Bugün çalan ziller, yalnızca öğrenciler için değil, hepimiz için yeni bir dönemin işaret fişeği. Çocuklar sabah erkenden hazırlanıyor, veliler telaşla koşturuyor, öğretmenler umutla sınıflarına dönüyor. Bir ülkenin geleceği yeniden sıralara oturuyor aslında.
Ama bu başlangıcın arka planında görmezden gelinemeyecek gerçekler de var. Eğitim sistemimiz hâlâ ezberci, hâlâ sınav merkezli, hâlâ her öğrenciyi aynı kalıba sıkıştırmaya çalışıyor. Çocuğun hayali, ilgisi ya da yeteneği çoğu zaman bir testin dört seçeneğine sığdırılıyor. Bu da yetenekleri köreltiyor, farklılıkları törpülüyor. Oysa bizler biliyoruz ki bir çocuk resimle, bir diğeri sporla, bir başkası müzikle kendini ifade edebilir. Ve her biri aynı derecede değerlidir.
Sevgili öğrenciler, bugün sınıflara adım attığınızda yanınızdaki arkadaşınız sizden farklı olabilir. Daha sessiz, daha hareketli, daha farklı düşünen ya da yaşayan… Onu yadırgamayın, dışlamayın. Çünkü farklılık bir eksiklik değil, insanlığın en büyük zenginliğidir. Birbirinizi kabullenmeyi öğrenirseniz, hayat boyu size yol gösterecek en değerli dersi şimdiden almış olursunuz.
Velilere gelince… Çocuklarımızı sadece notlarıyla ölçmeyelim. Onlara empatiyi, merhameti, adaleti öğretelim. Çünkü bu değerler, hiçbir sınav kitapçığında yazmaz ama hayatın gerçek sınavında hep karşımıza çıkar.
Bugün yalnızca okullar değil; umutlarımız, beklentilerimiz ve vicdanlarımız da yeniden açılıyor. Eğitim, çocuklarımızı yarıştıran değil; onların içindeki ışığı parlatan bir yol olmalı. O ışığı söndürmeyelim.
Yeni dönem hepimize hayırlı olsun.

