Türk Solu olarak CHP’nin yerel seçim politikasını eleştirmemizin ve uyarılarda bulunmamızın tek bir sebebi var: DEM Parti ile yapılan kirli bir pazarlığa Atatürkçü seçmen kitlesinin dahil edilmesine engel olmak.
Sadece “kazanmaya” odaklanan bir matematiksel yaklaşımın siyaseti yok edeceğini, üstelik kazanmaya da yetmeyeceğini Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde gördük.
Siyasetsiz yaklaşımlar küçük iktidar kaleleri yaratsa bile, Türkiye’yi yönetmeye yeterli gelmiyor. Bu durum “6’lı Masa” pratiğiyle ortaya çıktı.
Masa dağıldı ancak “ruhu” yaşamaya devam ediyor.
CHP’nin yeni yönetimi ise dağılan masayı DEM’le ikame etmeye çalışıyor. Aktörler değişti ancak mantık aynı.
Tıpkı eski AKP artıklarının ulusalcı seçmenin oylarıyla Meclis’e taşınması gibi, şimdi de terör örgütünün uzantıları ulusalcı seçmenin oylarıyla belediyeler almanın ve böylelikle toplumsal bir meşruiyet kazanmanın peşinde.
Sadullah Ergin’in milletvekili olarak seçilmesiyle, örneğin Mersin’in Akdeniz ilçesinde CHP’nin aday çıkarmayarak DEM’e destek olması ve bu sayede bir DEM’cinin belediye başkanı olarak seçilmesi arasında bir fark yok.
Akdeniz örneği önemli çünkü burası Mersin’in merkez ilçesi ve burada CHP genel seçimlerde yüzde otuza yakın bir oy almıştı. CHP buradan çekildi.
Başak Demirtaş’ın “sürpriz adaylığı” ve CHP’nin İstanbul’un belirli ilçelerinde adaylarını açıklamaması, pazarlığın her yerde sürdüğünün bir ispatı niteliğinde.
Yani Özgür Özel’in “Bütün görüşmeler şeffaf biçimde gerçekleşiyor” ifadesi koca bir yalan. DEM’cilerin Esenyurt ve Adalar ilçelerini istediği söylentileri ayyuka çıkmış durumda. Bu ilçelere Sancaktepe’yi de ekleyebiliriz. Ne tesadüf ki, bu üç ilçede de CHP adaylarını henüz açıklamadı.
DEM’in Esenyurt tercihi özellikle önemli. Burası Kürtçülerin yıllardır sözünü ettiği “kanton özerkliğinin” bir örneği olacak. “Kürdistan” böylece fiili olarak İstanbul’a da taşınacak.
Yani pazarlığı yapılan şey sadece bir “belediye” değil. Terör örgütünün gündeme getirdiği bir “kent yönetimi”, CHP ile işbirliğiyle ve Atatürkçülerin oyuyla hayata geçirilmek isteniyor.
CHP yönetiminin bunu umursamadığını hatta bazılarının bu planı desteklediğini biliyoruz. Bu yüzden de Atatürkçü seçmeni uyarmak bizim görevimiz. Yani “CHP’yi eleştirmek” gibi bir derdimiz yok çünkü böyle bir eleştirinin sonuç vermeyeceği artık çok açık.
Atatürkçülerin “seçimlerin belirleyicisinin Kürt seçmenler olduğu” şeklinde bir yalanın peşinden sürüklenmek istenmesi rahatsız edici.
“Şeffaf” ya da “gizli” fark etmez… DEM ile yapılan tüm pazarlıklar kirlidir. Defalarca söylediğimiz gibi DEM’in “halkın oyunu alan bir siyasi parti” olması, DEM’e bir meşruiyet kazandırmaz.
Üstelik Kars ve Iğdır gibi illerde de CHP’nin adaylarını açıklamamış olması, bu pazarlıkların “yerel” düzeyde değil, ülke çapında sürdüğünü gösteriyor. Buralarda DEM’in kazanmasına aracılık etmek için aday çıkarmamak, terör örgütüne yardım ve yataklık yapmaktır.
Ana muhalefetin lideri “halkın derdi DEM değil, zam” diyerek vatandaşın tercihinde herhangi bir “ulusal endişenin” söz konusu olmadığını ve halkın ideolojisiz olduğunu ima etmişti.
Belli ki ideolojisiz olan kendisi. İdeolojisiz olduğu gibi seçim sonuçlarını bile okumaktan aciz durumda.
Aksi olsaydı “Türk milliyetçiliğin her kesimin ortak talebi olduğunu” son seçim sonuçlarından kolaylıkla görebilirdi.