Bahçeli’nin başlattığı 3. açılımda herkes bebek katilinden, sanki daha öncekiler işe yaramış gibi, çağrı yapmasını bekliyor. Her şey bitmiş, tüm görüşmeler anlaşmalar yapılmış, iş teröristbaşının yapacağı çağrıya kalmış gibi çağrı yapacağı tarih tartışılıyor.
AKP’nin gazetecilerinden Abdülkadir Selvi, çağrının şubatın 15’ine yetişemeyeceğini üzülerek bildiriyor.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan da Çanakkale’de katıldığı bir toplantıda bebek katilinin çağrısının “Çanakkale ruhuna uygun olacağını” söylemiş.
Burada Çanakkale ruhundan kasıt, elbette ki bu ülkeyi Türklerle Kürtlerin omuz omuza savaşarak kurduğu, Türk-Kürt kardeşliği palavralarını bir kez daha dillendirmek.
Bunlar da ne hikmetse sadece Çanakkale’ye gittikleri zaman Çanakkale Savaşı’nda Türklerle Kürtlerin omuz omuza savaştıklarını hatırlıyorlar. Çanakkale Zaferi’nin yıl dönümlerinde yaptıkları paylaşımlarda ise ne kardeşleri Türklerden ne de Türkleri zafere taşıyan Atatürk’ten söz ederler.
Aynı şeyi yıllar önce, 7 Haziran 2009 tarihinde partisinin (DTP) il kongresine katılan terörist kardeşi Sırrı Sakık da ifade etmiş, hatta haddini aşarak Atatürk’ün Kürtlere ihanet ettiğini söylemişti:
“1921’de Anayasa’da ‘Bu vatan Kürtler’in ve Türkler’in ortak vatanıdır’ diyen Mustafa Kemal ve arkadaşları, 1924’te ret ve inkar politikalarıyla, Cumhuriyeti yönetenler Çanakkale’de toprağa gömülenlere ihanet ettiler.”
“Çanakkale’de Türk-Kürt birlikte savaştı” söylemini dile getiren üç kesim var. AKP, PKK ve Perinçek grubu. İhanet ve tarihi çarpıtma üçgeni bunlardan oluşuyor.
Peki Çanakkale’de Kürtler savaştı mı?
Elbette ki savaşmadı. Ne Çanakkale’de ne de Kurtuluş Savaşı’nda…
Türkler vatanı için can verirken Kürtler isyan hazırlığındaydılar. Çanakkale ve Kurtuluş savaşlarına katılmayan Kürtler, Koçgiri’de isyan etti.
Türk Solu Başyazarı Gökçe Fırat, Sırrı Sakık’ın açıklamalarına cevap verdiği yazısında, “Çanakkale’de Kürtler de vardı” yalanına şehit rakamlarıyla son vermişti:
“Çanakkale Savaşı’nda Osmanlı Ordusu’nun resmi kaybı 48 bin asker.
Peki bu 48 bin şehidimizin nerelerden gelip Çanakkale’de öldüğü biliniyor mu? Elbette biliniyor. Her bir şehidin, anababa adından tutun köyüne kadar kim oldukları biliniyor.
Peki Çanakkale’de kimler şehit olmuş? 48 bin şehidin 992 tanesi Güneydoğu’dan katılmış. Yani %2’si. Ama bu rakam da bizi yanıltmasın, bu 992 kişinin 502’si de Antep’ten katılmış.
Mesela Sırrı Sakık’ın memleketi Muş’tan kaç kişi şehit olmuş?
7 kişi!
Diyarbakır’dan 49, Van’dan 36, Siirt’ten 40, Mardin’den 7 kişi.
Görüldüğü gibi rakamlar ortada: Kürtler pek Çanakkale’ye uğramamış!
Peki Kurtuluş Savaşı’nda durum farklı mı?
Orada da durum oran olarak aynı. Toplam 35 bin resmi şehidimiz var Kurtuluş Savaşı’nda. Bunların 685’i Güneydoğu doğumlu. Oran olarak yine %2!
Sırrı Sakık’ın memleketi Muş’tan katılım bu defa çok yüksek olmuş ki şehit sayısı 18!
Yani rakamlara baktığımızda görüyoruz ki Kürtler Kurtuluş Savaşı’nda da ortalıkta gözükmüyor.”
Ve sonra meydan okuyor Gökçe Fırat Kürtçülere:
“… Biz Kürtler, İngilizlere, Fransızlara, Yunanlara karşı savaştık desinler!
Diyemezler, çünkü İngilizler, Fransızlar ve Yunanlar hemen arşivleri açar ve Kürtlerin kimin yanında olduğunu açıklarlar.
Kaldı ki madem siz bize karşı savaştınız o zaman size desteğimizi çekiyoruz derler.”
Görüldüğü gibi Türk Solu, “Çanakkale’de Türk-Kürt omuz omuza savaştı” yalanını ta 2009’da, şehit sayılarını vererek çürütmüştü. Bugün bile Kürtçüler utanmadan aynı yalanı söylemeye devam etmektedirler. Onlar yalanlarında ısrar ettikleri sürece bizim görevimiz de gerçeği ısrarla tekrar etmekten ibarettir.
Kürtler Çanakkale Savaşı’nda da Kurtuluş Savaşında da yoktular. Türk ile Kürt, Malazgirt’te de, Çanakkale’de de, Kurtuluş Savaşı’nda da yan yana savaşmadı. Aksıne, Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda Türk ile omuz omuza savaşmayan Kürtler, İngiliz’in, Fransız’ın teşvikiyle 1921’de, 1925’te, 1937 ve 38’de Milli Mücadele’ye ve Türkiye Cumhuriyeti’ne isyan ettiler.
