Dün akşamüzeri saatlerinde TBMM’de okunan kararla Can Atalay’ın milletvekilliği düşürüldü.
Can Atalay’ın milletvekilliği konusu uzun süredir ülke gündemini işgal ediyordu. Anayasa Mahkemesi, Can Atalay hakkında iki kez “hak ihlali” kararı vermişti. Her iki karar sonrasında da dosya Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gitmiş ve AYM’nin verdiği karara “uyulmamasına” kara verilmişti.
Şimdi bugün herkes “hukuka darbe yapıldığını”, “hukukun katledildiğini” falan söylüyor ya, işte tüm bunlar Yargıtay en yüksek mahkemenin kararını takmadığı zaman oldu ve AKP de bu süreçte Yargıtay’ı teşvik etti.
Zaten AKP’den, daha doğrusu Erdoğan’dan bağımsız bu karar alınamazdı. Erdoğan, Can Atalay hakkında “hak ihlali” kararı veren AYM’yi “AYM birçok yanlışları arka arkaya yapar hale geldi” diyerek eleştirmişti.
Erdoğan, Can Atalay için de “18 yıl hapse mahkûm olmuş bir teröristi Meclis’e taşımak için hukukun altından tünel kazmakla kalmıyor…” sözlerini kullanmıştı. Erdoğan’ın 19 Ocak’ta söylediği bu sözlerden sonra Can Atalay hakkındaki karar belli olmuştu zaten. Erdoğan ve AKP’ye göre Can Atalay “terörist”ti ve yeri Meclis değil cezaeviydi.
Aslında AKP ve Erdoğan’ın derdi belli. Can Atalay üzerinden Gezi’yi cezalandırıyorlar. Can Atalay, Taksim Dayanışması’nın avukatıydı ve Taksim Dayanışması ile aynı davadan yargılanıp ceza aldı.
Şimdi kimileri Enis Berberoğlu’yla, Ömer Faruk Gergerlioğyu’yla, hatta Sabahat Tuncel’le Can Atalay’ı kıyaslayıp “ne farkı var?”, “onlar hapisten çıktı, vekilliğe döndü Can Atalay niye çıkmıyor?” diyorlar ya, fark bu işte. Can Atalay, Gezi davasından hüküm giydi, yani AKP’nin en çok korktuğu toplumsal isyandan!
Tam da bundan mütevellit, Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesiyle ilgili AYM’ye yapılacak yeni başvuru da sonuçsuz kalacaktır. Karar AİHM’e de götürülebilir ama bundan da hemen sonuç çıkmayacak, AKP, AİHM kararını uygulamamak için her şeyi yapacaktır.
Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesi kararını Bekir Bozdağ’ın okuması da tartışılan başka bir konu. O kadar Meclis Başkanvekili varken bu kararı okumak, tescilli hukuk katili Bekir Bozdağ’a yakışırdı zaten.
Aynı kürsüde Fethullah’a övgüler düzen, çocuk tecavüzlerini “küçüğün rızası var” diye meşrulaştıran “kız Bekir”, bu hukuk katliamının cümle âleme ilan edilmesi için biçilmiş kaftandı.
Bekir Bozdağ’a Anayasa kitapçığı fırlatılmasını “milli iradeye saygısızlık” olarak yorumlayan “Adalet” Bakanı, Can Atalay’ı ve onu seçen Hatay halkının iradesini millet iradesinden saymıyor. Çünkü AKP’lilere göre sadece kendileri ve kendilerine oy verenler milli irade.
Can Atalay hakkındaki kararın Meclis’te okunmasından sonra TİP ve CHP sokaklara çıkarak Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesini protesto etti. Hadi TİP yine bir şeyler yaptı bununla ilgili de CHP düne kadar konuşmak dışında bir şey yapmadı. Bir “Anayasaya saygı” mitingi yapacaklardı, onu da önce ertelediler, sonra iptal ettiler.
Dün Halk TV’de CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın vardı. Programına katıldığı Şule Aydın ile aralarında geçen diyalog tam ibretlik.
Gazeteci Şule Aydın’ın “CHP ne yapacak?” sorusuna “Sizce ne yaptı CHP bu krizin başından bu yana?” şeklinde cevap veren Gökhan Günaydın’a, Aydın şunları söyledi: “Mesela sokağa çıkamadı Gökhan Bey. Yapmadığını konuşmak daha önemli sanki.” Günaydın da “Yaptıklarını konuşmamak mı gerekiyor? CHP’ye laf etmenin dayanılmaz hafifliği denilen bir şey var” şeklinde cevap verdi.
Bu da “değişmiş” muhalefet. En ufak bir eleştiri karşısında hemen saldırıya geçmek. AKP’den kurtulmak için bunlara mı umut besleyeceğiz?
Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi, Türkiye’de artık hukukun, Anayasal düzenin, devlet olma vasfının yitirildiğinin resmidir. Bugüne kadar sözde bir hukuk devletinden bahsedilebilirdi ama artık sözde bile bir hukuk devleti yoktur.