28 Şubat ve Balyoz komplolarından tutuklu bulunan Çetin Doğan, birkaç gün önce, tutuklu bulunduğu cezaevinde bir kez daha mide kanaması geçirdi.
Çetin Doğan’ın eşi Nilgün Doğan, eşinin sağlık durumuna rağmen kendisine verilen “Hayati riski var ama bu risk içeride de dışarıda da aynıdır” raporundan sonra hastaneye güvenini kaybettiğini belirtti. Doğan, “Bu ülkeye bunca hizmet veren bu uğurda ölmeyi göze alan eşlerimize yapılan bu zulme lütfen bir son verin.” diyerek isyan etti.
Paşalarımızın suçu elbette çok büyüktür. Onlar, AKP düzenine boyun eğmemenin, gerek görevdeyken, gerekse emekli olduktan sonra AKP’nin uygulamalarına karşı çıkmalarının, Cumhuriyeti savunmanın bedelini ödüyorlar.
Geçtiğimiz Aralık ayında tutuklu paşalarımızdan Vural Avar, Sincan Cezaevi’nde hayatını kaybetmişti.
Adalet Bakanlığı, 2 Ocak tarihinde, sürekli hastalık ve kocama hali bulunan tutukluların cezalarının hafifletilmesi ve kaldırılması için genelge yayımladı. Genelgeyle birlikte 28 Şubat davasından tutuklu bulunan paşalarımız da, tıpkı diğer tutuklular gibi Adli Tıp’a sevk edildi. Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu, paşalara ayrıntılı bir sağlık taraması yaptı ve hepsinin kronik hastalıklarının olduğu ortaya çıktı.
Tüm bunlara rağmen, paşalarımızın tahliye edilmesi için daha ne bekleniyor diye soruyorsanız, cevabı basit: Erdoğan’ın keyfi bekleniyor!
28 Şubat davası, özellikle Erdoğan ve AKP için bir simge, bir hesaplaşma aracı olarak kullanıldı. Paşalarımız suçsuz yere ilerleyen yaşlarına ve muzdarip oldukları hastalıklarına rağmen tahliye edilmediler. Çünkü AKP, 28 Şubat sürecinden intikamını, Cumhuriyetle olan hesabını paşalarımızın üzerinden görmeye çalışıyor. O nedenle Vural Avar’ın göz göre göre ölmesine göz yumdular, o nedenle Çetin Doğan’ın ve diğer komutanlarımızın cezaevinde ölmesini bekliyorlar.
Vural Avar’ın ölümünün ardından konuşan dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın dediğine göre Erdoğan, Vural Avar’ı affedecekti ama Avar af için başvurmayınca süreç başlayamamıştı. Başvuru yapıldığında da artık çok geçti.
Benim merak ettiğim ise şu; bu prosedür herkes için aynı mı, yoksa bu sadece 28 Şubat ve Balyoz kumpaslarından tutuklu paşalarımız için mi geçerli?
Mesela seçimlerden hemen önce Hizbullah’ın Ankara’daki domuz bağı katliamlarının sorumlusu Mehmet Emin Alpsoy, “kocama” hali gerekçe gösterilerek tahliye edildi. Tahliye istemi Alpsoy’dan mı geldi yoksa Erdoğan yetkisini mi kullandı?
Hepimiz biliyoruz ki, Erdoğan’ın sınırsız bir yetkisi var ve işine geldiği zaman prosedür, kanun, nizam tanımadan bildiğini okuyup istediği kararı alabiliyor. 71 yaşındaki Mehmet Emin Alpsoy’u “kocama” gerekçesiyle tahliye ettiren Erdoğan, 82 yaşındaki, üstelik daha yeni mide kanaması geçirmiş Çetin Doğan için mi yetkisini kullanmayacak?
Bu bilinçli bir tercihtir. Erdoğan, emekli paşalarımızın içeride ölmesini beklemektedir. Bu durum, tutuklu paşalarımız için artık ölüm cezası halini almıştır. Paşalarımız içeride ölünce AKP intikamını almış olacaktır.
Çetin Doğan’ın tutukluluğunun devamı, ihmal, işkence falan değil, düpedüz cinayete teşebbüstür. Çetin Doğan için hukuksuz kararların altına imza atanlar, yalan yanlış rapor verenler, cezaevinde ölmesini bekleyenler de cinayet suçuna ortaktır!