Selahattin Demirtaş’ın özel jetle Diyarbakır’a, kalp krizi geçiren babasını hastanede ziyarete götürüldüğü ortaya çıktı. Geçtiğimiz cumayı cumartesiye bağlayan gece Selahattin Demirtaş, Edirne’de kaldığı cezaevinden önce arabayla Edirne kent merkezine, buradan helikopterle Çorlu Atatürk Havalimanı’na, buradan da özel jetle Diyarbakır Havalimanı’na götürülmüş. Demirtaş, Diyarbakır’da babasını 45 dakika gördükten sonra aynı uçakla ayrılarak Edirne’ye dönmüş.
Bundan sadece iki gün önce, AKP’nin 28 Şubat’ın intikamı için cezaevinde tuttuğu Çetin Doğan’la ilgili gelişmeler haber olmuştu. AYM başvurusu bir yıldır bekletilen 82 yaşındaki Çetin Doğan, cezaevinde rahatsızlık geçirmesine rağmen ancak 5 gün sonra doktor gönderilebildi. Çetin Doğan’ın Adli Tıp başvurusuna Buca Cezaevi Müdürü’nün verdiği cevap ise, yanına verilecek 10 kişilik koruma ekibinin uçak biletlerini karşılaması gerektiği olmuş.
Rahatsızlığın 5’inci gününde cezaevine yollanan doktor ise Çetin Doğan’da iç kanama olduğunu tespit ediyor. Ama mideden mi yoksa bağırsaktan mı kaynaklandığını tespit etmek mümkün olmamış. Sevk edildiği Yeşilyurt’taki Devlet Hastanesi’nden Çetin Doğan’a verilen randevu ise, 6 Aralık’ta. Şu saat itibarıyla 20 gün var!
Eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Demirtaş’ın Diyarbakır ziyaretinin kamu kaynaklarından, yani vatandaşın cebinden karşılandığı kanaatinde. Özel jetin, helikopterin ve diğer araçların parasının Demirtaş tarafından veya onun adına karşılandığı da iddia edilebilir ama Demirtaş, avukatları aracılığıyla yaptığı başvuruya yazılı bir cevap verilmeksizin Diyarbakır’a uçuruldu. Aniden. Demek ki bu ziyaret, tam bir devlet gizliliği içinde, bir operasyon olarak yürütüldü. Sadece avukatlarının değil, aileden kimsenin de haberi yoktu. Diyarbakır Havalimanı personelinin kişisel iletişimi bile bir süre engellendi. Bu arada Çetin Doğan, 10 kişilik uçak biletini karşılama imkanından mahrum olduğu için İstanbul’daki Adli Tıp Kurumu’na gitmekten çoktan vazgeçmişti.
Hakkı, hukuku, adaleti hiç konuşmayalım bence. Anlamı yok. Ama iktidarın dilinde her “ikisi de terörist” sayılan Selahattin Demirtaş ve Çetin Doğan’a yapılan muamelenin farkı ortada. Cezaevindeki bir hükümlünün veya tutuklunun böyle insanî bir muameleden faydalanmasına karşı çıkmayalım. Ama soralım. Erdoğan iktidarının siyasi sebeplerle cezaevine attığı kaç kişi Demirtaş’a sağlanan bu insanî imkânları gördü? Üstelik Demirtaş’ın derhal karşılanan talebi hasta ziyareti. 82 yaşındaki Çetin Doğan ise ölümün pençesinde ve Demirtaş’ın babasından daha genç değil.
Sonradan jandarmanın Demirtaş’a yolculuk boyunca kelepçe bile takmadığı ortaya çıktı. Bu ayrıntıyı İsmail Saymaz’a ileten de meşhur Zinar Karavil. Demirtaş’ın adeta kamuoyuna seslendiği kişisel megafon olarak görev yapan Karavil’in dedikleri pek bir ilginç:
“Bir hakkın kullanımı jest değildir. Demirtaş’a jest yapılmışsa bu HDP’nin gücüyle oldu. Demirtaş ya da herhangi bir HDP’li kanmaz. Bu jest Demirtaş’a terörist denilmesinin ne kadar saçma olduğunun göstergesidir. Mademki Demirtaş terörist, neden jest yapılıyor?”
Çetin Doğan örneğinde de görüldüğü üzere, bu hakkın kullanımı İsveç’te, Danimarka’da falan jest değildir. Bu, 20 yıllık AKP Türkiye’si şartlarında bal gibi de jesttir ama hiç de öyle başının üstünde kapatma davası kılıcı sallanan bir HDP’nin gücüyle olmamıştır. Tabi eğer, AKP iktidarı tarafından yeniden kullanılma potansiyelinden anladığınız “güç” değilse.
Elbette burada başka sorular da gündeme gelir. Demirtaş, avukatlarından bile habersiz olarak sadece Diyarbakır’daki hasta babasına mı uçurulup geri getirildi?
Madem gizlilik içinde ve en az 24 saat kimsenin ruhu bile duymadan bu ziyaret gerçekleşti… O halde, Demirtaş daha başka bilmediğimiz nerelere götürüldü? Mesela İmralı’ya götürüldü mü? Kandil’e götürüldü mü? Beştepe’ye? Yenimahalle’ye? Mesela Selahattin Demirtaş’ın en son İstiklâl Caddesi’ndeki saldırı üzerine, –partisinden farklı olarak– “terörü” lanetlemesi bu jestle ne kadar alakalı? Yoksa bu jest, yeni ve farklı bir “çözüm süreci”nin uzaktan gelen sesi mi?
AKP’nin binmeyeceği eşeği beslemediğini 20 yılda anlamayan kalmadığına göre bu soruların cevapları için çok bekleyeceğimizi sanmıyorum. 10 ay kadar önce Tayyip Erdoğan’ın durduk yere Abdülhamit Gül’ü görevden alıp Bekir Bozdağ’ı yeniden Adalet Bakanı olarak atadığı sorusu için de… Demek ki Bozdağ’dan jest bekleyenler yalnızca Suudiler değildi.