6 Şubat’ın üzerinden bir yıl geçmişken karşımızdaki ilginç tabloda; bir tarafta yüzde yüz suçlu bir iktidar, onun karşısında ise yüzde yüz sorumsuz ve tepeden tırnağa, taktiğinden stratejisine adeta kaybetmek için uğraşan bir muhalefet var.
CHP, gerçekten Hatay’ı kaybetmeye karar vermiş olacak ki Lütfü Savaş’ı Hatay Büyükşehir Belediye Başkanlığı için üçüncü defa aday göstermeye kalktı.
Lütfü Savaş zaten vicdanlarda çarpıyı anında yemişti. Yüzlerce insana mezar olan Rönesans Rezdans’ın müteahhidi Mehmet Yaşar Coşkun’u depremin dördüncü gününde canlı yayında şu sözlerle savunmuştu:
“Orası Eski Mimarlar Odası Başkanımızın yaptığı bir bina. Büyük ihtimal deprem yönetmeliğine göre yapmıştır. Bu arkadaşımız gerçekten idealist bir insan. Şiddetin büyüklüğünün de hesaba katılması gerekiyor. (…) “Ne belediye ne mevzuat ne bu işi yapan insanlar çok sorgulanırsa onlara yazık etmiş oluruz.”
Lütfü Savaş’ın idealist müteahhit arkadaşı Mehmet Yaşar Coşkun, yurtdışına çıkış hazırlığı yaparken İstanbul Havaalanında yakalanmıştı. 22 yılla yargılanıyor. Kardeşi ve ortağı Hüseyin Yalçın Coşkun ise firari.
Mahkeme süreci devam ediyor ama KTÜ tarafından hazırlanan bilirkişi raporu, site inşaatında kalitesiz malzeme kullanıldığını, statik elemanların yetersiz inşa edildiğini, hatta deprem yönetmeliğine bile uyulmadığını gösteriyor.
Bilirkişi, Lütfü Savaş’ın arkadaşına “yazık ediyor” yani. Ne var ki Lütfü Savaş’a yazık eden kimse yok. Üstelik Rönesans tek bir örnek. Ta AKP’den Antakya Belediye Başkanı olduğu dönemden gelen birikim hiç sorgulanmadı. Lütfü Savaş’ın tam olarak kaç insanın ölümünde payı olduğunun bir tahmini yapılmadı.
Gerçi Lütfü Savaş, kısa süre sonra Aydınlık’ın sayfalarından eski partisi AKP’nin de imdadına yetişiyordu:“Burada hükümeti, belediyeleri, müteahhitleri suçlamak biraz bence fazla ağır olur. Altı aylık bina da yıkıldı, 60 yıllık bina da…”
Aslında 6 Şubat ve Lütfü Savaş olayı adeta bir mini 15 Temmuz. Rönesans Rezidans’ın açılışı ise Bank Asya açılışına benziyor. Rezidansın yapı denetim sorumluları, mühendisler, şirket elemanları ve Lütfü Savaş. Hep birlikteler. Firarisi, tutuklusu, derken bir tek Lütfü Savaş’a dokunan yok! Yani Hatay’ın Reis’ine.
Tabi ki CHP, tabandan ve seçmenden gelen homurtularla kaynayacak. Lütfü Savaş’a göre üç gün önce yeniden adaylığına gelen eleştirilerin sebebi, “CHP’de fazla demokrasi” olması.
Bakar mısınız? CHP’de demokrasi varmış. Desenize laçkalığın adı demokrasi olmuş!
Dün gece Hatay’daki anma töreninde vatandaşların öfke selinden nasibini alan AKP’lilerin yanı sıra eski AKP’li Lütfü Savaş da vardı. Hatay halkı, Lütfü Savaş’a Fahrettin Koca tarifesi uyguladı.
CHP o kadar laçkalaşmış ki Lütfü Savaş’ın nasıl sakat bir yapı olduğu, ilk seçim depreminde CHP’ye nasıl kaybettireceğini ancak bu şekilde fark etmiş olabilirler.
Malatya milletvekili Veli Ağbaba, Halk TV’de katıldığı programda Savaş’ın adaylığını ilk başta kerameti kendinden menkul anketlerle açıklamaya çalıştı.
Sonra inandırıcılıktan uzak başka bir gerekçeye sığındı:
“Genel Başkanımız Savaş’ı aday göstermeseydi ‘Kurultay nedeniyle hesaplaşıyor’ denilecekti. Bundan da biraz uzak duruldu.”
Demek ki neymiş? Anketler hikâyeymiş.
En sonunda ağzından baklayı da çıkardı:
“Kamuoyu tarafından tartışılıyor, parti de bir karar verecektir bununla ilgili. Genel merkezimiz yetkisinde olan bir şey.”
O halde ortada hesaplaşma görüntüsü gibi bir kaygı da yok. Yılların belediye kodamanı İlgezdi’nin bile tasfiye edilmesi, CHP’nin hiç de böyle bir kaygı yaşamadığını göstermiyor mu zaten?
Sorun, CHP’nin Lütfü Savaş kararını dün Hatay’da yaşanan öfke selinden sonra gözden geçirmeyi düşünüyor oluşu.
Ağbaba, “bütün suçu Lütfü Savaş’a yıkmanın” anlamsızlığını vurgulamadan da edemiyor. Koca parti, koca Hatay’da inşaatçı eşraf takımıyla karanlık girift ilişkiler kurmamış düzgün bir adam bulamıyor ve olağan şüpheliye mi mecbur kalıyor? Bunu mu anlamalıyız?
Lütfü Savaş’ın bir daha aday olması devasa bir yüzsüzlük. Ama CHP’ye ne diyeceğiz onu ben de bilemiyorum. Fakat Hatay halkına yaşadığı bu yıkıcı depremden sonra küfür eder gibi Lütfü Savaş’ı bir daha dayatmış olan CHP’nin 14-28 Mayıs’da kaybetmesi hiç de şaşırtıcı değilmiş. Bunu da kabul etmek lazım. Ve bu vakitten sonra yanlıştan dönmenin CHP’yi kurtaracağı da şüpheli!