Geçen Pazar (9 Ekim 2022), yandaş Sabah gazetesinin kıdemli yandaş başyazarı Mehmet Barlas “Kırım Köprüsü’nün havaya uçurulması ne anlama geliyor?” başlıklı bir yazı yazdı. İşgalci Rusya’nın Kırım ile kendi toprakları arasında inşa ettiği Kerç Köprüsü’nün bir patlamayla kullanılamaz hale gelmesi üzerine olan yazı, yılların önde giden Amerikancısı Barlas’ın, şimdi nasıl en şiddetli Rusçuya dönüştüğünü görmek açısından ibretlik… Yazıdaki bazı ifadeler şöyle:
“Belli ki Ukrayna tarafı, Rusya nükleer silah kullansın diye elinden geleni yapıyor. Bir nükleer savaşın sonuçlarını hiç düşünmeden. Ukrayna’nın komedyen Cumhurbaşkanı Zelensky artık trajedi oynuyor ve ‘Ben yandım bütün dünya da yansın’ diyor.”
Yani Barlas’a göre işgalci ve saldırgan Rusya’nın hiç kabahati yok. Direnen Ukrayna ise Rusya’nın nükleer kullanması için çaba sarf ediyor! Ha bir de eski Amerikancı – yeni Rusçu Barlas, olan biteni Zelensky’nin “komedyenliğine” bağlamaya kalkıyor. Bu, tâ savaşın ilk zamanlarının bayatlamış ve Zelensky’nin ve Ukrayna’nın direnişiyle mucitlerinin elinde patlamış söylemi ama olsun… Barlas’ta bir ömür icra ettiği emperyalist hizmetkârlığının yorgunluğu var. Önce ABD, sonra Rusya, hatta kimi zaman ikisi birden ve kim bilir ne zaman, başka hangi efendileri oldu? Olur, artık o kadar…
Ama Mehmet Barlas burada da durmuyor, Rusya’nın Ukrayna’yı terörist ilan edeceğini sevinerek yazıyor:
“Ukrayna-Rusya savaşının tanımının teröre dönmesi, sahadaki durumu tamamen değiştirecek. Sivil yapıların hedef alınmasıyla birlikte Rusya’nın Zelensky’yi terörist ilan etmesi an meselesidir.”
Ne kadar güzel…
20 yıl öncesini düşünüyorum. Şimdi Barlas ve Barlas gibi ne kadar ultra Rusçu varsa, o zamanlar bunların tümü ultra Amerikancıydı. Hepsi de ABD, Irak’ı işgal ederken aynı insanüstü gayretle Amerikan emperyalizmini savunuyordu. Biz Türk Solu’nda “Katil ABD Ortadoğu’dan defol!” manşetleri atarken, aynı tip, ABD’nin zulmünü kutsuyor, Irak halkı katliam, işkence ve tecavüzle ezilirken ABD’nin oraya demokrasi götürdüğünü iddia ediyordu. Ve elbette o zaman da bu kafanın bakış açısından direnenler “teröristti”!
Şaşırmamak lazım. Bunlar için efendilerinin ABD ya da Rusya olması çok da bir şey değiştirmez. Onlar için tek temel ilke vardır: O günün en azılı zalimi kimse onu seçip onun terliklerini getirirler… Dolayısıyla Irak’ta ultra Amerikancı, Ukrayna’da azılı Rusçu olurken kendi içlerinde gayet tutarlıdırlar.
Ama mesele sadece bu “zalime hizmet aşkı” bozukluğuyla sınırlı değil. Geniş bir yelpaze tarafından ve tabii ki en çok da AKP eliyle yoğun bir şekilde pompalanan bir Rusçuluk, Avrasyacılık ve anti-NATO’culuk var bugün ortada. Peki, bu eski NATO’cu, yeni anti-NATO’cular bugün neyin peşinde?
Savundukları fikirlere biraz yakından bakalım…
Öncelikle Türkiye’deki günümüz anti-NATO’cusu, NATO’nun çok kötü ve emperyalist bir yapı olduğunu yeni keşfetmiştir. Dolayısıyla da bunları çok sık vurgulamak zorunda hisseder kendini. Anti-NATO’cu, NATO’nun Türkiye’yi işgale hazırlandığını söyler. (Eh, bu da Türkiye’nin gerçek antiemperyalist devrimci geleneği açısından yeni bir şey değil.) Ama anti-NATO’cunun o sarsılmaz mantığı (!) işlemeye devam eder…
NATO’nun Türkiye’yi işgal etmesinin önünde tek bir engel kalmıştır: Türkiye’nin hâlihazırda NATO üyesi olması ve dolayısıyla NATO’nun bir NATO üyesine saldıramayacak olması! Anti-NATO’cumuz, bu nedenle NATO’nun Türkiye’nin NATO’dan çıkması için planlar yaptığını, komplolar kurduğunu söyler.
Normal bir mantık, bu noktada Türkiye’nin, kendisini NATO’nun hedefi olmaktan korumak için elindeki en önemli koz olan NATO üyeliğini bir kalkan olarak kullanmasını, NATO’da kalmasını savunacaktır. Ama anti-NATO’cularımızın hepsi, aynı zamanda birer strateji ve taktik dehâsı (!) olduklarından bizim bu normal insan mantığımızla olaya yaklaşamazlar. Türkiye’nin Avrasya eksenine geçmesini (siz Şer Ekseni okuyun), Şanghay İşbirliği Örgütü’ne katılmasını, Rusya’yla ittifak kurmasını savunurlar. Azılı Rusçuluklarının altında bu vardır işte…
Madem, NATO’da kalırsak NATO Türkiye’ye saldırmazdı ve bu yüzden NATO, saldırmak için Türkiye’nin üyelikten ayrılıp Rusya tarafına geçmesini bekliyordu, şimdi siz neden tam da NATO’nun istediğini savunuyorsunuz?
Cevap: Yok!
Ama bu akıllara durgunluk veren, normal beyinleri yakan, çelişik olmanın da ötesindeki kısırdöngü mantığının anti-NATO’cuların uçukluklarından kaynaklandığı sanılmasın. Hayır. Anti-NATO’cu ne yaptığını gayet bilerek yapar. Onun niyeti Türkiye’yi Batı İttifakı’ndan bir an önce koparmak, NATO’dan en kısa zamanda ayrılmasını sağlamak, Türkiye’yi ABD’nin “Şer Ekseni” tanımının içine sokmak ve nihayet Türkiye’yi gerçekten de NATO’nun hedefi yapmaktır. Amaçları, Türkiye’nin NATO işgaline uğraması için gereken zemini hazırlamaktan başka bir şey değildir.
Çünkü günümüz anti-NATO’cusu, özünde NATO’cudan başka bir şey değildir. Dün NATO’ya açıktan NATO’culuk yaparak hizmet edenler, bugün anti-NATO’culukla hizmet ediyorlar.
Kim bilir? Belki de ABD ve Rusya’nın ortak bir Türkiye’yi işgal ve paylaşma planı vardır. Tıpkı Suriye’de olduğu gibi. Ya da yüz yıl önce Batı ve Rusya arasında Türkiye’nin paylaşılmaya kalkıldığı gibi…
Ve özde NATO’cu “anti-NATO’cular” da aslında her ikisine birden hizmet ediyorlardır.
Neden olmasın?