Hasan Cemal ve Cengiz Çandar HDP’nin yeni paravan partisi Yeşil “Sol” Parti’den vekil adayı olmasını değerlendirmiştik.
Bazı “sol” çevreler bu iki ismin sağcılığı, Amerikancılığı, Tayyipçiliği ve Fetullahçılığından nem kapıp, “kaygılarını” belirtmişti. Tabii bu tür “sol”, HDP’ye ve PKK’ya en fazla “kaygılarını” bildirir. Sonra da Özgür Gündem’de bir uyarı, yarı tehdidimsi bir yazı ile kaygıları giderilir.
Biz ise sözde solun sözde serzenişindeki “siyasi” eleştirileri zaten yanlış buluyoruz. Çünkü Hasan Cemal ve Cengiz Çandar, siyasi çizgileri ile değil, istihbarati görevleri ile öne çıkan isimlerdir.
Saptamamızı yineleyelim. Apo ve MİT as elemanlarını devreye sokuyor, üst düzey MİT kuryeleri Meclis’e gönderiliyor. Ahmet Şık gibi emniyet muh(a)birleri, Sırrı Süreyya ve Selahattin Demirtaş gibi eskimiş kuryelerin pabucu dama atılacak.
Bu sefer PKK değil, doğrudan Cengiz Çandar’ın kendisi, “HDP içindeki Türklere ve sosyalistlere” konumlarını bildirdi. Çok aşağılayıcı bir yöntemdi bu. Cengiz Çandar HDP’de “solcuların ve Türklerin dekorasyon” olduğunu, son derece kaba ve kırıcı bir dille, yine başka bir eleman “gazeteciye”, Ruşen Çakır’a açıkladı.
Medyascope’taki yayında önce Ruşen konuyla ilgili orta açıyor Cengiz’e:
“HDP nezdinde ve özellikle tabanında sen ve Hasan Cemal sevilen insanlarsınız. Dolayısıyla o tabanın ‘bunları da nereden getirdiler başımıza’ diyeceğini sanmıyorum.”
Ruşen uzman ya! “İslamcılık ve Kürt Hareketi uzmanı” diye kartviziti vardı sanırım. Cengiz Çandar, “işin uzmanının” bu tasdiki üzerine, Kürtlerin gönül okşayıcı, teveccüh dolu tepkilerinden bahsedip HDP’deki “solcularla” dalga geçiyor. Aynen aktarıyoruz:
“Gerçekten göz yaşartıcı ve son derece okşayıcı tepkiler geldi. Çünkü nereden baksan, esas bu partiyi taşıyıcı, sosyolojik anlamdaki esas taşıyıcı olan alan Kürt alanından. Türkler yok mu bu partide, birtakım sol kuruluşlar da var. Bunlar biraz dekorasyon gibi. Partiye nereden bakarsanız oy potansiyeli olarak da, söylemi olarak da, geçmişi olarak da, kimliği olarak da Kürt partisi tabii ki. Türk dekoratif unsurlar da var bu partide. Ama biz, Hasan Cemal ve ben, dekorasyon unsurları olmaktan öteye, bu sorunla çok yakın ilişki kurmuş, hem siyasi aktörleriyle hem sahadaki insanlarla, bölgenin insanlarıyla çok kalbi ilişkiler kurmuş insanlarız. Orada hiçbir sorun yok ve olmadı”
Dekorasyon!
Bizim bile aklımıza HDP’nin güdümündeki sözde solcular için böylesine bir lakap gelmemişti. Biz eleştirmek ve biraz da dalga geçmek için; “bu sene HDP rekoltesi yine iyi MİT yaptı” demiştik. Hasan ve Cengiz’e tepki gösterenlere ise “mekânın sahipleri geldi” diye yanıt vermiştik.
Cengiz okudu mu yoksa bu tabiri? Keşke yazmasaydık. Adama slogan verdik sanki. Kendisinin ve Hasan’ın mekanın gerçek sahipleri olduklarını üstüne basa basa vurgulamış, kendilerine karşı çıkanlara da “dekorasyon” demiş.
Neyse biz ona jargon verdiysek o bizim hatamız olsun. Ama sağ (!) olsun Cengiz’in de belki de hayatı boyunca ilk defa Türkiye’ye ve Türk halkına bir faydası oldu. O da bize çok sağlam bir slogan verdi: “Dekorasyon sol”!
Artık Kürt ırkçılığı ve emperyalizm güdümündeki bir tür sahte solu tarif etmek için bu tabir yerleşir. Mükemmel!
Uğur Mumcu, Cengiz ve Hasan tayfasına “liboş” demişti zamanında. Türkçe belki bin yıl sözlüklerden silinmeyecek muazzam bir kavram kazanmıştı. “Dekorasyon sol” bu düzeyde olmasa da, çok güzel bir tanım!
Bazı kesimler ırkçı PKK ve HDP gündemindeki sahte solcular için, “PKK’nın güttüğü davar sol” tabirini kullanıyordu.
Birincisi kaba bir tabirdir davar. İkincisi örtük bir sol düşmanlığı içeren bir ifade bu. Üçüncüsü davarlar güzel hayvanlardır ve ekmeğinin peşinde oradan oraya sürüklenirler. Yine de bir aktivitedir bu.
Oysa bu tür “sol” öncelikle sol değildir. Kelimenin tam anlamıyla “sol” burada Cengiz’in söylediği gibi bir süstür. Ayrıca davarlar canlıdır, hareket halindedir. Güdülmeleri için yine de bir çoban iradesi, zahmeti ve aklı gerekir.
Dekorasyonda bu bile yoktur. Bir yere koyarsın. Orada durur. Yerini değiştirirsin. Sırasını değiştirirsin. İlini değiştirirsin. Alta koyarsın, üste koyarsın. Olmadı yine değiştirirsin. Hiçbir saksının itiraz ettiğini duydunuz mu?
“Bu sefer şu fraksiyon gelsin, hadi bir dahakine sıra sizinkilerde, sen de üzülme. Ee, sen zaten vekil oldun, özlük hakkını aldın, bu dönem kongrede sözcü olsana. Sizin oradan bir tane feminist göndersenize. Bir tane dizi oyuncusu da alsak araya fena olmaz. Bilmem ne hoca da gelsin, onu Apo çok seviyormuş, istemiş…”
Sanki HDP’de listeler nasıl oluşturuluyor bilmiyoruz. Cengiz Çandar yalan mı konuşmuş?
Ama yine de üst düzey bir kırgınlık yaşandı. Evrensel gazetesi küplere bindi. Birgün gazetesi tepki gösterdi. Bence, EMEP de Birgün çevresi de Cengiz Çandar’ı hafife alıyor. Cengiz boş mu konuştu sanki?
Cengiz Çandar, PKK’nın zamanında EMEP’in –o zaman TDKP’ydiler- Tunceli’deki tüm yöneticilerini önce kurşuna dizip, sonra da “TC ajanıydılar” diye yaftaladığını bilmiyor mu?
Sonra buna rağmen EMEP’in PKK’ya biat ettiğini, “yoldaşlarının hesabını sormak” bir yana “devlet ajanlığı” suçlamasını yuttuğunu bilmiyor mu?
Biliyor ki konuşuyor. O zaman aynı PKK, başınıza yine ajanımsı birini de dikebilir, size “dekorasyon” da dedirtebilir. Hatta çok konuşursanız sizi yine “ajan” ilan eder, infaz bile eder.
Birgün gazetesinde Mine Kırıkkanat ile yaptığı söyleşiden dolayı Özlem Özdemir’i PKK tehdit etmedi mi? “Gazetecilik ve basın özgürlüğünü” savunmak bir yana, Birgün “Kürtlerden” özür dilemedi mi? Üstüne bir de Özlem Özdemir’i uzaklaştırmadı mı gazeteden? Hiçbir günahı olmayan, tek suçu (!) Kırıkkanat’ın söyleşisine sansür uygulamamak olan bir gazeteciyi, adeta terörün önüne atmadı mı?
Şimdi Cengiz Çandar bu tür “sol”a, “dekorasyon” diyince, kızıyorlar. Zamanında bir TV programında eski bir şarkıcımız, biraz da mizahi bir kurgu çerçevesinde, “ben saksı değilim” diye öfkeyle bağırıp çağırmıştı. Bu kalıp da güzel Türkçemize girmişti.
Şimdi de “sosyalist sol” denen topluluk hep birlikte “biz saksı değiliz” diye isyan ediyor. İşin kötü yanı Cengiz Çandar güya “özür” nitelikli açıklamasında, “hayır siz saksı değilsiniz” demedi. Hatta tam tersine “dekorasyon olmak güzellik katmaktır” diyerek, evet saksısınız dedi.
Bakın yine bilinçli ifadeler ve bilinçle seçilmiş bir platform. Bu sefer bizzat örgütün haber ajansı yani Mezopotamya Haber Ajansı’na açıklama yaptı Cengiz:
“O sözlerle gönülleri kırdığımı fark ettim. Sadece HDP’nin kuvvetli bir Kürt temsil yeteneğinin olduğunu altını çizmek için söyledim… Türk unsurlar -solcusuyla her şeyiyle, kendimi ve Hasan Cemal’i de dâhil ederek, biz de etkin olarak Türküz çünkü- dekoratif unsurlardır, unsurlarız‘ dedim…
… Zaten kendimi de küçültmek gibi bir niyetim olamazdı. Çünkü kendimi de bu dekorasyonun içinde saydım. Dekorasyon, güzelleştiren bir şeydir. Onları dekorasyon malzemesi olarak nitelendirmem zaten düşünülemez. Onlar dekorasyon değil, ittifakın bileşenleridir. Bu çerçevede ESP bunlardan en önemlilerden biridir. Dekorasyon sözüm asla oraya gitmez ve öyle anlaşılmamalıdır. Çünkü o partinin bileşeni olan Figen Yüksekdağ, HDP’nin eşbaşkanıydı.”
Öncelikle Cengiz ilk açıklamasında özellikle Hasan’ın ve kendisinin dekorasyon olmadığını ama “sol”un dekorasyon olduğunu vurgulamıştı. Şimdi kendini de “dekorasyona” dâhil etmesi çok önemli değil. Her kılığa girebilir, bunu biliyoruz zaten. Bu bir geri adım değil, hatta tam tersine “dekorasyon güzelleştiren bir şeydir” diyerek daha da ileri gitmiş. Makyaj malzemesi demiş bu sefer de.
“Kurumlar dekorasyon saylanmaz”, “bireyler dekorasyon sayılır” gibi bir kıvırma da var sanki ama kurumun adını da bizzat vermiş: ESP!
EMEP ve TİP yine kaynadı. Dekorasyon olmaya devam!
HDP neden bu kadar kaba bir çıkış yaptırdı Cengiz’e? Güya “özür” açıklaması ile neden daha da çok kör gözlere parmak sokturdu? “ESP bedel ödedi, siz ne yaptınız” fırçası neden çekildi?
Bilindiği gibi fenomenler partisi TİP, son günlerde meclise kanatları altında girdiği HDP ile gerginlik yaşıyor. TİP ittifakta kaldı, baraj sorununu yine HDP sayesinde çözdü ama listelerde bazı illerde ayrışmak istedi.
HDP çok sert uyardı TİP’i. Sonuçta bir “uzlaşı” oldu ama aslında bu bir HDP vesayetiydi. Faturayı Barış Atay ödemek zorunda kaldı.
Erkan Baş, Ahmet Şık, Serra Kadıgil isimlerinden ayrı olarak, siyasi veya istihbarati bir geçmişi yok Barış Atay’ın. Eski dizi oyuncusu Barış Atay, Hatay’da halkın sevdiği gerçek bir lidere dönüşebilirdi. Hatay’da çok sevilen bir isimdi. Depremde de halkın bir noktaya kadar sözcüsü oldu.
TİP onu Hatay’da aday göstermek istiyordu. Hatay’da oyu da vardı. 2015’de Hatay’da HDP %7 oy almış ve vekil çıkaramamıştı. 2018’de %11 oy aldı ve Barış Atay Hatay’dan vekil çıktı. TİP Barış Atay’ı bu sefer TİP listesinden seçtirmek ve kendi gücünü görmek istiyordu.
TİP’in “bağımsız liste” sevdasının çıkış noktası tam olarak buydu. Nihayet TİP istediğine kavuştu ama Hatay’dan çekildi. Bazı illerde liste oluşturabildiler. Ancak bu illerin hepsi HDP’nin zaten vekil çıkaramadığı illerdi. TİP ancak HDP’nin sıkı denetiminden geçtikten sonra, kendilerine bildirilen illerde aday gösterebildi.
HDP’lilerin ifadesiyle “TİP şımarıktı”, ancak HDP yapıcı davranmış ve TİP’e istediği yine de verilmişti. TİP ise partisinin üzerinde kurulan HDP’nin teftiş ve tasdik otoritesini, “ittifak teamülü” diye aklamaya çalıştı. Ama bunun karşılığında TİP’in halk içinde yansıması olan tek adayı, Barış Atay Hatay’dan ayrılmak zorunda kaldı. Antalya’dan aday oldu. Seçilemeyeceği de kesin.
Bu çok utanç verici bir sürgündü! Hiç de tutuklu avukat Can Atalay için yapılmış bir jest falan değildi. Zaten Barış Atay’ı çok seven Hataylı dostları bile “ne alaka?!” demekten kendilerini alamadı.
Hatay’ın diğer solcu çocuğu Gökhan Zan’a, sözde keskin devrimcilerin “faşist” dedikleri İYİ Parti listelerini açıyordu ancak “devrimci” denen HDP, en kıskanç etnik ırkçı güdüler ve faşizan yöntemlerle Barış Atay’ı kendi ilinden uzaklaştırıyordu. Barış’ın ifadesiyle “kendi halkının sesi” olarak Hatay’dan seçilmesine, HDP “yassah” diyordu.
Barış Atay’a gerçekten üzüldüm. Bence Hatay’da bir sesti. O ile yardımı çok olabilirdi. “Hatay’ı yalnız bırakmayacağız, terk etmeyeceğiz” diyerek öne çıkmıştı. Ancak HDP’nin uyarısıyla, Hatay’ı ve Hataylıları yalnız bırakmak zorunda kaldı.
Barış Atay, Erkan Baş oportünizmine ya da HDP’lilerin ifadesiyle “şımarıklığına” kurban gitti. Ama şunu da söylemek zorundayım. Demek ki Barış gerçek bir antifaşist değilmiş.
Daha HDP’ye sesini çıkaramayan, “Hatay’dan gitmiyoruz” diyemeyen, AKP faşizmine nasıl direnecek? Hatay’ı “terk etmek” bu kadar kolay olmamalıydı Barış.
Her insan kendi muhasebesini yapar. Cengiz Çandar “oluşumları kastetmedim bireyleri kastettim” diyor. Şimdi artık kendi kendinlerine sorsunlar “oluşumlar” veya Çandar’ın ifadesiyle “HDP destek veren Kürt olmayan bireyler”. Özellikle de bireyler, çünkü vicdan önemli ölçüde bireyseldir de.
Dekorasyon musunuz, değil misiniz?
Yoksa aklı, vicdanı ve özgürlüğü olan birer insan mısınız?