Dünkü BirGün gazetesinde “Savaşta iyi gazetecilik barışa kapı aralar” başlıklı bir röportaj görünce şaşırdım açıkçası.
BirGün gazetesi, işgalin ilk üç haftasında açıktan Rus yanlısı yayınlarıyla dikkat çekti. Antiemperyalizm, ABD ve NATO karşıtlığı soslu yayınlarla hamile kadınları, çocukları, sivilleri bombalattığı işgali sanki iki tarafın savaşıymış gibi verdi.
Haberi okuyunca anladım ki, başlığa çıkardıkları cümle Can Ertuna’ya aitmiş. Yoksa Rusya’nın sözcülüğünü üstlenen BirGün’ün barışa kapı aralayan bir gazetecilik yaptığı iddia edilemezdi.
Benim dikkatimi çeken asıl BirGün’ün gazetecilik üzerine sorduğu bir soru oldu. Soru şöyle: “Nitelik konusunda soru işaretlerim var dediniz, bazı medya kuruluşlarında neredeyse sadece, silah sayısı, ölüm sayısı gibi istatistiklere yer veriliyor. Gazetecinin ağırlıklı olarak savaşın kötü yanlarını, oradaki insan dramını aktarması gerekmez mi?”
BirGün gazetesi bence bu soruyu Can Ertuna’ya değil kendine sormalıydı.
24 gündür BirGün gazetesinde haber yapanlar, köşe yazısı yazanlar, Rus işgalinin hangi kötü yanını yansıttılar? Ben size söyleyeyim, hiç.
BirGün gazetesi, 24 gündür işgale uğrayan, Rus bombardımanı altındaki Ukrayna’da hangi insanın dramını aktardı? Cevap yine koca bir hiç.
Mariupol’de Ruslar doğum hastanesini bombaladılar. Hamile kadınları, çocukları öldürdüler. BirGün bunun haberini yaptı mı mesela?
Putin’in tehditlerini haber yaptılar ama.
Putin’in Ukrayna’yı işgal etmekte ne kadar haklı olduğu üzerine onlarca haber yaptılar, köşe yazısı yayınladılar. Ukrayna’ya “Rusya çok güçlü, nasıl olsa yenileceksin, bari daha az zararla çık bu işin içinden” diye akıl verenler bile oldu.
Çünkü BirGün gazetesinin zihniyetine göre, aynen Putin’in dediği gibi Ukrayna diye bir ülke ve Ukrayna halkı yoktu. Zaten Putin de Ukrayna’yı işgal etmemişti, “askeri harekâttı” o ya da “operasyon”. Yeni yeni işgal demeye başladılar.
Ukrayna’da Rus bombardımanı altında gazeteciler öldü. BirGün de zaten biraz bu röportajı onun için yapmış. Öldürülen gazeteciler üzerinden savaş muhabirliği ve savaş gazeteciliği dersi veriyorlar akılları sıra.
***
Marina Ovsyannikova ismini hiç okuyamadılar BirGün okurları. Onlar için bir özet geçeyim; Marina Ovsyannikova, bir Rus kadın gazeteci. Rusya’nın Ukraynayı işgale başladığından beri gerçekleştirilen en cesur savaş karşıtı eylemi gerçekleştirdi. Rus devlet televizyonunda canlı yayına atladı elinde “Savaşa hayır, burada size yalan söylüyorlar” yazılı pankartla.
Dünyanın en ücra köşesinden savaş karşıtı eylemleri haber yapan BirGün gazetesi, Rusya’yı ve Putin’i hedef alan bu tarihi protestonun haberini yapamadı. O yüzden kimseye gazetecilik dersi vermeye kalkmasınlar.
***
Putin’i protesto eden kadın gazetecinin haberini yapamayan BirGün, Ukrayna’da bombardıman altından haber yapmaya çalışan gazeteci Gülsüm Khalilova’yı hedef gösteren haberleri gayet iyi yaptı ama. Gülsüm Khalilova’nın suçu büyüktü tabi, yayınlarında Rusya’yı ve Putin’i eleştiriyordu çünkü.
BirGün muhabiri Can Uğur denen biri var, ayrıca yayın kurulu üyesi miymiş neymiş, Gülsüm Khalilova’nın bombalanan bölgeden yaptığı yayını için iftira atmıştı green box tekniğiyle sahte görüntüler yayınlıyor diye. Gülsüm Khalilova orada olduğunu ispatlayınca da tweetini silip, hesabını kilitleyip tüymüştü. Sonradan güya özür tweeti attı ama özür adı altında yine iftira attı. Hem gazeteci hem de insan olmadığını gösterdi.
***
Can Ertuna’nın dediği çok doğru bir şey var: “İyi yapılan gazetecilik, savaş ve çatışma ortamını o bölgedeki insanlar, oranın tarihsel, doğal yapısı üzerindeki yıkımı, insanların hayatları üzerindeki travmatik etikleri ortaya çıkaracağı için zaten bu haberleri okuyan, izleyen, gözlemleyen tarafların barış talebini de doğuracaktır.”
Marina Ovsyannikovalar, Gülsüm Khalilovalar, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini dünyaya anlatmak için hayatını veren gazeteciler insanlığın şeref defterine altın harflerle yazıldılar ve asla unutulmayacaklar. Ama BirGüncüler gibileri de yazıldı defterlere, onlar da unutulmayacaklar ama onlar altın değil kara harflerle yazıldılar.
Şimdi BirGüncüler aynaya bakıp kendilerine sorsunlar, biz dezenformasyon mu yapıyoruz, yoksa barışa kapı aralayan gazetecilik mi?