Madrid’de düzenlenen NATO zirvesi Türkiye’de hâlâ zafer mi hezimet mi diye tartışılırken, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bizzat kendisi hezimeti itiraf etti.
Erdoğan’ın bir kez daha Batıya boyun eğerek İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine onay vermesi, AKP cenahı tarafında “İsveç ve Finlandiya yola geldiler biz de izin verdik” mealindeki söylemlerle Batıya nasıl da boyun eğdirdik havaları estiriyordu.
Türk Solu’nda mutabakatın imzalandığını hemen ertesi gün “İsveç ve Finlandiya ile NATO mutabakatı: AKP için FETÖ/PDY artık terör örgütü değil!” başlıklı bir yazı yazmış ve mutabakat metnindeki ifadelere dayanarak AKP’nin İsveç ve Finlandiya’ya YPG ve FETÖ’yü terör örgütü olarak kabul ettiremediğini, bu mutabakatın altına imza atarak Türkiye’nin de bu örgütleri terör örgütü olarak görmediklerini teyit ettiğini yazmıştım.
Neredeyse bir haftadır gazeteciler, siyasiler NATO zirvesinin zafer mi hezimet mi olduğunu tartışıyor. Ancak AKP söz konusu olduğunda Türkiye için her zaman sonucun hezimet olacağını artık 20 yıllık tecrübeden bilmemiz gerekmez miydi?
Nitekim daha mutabakatın mürekkebi bile kurumadan İsveç ve Finlandiya mutabakat işinin AKP’nin dediği gibi olmadığını belirten açıklamalar yapmaya başlamışlardı. Her iki ülke yargının işine karışmayacaklarını ve AKP’nin her “terörist” dediğinin terörist olmadığı belirtmişlerdi.
Madrid’deki zirveden AKP istediğini aldı. Batıyla ilişkilerini bozmadı, veto kartı 8 ay daha cebinde kalacak. Ancak YPG ve FETÖ’yü uluslararası bir mutabakatta terör örgütü olarak gösterememek AKP hükümeti açısından tam bir rezalet.
AKP de şimdi bunun üzerinden propaganda yapıp durumu kurtarmaya çalışıyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, YPG ve FETÖ’nün “dolaylı terör örgütü” olduğunu söyleyerek, mutabakat rezaletini başarı olarak göstermeye çalışıyor.
Söz konusu örgütlerin terör örgütü olarak geçmemesine rağmen isimlerinin NATO belgesinde geçmesi başarıymış ve isimlerin belgede geçmesi, söz konusu ülkelerin bu örgütleri “dolaylı olarak terör örgütü” kabul ettiklerini gösterirmiş.
“Dolaylı terör örgütü” kavramını kazandıran Mevlüt Çavuşoğlu’nu ne kadar tebrik etsek azdır da “dolaylı terör örgütü” tam olarak nedir?
Şimdi PKK bizim için terör örgütü ama PKK’nın Suriye kolu olan YPG “dolaylı terör örgütü” mü? Çavuşoğlu’nun attığı imzaya bakarsak öyle. Yani mutabakata imza atarak YPG’yi terör örgütü listesinden çıkarmışlar.
Söz konusu iki örgüt NATO belgesine girmiş ama “terör örgütü” olarak girmedikten sonra bir anlamı yok ki. Yarın sen “bu örgütlere işlem yapılmıyor” diye İsveç ve Finlandiya’ya hesap da soramazsın. Adamlar haklı olarak der ki, “bak kardeş altında senin de imzan olan belgeye göre bu iki örgüt terör örgütü değil”. Ondan sonra o veto kartını sinirinden yersin.
Gerçi AKP ve Erdoğan bunu bilmiyor mudur, biliyordur elbet. Yani o belgede bu iki örgüt terör örgütü olarak geçse bile İsveç ve Finlandiya altına imza attıkları belgenin gereğini yerine getirmeyecekti ve AKP 8 ay sonra, tam da seçimler öncesi kriz çıkaracaktı. AKP açısından bir şey değişmiyor.
AKP bu mutabakat metnine imza atarak, tabiri caizse, kendi bacağına sıkmış oldu. Şimdiden “bu iki örgütü NATO belgesine soktuk” şeklinde propaganda yapmaları, durumun farkında olduklarını ve toparlamaya çalıştıklarını gösteriyor.