Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı İngiliz emperyalizminin doğrudan desteği ile ayaklanan bölücü ve dinci isyanın lideri Şeyh Sait’in idam edilmesinin yıldönümü üzerine yapılan açıklamalar tepki topladı.
Özellikle AKP MKYK üyesi Alaattin Parlak’ın Şeyh Sait için “şehit” ifadesini kullanması gündemi işgal etti. Binlerce vatandaşımızın, askerimizin kanı elinde olan vatan haini için Parlak sadece şehit değil aynı zamanda kahraman tanımlamasını kullandı: “Şehid Şeyh Sait ve kahraman arkadaşlarını şehadet yıldönümlerinde rahmetle ve minnetle anıyorum.”
Şeyh Sait sadece bir eşkıya değil aynı zamanda bir vatan hainiydi. İsyan tarihi tam olarak Türk Ordusu’nun Musul ve Kerkük’e operasyon yapacağı ve kurtaracağı bir zamana denk gelmişti. İsyana İngiliz emperyalizminin destek verdiği sayısız tarihi vesikayla kanıtlanmıştır.
Ancak şu unutulmamalıdır. Son yıllarda Şeyh Sait’e yönelik haklı tepkiler bir tarih tartışması veya ulusal refleksten farklı bir boyuta kaymış ve “benim teröristim iyi, seninki kötü” seviyesine gelmiştir.
AKP 21 yılda, terörü ve vatan hainliğini normalleştirdi. Bazı kesimler ise kendi teröristini övmek için, başka teröristi kınamak gibi kurnaz bir yönteme başvuruyor.
AKP Türkiye’sinde teröristlerden “özür” dilenmesi, teröristlerle “helalleşme”, hatta teröristlerle İngiltere’nin “garantörlüğünde” masaya oturup, onların istediği valilerin isimleri üzerinde pazarlık yapmak sıradan olaylar haline geldi. “Şeyh” Sait veya “Seyit” Rıza ile ilgili infial yaratacak tüm adımları AKP iktidarı attı.
AKP lideri daha önce teröristbaşı Apo için “sayın” ifadesini kullanmıştı. 2013 Nevruz’unda Apo’nun mektubu AKP’nin izni ve koruması altında bütün büyük şehirlerde okunmuştu. AKP’nin ileri gelenleri bu mektubu övmüş ve Apo’ya “din kardeşi” yakıştırması yapmışlardı.
Tüm bu gerçekleri hepimiz biliyoruz. Ancak bunları dile getirerek, kendine alan yaratmak AKP karşıtlığı değil, tam tersine sinsi bir AKP’ciliktir. Özellikle son Şeyh Sait tartışmalarında Sözcü gazetesinin manşeti, AKP’nin “terör” sempatisinin içselleştirilmeye başlandığının kaygı verici göstergesidir.
Nedir bu yeni tavır? Özellikle Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme” açılımıyla birlikte başlayan bir sapma! AKP’liler muhalefete “terör” yandaşlığı ile saldırınca, muhalefetteki bazı kesimler de “siz de eskiden Apo’yu savundunuz, siz de Hizbullah ile birliktesiniz, siz de Şeyh Sait’i savunuyorsunuz” diye yanıt veriyorlar.
Sözcü de bu yeni argümanı sahiplenmiş. Merdan Yanardağ’ın PKK lideri, teröristbaşı Apo ile ilgili övgü demecinin “bağlamından koparıldığı”, “montajlandığı” ve düşünce özgürlüğü çevresinde ele alınabileceği ileri sürülüyor. Karşılığında da örnek olarak AKP’lilerin Şeyh Sait’i savunması veriliyor. Yani işlenen tema şu: Sen kendi teröristini övünce suç değil ise, benim mahallemden birinin de “düşünce özgürlüğü” çerçevesinde Apo’yu övmesi neden suç oluyor?
Bu mantığın çöktüğü ve yanlış olduğu sayısız nokta var.
Birincisi, demek ki Merdan Yanardağ Apo’yu gerçekten övmüş. Merdan’ın demeci “montajlama” ise bunu öyle açıklarsın. “Ama sen de Şeyh Sait’i savundun” diye değil.
İkincisi Şeyh Sait’i hem AKP’liler hem HDP’liler hem Hizbullahçılar hem de PKK’lılar anıyor, “kahraman” olarak görüyor. Yani AKP’liler Şeyh Sait’i kahraman olarak görüyor ama Merdan Yanardağ’ın savunduğu HDP veya PKK elebaşısı Apo görmüyor değil. Yani argümanı “Şeyh Sait teröristtir ama Apo değildir” üzerinden de kuramazsınız.
Birgün gazetesi, Halk Tv, Tele 1 ve KRT’nin birden bire bu sene Şeyh Sait düşmanı kesilmeleri bu yüzden samimi değil. Tek amacın “meslektaşlarını”, daha doğrusu “muhalif” medya sermayedarı olan Merdan Yanardağ’ı aklamak olduğu belli. Ayrıca kendine “sosyalist” diyen pek çok çevrenin Şeyh Sait’ten aşağı yukarı çok az farkı olan Seyit Rıza’yı bir halk kahramanı olarak gördüklerini de biliyoruz. İkisi de emperyalist işbirlikçisi, ikisi de feodal, ikisi de din derebeyi. Tek farkları mezhepleri! Bu konuda her ikisini de savunan AKP ve PKK’nın çok daha samimi olduğunu belirtebiliriz.
Üçüncüsü Şeyh Sait ile Abdullah Öcalan hukuken de aynı konumda olan insanlar değildir. Demokratik değerlerin bir parçası olan “düşünce ve ifade özgürlüğü” her iki isim için benzer ölçütler ile uygulanamaz.
Sadece hukuk değil, demokrasi bilinci de bu ayrımı gerektirir. Şeyh Sait, yüzyıl önce yargılanmış, mahkemede özür dilemiş, yine de suçu sabit görülmüş ve asılmış bir isimdir. Bugün birileri bir tarih tartışması ve hatta siyasal anlamda Kürt bölücülüğü veya din bölücülüğü yapmak için Şeyh Sait’i gündeme getirebilir. Övebilir bile. “Suçluyu övme” suçundan soruşturma açılsa bile, tutuklama gerektirir mi bu tartışmalı.
PKK ise hâlâ silahlı eylemde bulunan bir terör örgütüdür. Apo da mahkemede özür diledi, idama mahkûm edildi. Ancak önce DSP-MHP-ANAP döneminde sonra da AKP döneminde yapılan yasal düzenlemelerle bu infazdan kurtuldu. Daha sonra AKP lideri ve MİT’in inisiyatifi ile siyasi iktidara ortak edildi. Apo Kandil’e ve başka terör odaklarına talimatlar verdi. Örgütü fiilen yönetti. Sonra yine PKK terörü hortladı. Binlerce şehit verdik. Hem AKP hem HDP hem de CHP’li isimlerin zaman zaman yaptıkları açıklamalara göre ise Apo’nun AKP ve PKK ile teması devam ediyor.
Yani 100 yıl önce bitmiş bir isyanın lideriyle, bugün hâlâ kan döken bir terör örgütünün tartışmasız “önder” kabul ettiği kişiyi “övmek” hukuken de aynı kategoride ele alınamaz. Burada “suçluyu övmek”ten öte, terör örgütü propagandası da vardır.
Türklüğe, Türkiye Cumhuriyeti’ne ve vatanımıza düşman olan herkese bizim de düşman olduğumuzu herkes bilmeli. Ancak düşünce özgürlüğü ve demokrasi zemininde bir tartışma yapacaksak, kesinlikle PKK ile Hizbullah bir değildir. Apo ile Şeyh Sait de…
PKK silahlı eyleme devam eden ve edeceğini duyuran bir terör örgütüdür. Hizbullah da bize göre teröristtir ancak kendilerini lağvettiklerini ileri sürüyorlar. Sözlerine haklı olarak güvenmiyor olabiliriz ancak öbürünün zaten silahlı eylemi devam ediyor.
Yine Şeyh Sait’in kim olduğu bellidir. Tarihtir. Bu tarih de Kemalistler olarak bizim onurumuzdur. Bölücü, gerici, halk düşmanı ve vatan haini odaklarla Devrimci Cumhuriyet asla uzlaşmamış, halkını, hukukunu, egemenliğini en zor şartlarda savunmuştur. Ancak ben bir Kemalist ve ulusalcı olarak anti-Kemalist ve işbirlikçi bir insanla Şeyh Sait üzerinden bir tarih tartışmasına girmekten kaçınmam. Bunların hepsi, terör ve şiddet çağrısı yapılmadığı müddetçe demokrasi ve hukuk içinde kabul edilebilir.
Apo ise hâlen eylem halinde olan bir terör örgütünün lideridir. Canlıdır. İnfazı devam etmektedir. Onu övmek sadece hukuka karşı değil, aynı zamanda insanlığa ve demokrasiye karşı da bir suçtur.
Bir kişi kalkıp Apo’nun infaz koşullarını ve hatta bir affa tabii tutulmasını savunsa, burada bile “düşünce özgürlüğünün” sınırlarını zorlayabiliriz. Ancak onu övmek, “filozof” demek, adeta siyasi bir deha ilan etmek, bunlar dünyanın hangi demokratik ülkesi olursa olsun, suç kapsamındadır!
Muhalefetin içine sızmış, Merdan gibi bazı AKP ve MİT ajanları ısrarla, “siz de Hizbullah ile yürüyorsunuz” propagandasını yayarak, aslında AKP’nin “muhalefetin arkasında PKK var” kara propagandasını en büyük sözcüleri oldu. Bir yanlış öbür yanlışı aklamaz. Kaldı ki Hizbullah terörü ile PKK terörü birbirinin karşıtı da değildir, dengi de…
Birden bire sözde ultra-laik kesilmiş bazı kesimler, Şeyh Sait ve Hizbullah üzerinden, güya terörü sadece İslamcılık ile sınırlandırıp, etnik terörü aklamaya çalışıyor. Terör halk düşmanlığıdır. “Laik” veya “İslamcı” diye biri aklanıp, öbürü karalanamaz. Kaldı ki PKK laik falan da değildir. Onlar da Şeyh Saitçidir.
Şunu açıkça belirtelim. Bölücülük silahlı da olsa, siyasi de olsa düşmanımızdır. Ancak herhangi bir bölücülüğün veya faşist hareketin silahtan arındırılması bile demokrasi için kazanımdır. Elbette ki bunu destekleriz. Avrupa’da dahi Nazizm ve faşizm yasaktır, suçtur. Ancak silahlı ve eylemli bir noktaya gelmediği sürece “düşünce özgürlüğü” sınırları zorlanabilir.
Bu açıdan gerçekten herkesin örnek aldığı liberal demokrasileri ölçüt alacaksanız, Hüda-Par ve HDP arasında bile, HDP aleyhine bir ayrım yapmanız gerekir. Hizbullah tekrar PKK gibi silahlı eyleme başlarsa konumları, hukuk ve demokrasi açısından ancak o zaman eşitlenir.
Ulusalcılar asla AKP zihniyetini içselleştirmemeli. “Senin teröristin, benim teröristim” söylemi tam olarak AKP’nin, PKK’nın ve çokça karşı çıkılan Hüda-Par’ın gerici ve faşist söylemidir. Koşulsuz bu zihniyeti reddediyoruz.