Muhalefetin seçim başarısızlığının muhasebesi sürüyor ve anlaşılan daha uzun zaman devam edecek. Son olarak dün Karar gazetesinden İbrahim Kiras, “Başarısızlığın sebebi sağcı partiler mi?” başlıklı bir köşe yazısı kaleme aldı. Kiras’ın birkaç temel iddiası var ve bunların tümü de kendisinin ve gazetesinin yakın olduğu, başta Davutoğlu ve Babacan olmak üzere Millet İttifakı’nın İslamcı unsurlarını aklamayı hedefliyor.
İbrahim Kiras, destekçisi olduğu partilerin CHP’ye oy kaybettirdiğini inkâr ediyor. Aksine “CHP sağ partilerle ittifak yaptığı için seçimi kazanma potasına gelebildi” diyor. Ayrıca söz konusu partilerin ittifaka katkılarını hesaplamanın zor olduğunu ve elde ettikleri milletvekilliklerini hak ettiklerini savunuyor.
Öncelikle şunu belirtelim. Deva, Gelecek, Saadet ve DP’nin ittifaka katkılarının ne kadar olduğunu hesaplamak hiç de o kadar zor değil. Özellikle SP’nin oy oranı az çok belli olduğu için, CHP’nin oy artışından bunu çıkarmak epey fikir veriyor. Ayrıca Kiras’ın CHP’den TİP’e giden oy oranını bilinçli olarak abartması ve HDP’den TİP’e hiç oy gitmemiş gibi davranması da tesadüf değil. Böylelikle Kiras, barajın düşmesi sonucu CHP’ye dönen HDP oylarını da perdelemiş oluyor. Neticede temel amacı; Deva, Gelecek ve DP’nin katkısının olduğunu ispatlamak ama olmuyor. Bu hesapları daha önce ayrıntılı olarak yaptığım için tekrarlamayacağım ama şunu yeniden not edelim: %0.69 kadar bir katkıyla 36 milletvekili alarak açıkça haram yiyen İslamcılar var karşımızda…
İbrahim Kiras’ın “sağcılarla ittifak” tanımlamasına gelelim. Öncelikle ortada tek çeşit bir sağ olmadığını tespit edelim. İyi Parti gibi milliyetçi bir parti de sağcı sayılabilirken, diğer taraftan Deva, Gelecek, Saadet ve Demokrat Parti gibi İslamcı, tarikat-cemaat, Nakşi-Nurcu bağlantılı partiler de sağcı tanımlaması altında toplanıyor. Fakat arada çok temel bir fark var: Millet ve milliyetçilik karşısındaki konumlanış!
İslamcıların sağcılığı sadece laikliğin karşısında değil aynı zamanda ulusun ve Türk milliyetçiliğinin de karşısında konumlanıyor. Diğer taraftan CHP’nin sağla bir araya gelmesinden yakınırken bundan İyi Parti ve milliyetçiliği anlayıp İslamcılardan asla rahatsız olamayan solcular da onlarla aynı ulus ve Türk karşıtlığı noktasında buluşuyor.
Kısacası tek çeşit sağ yok karşımızda. Evet, solun sağ ile ittifak yapmadan kazanması gerçekten de mümkün değil ama bu sağ; solun, ulusalcıların, Atatürkçülerin doğal müttefiki olan milliyetçi sağ. Yani İyi Parti ile ittifak CHP açısından makul, doğal ve gerekli idi. Sorun, CHP’nin İslamcı sağcılara açılmasıyla, onlarla ittifaka girişmesiyle başladı. İslamcı sağcıların kaybettirmesinin nedeni ise laiklik karşıtlıklarından da çok Türklük ve milliyetçilik karşıtlıklarıydı. Daha da doğru ve açık bir tanımlamayla kaybettiren Kürt-İslamcılıkla bir araya gelmek oldu.
CHP’nin ve solun kurtulması gereken tam olarak bu Davutoğlu ve Babacan’ın başını çektiği Kürt-İslamcılardır.
Diğer taraftan solun milliyetçi sağla ittifakı yeni de değil başarısız da değil. Aslında bir dönem “Kızılelma İttifakı” adıyla AKP’nin saldırdığı solcu-milliyetçi sağcı birlikteliğine kadar geri götürülebilecek bir geçmişi var bu işin. 10 yıl önce yaşadığımız 2013 Gezi eylemleri de temelde bu ittifakın zemini üzerinde yükselmişti ve buradan Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük toplumsal muhalefet hareketi çıkmıştı. Aynı şekilde tabanda gerçekleşen bu ittifak 2015 Haziran Seçimlerinde de AKP’ye kaybettirmişti. CHP ile İyi Parti’nin örgütsel ittifakının başladığı dönemin ise meyvesi 2019 Yerel Seçimlerindeki muhalefet zaferi oldu.
Fakat tüm bu iyi ve gerekli ittifakın kazanımları Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kürt-İslamcıları yanına almaya karar vermesiyle kaybedildi. Kılıçdaroğlu’nun seçimlere yönelik tek stratejisi Kürt oylarını alarak kazanmaktı. Gerçekte kaybetme garantili bir kumar olan bu denemenin asıl muhatabı ve temsilcisi, masada olamayan HDP değil masadaki Davutoğlu ve Babacan’dı. Onlar varken HDP’ye gerek de yoktu aslında. Bu iki isim aynen destekçileri İbrahim Kiras gibi “Karar”lı Kürt-İslamcılar olarak üst düzey bir Türklük karşıtlığı ve Kürtçülük yaptılar.
Bu Kürt-İslamcı “Karar”lılığa Kiras’ın yan sayfasında aynı gün çıkan Vahap Coşkun imzalı “Kürdistan’la Barışmak” başlıklı makalesinde iyi bir örnek bulabiliriz! Bu çizgi ile HDP arasında sadece Kürt-İslamcılığın iki kanadı arasındaki fark kadar mesafe var.
Özetle…
Türkiye’nin ve Türk milletinin sol ile milliyetçi sağın ittifakına ihtiyacı var.
Kürt-İslamcı sağcılar ise buyursunlar Kürtçülerle ittifak yapsınlar. Sola onlardan daha fazla zarar veren olmadı, olamaz da!