dan anlaşılan gazetenin yönetimi rahatsız değil. Tabii bu gazetenin temsil ettiği siyasî hareket de! Varsın Türk, Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti savunulmasın da isterse Şeyh Sait’e sahip çıkılsın diyorlar.
Geçen seferki yazısında Şükrü Aslan’ı ve BirGün’ün laiklik ve Cumhuriyetçilik meselelerindeki ikiyüzlü, gizli ihanet tavrını ortaya koymuştum. Fakat bu defa Şükrü Aslan ve BirGün çizmeyi tamamen aştı.
Dersimci Şükrü Ağa’nın iki gün önce (10 Ağustos) yazdığı “Modern zaman Yezitleri” başlıklı köşe yazısı Muharrem ayını ve Kerbela vakasının anılmasını bahane ederek Atatürk’e saldıran dört dörtlük bir rezalet.
Şükrü Aslan, Muharrem’den Kerbela’ya, oradan Yezit’e ve onun Hz. Hüseyin’in başını kestirmesine getirdiği sözü döndürüp dolaştırıp Dersimli bir feodal ağa ile Yunan ve İngiliz işbirlikçisi Koçgiri İsyanı’nın lideri Alişer’in başının kesilmesine bağlamış.
“Yezit” aslında Arapçada sıradan bir erkek ismidir. Araplar tarihteki Yezit’i çok umursamaz, isim olarak hâlâ da kullanırlar. Bizdeyse durum farklı. Yezit, sadece Alevi Türkler arasında değil, Sünni Türkler arasında da küfür niyetine kullanılan bir söz olmuş. Gelenekselleşmiş. Zalim, hain, şeytan yerine geçmiş.
Şükrü Ağa Dersimî ise Cumhuriyet Türkiyesi’nde Atatürk’ün emir ve komutası dâhilinde bastırılan gerici, feodal isyanların yılmaz savunucusu. Şimdi ise “kafa kesme” üzerinden çok zorlama bir mazlumluk edebiyatı peşinde. Fakat bir şeyi unutuyor. Cumhuriyet ve Atatürk döneminde kafa kesme ile ilgili akıllara ve kalplere dehşetle kazınmış tek bir görüntü var: Menemen’de Kubilay’ın kesik başı!
Ama Şükrü Aslan, tam da o kafa kesenlerin savunucusu olduğunu geçen defa kanıtlamıştı. Asker-öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay’ı, kafasını keserek şehit eden gerici katiller, Şükrü Aslan’ın canhıraş savunduğu Şeyh Sait’in Nakşî tarikat yoldaşlarıydı.
Ama Şükrü Ağamız için Seyit Rızası da, Şeyh Sait’i de, Menemen katliamcıları da modernizmin (yani Kemalizm’in ve daha da ötesinde Atatürk’ün) mağdurlarıdır. Okuyalım:
“Modern zaman aklı, dini alana ait olan hemen tüm pratikleri kendi icat ettiği ‘ortaçağ karanlığı’ gibi bir kavram içine atıp, tarihte bırakmayı tercih etmiştir.”
Şükrü Aslan! Önce savunduğun Ortaçağ karanlığının temsilcilerinin kestiği o şehidin başının hesabını ver! Ondan sonra konuş…
Ama ne Şükrü Ağa, ne de BirGün yönetimi böyle bir muhasebe yapmıyor. Şükrü Aslan, açıkça yazacak kadar cesur değil. Fakat “modern Yezit” derken doğrudan Atatürk’ü hedef aldığının, ona hakaret ettiğinin tabii ki farkında. Sonuçta o ihanetleri yenen ordunun başkomutanı ve o devletin başı Atatürk’ten başkası değildi:
“Sınırları son derece belirsiz olsa da modern dünyanın da artık Yezitleri vardı ve hatta onlar ‘medeniyet’in temsilcileri idi. Gittikleri yerlerde bütün nüfusu yok ederek ya da sürgün ederek silahlarıyla ‘medeniyet’ getirdiklerini savunuyorlardı… …Bu nedenle bugün fazlasıyla modern Yezitlerin bulunduğunu ve onların varlığından söz etmeyeceğimiz zamanlara da ne yazık ki hala uzak olduğumuzu unutmamak gerekir.”
İddia edemeyip ima edebildiklerinin ipe sapa gelmezliği ayrı bir konu. Ne onunla ne de kendisine kol kanat germiş sevgili gazetesi BirGün’le Dersim ya da Şeyh Sait İsyanı üzerine yeniden tartışmayı bile kabul etmem.
Fakat Atatürk’e hakaretlerine susmamayı da görev bilirim.
Bu yaptıkları dolayısıyla sadece Şükrü Aslan değil, doğrudan BirGün özür dilemelidir!
Sadece Atatürkçüler değil; laiklik ve cumhuriyet kaygısı taşıyan tüm kesimler BirGün’ü, özür dileyene kadar protesto etmeli.
Özür dile BirGün!
Atatürk’e Yezit diyemezsiniz!