Türkiye günlerdir CHP ile Halk TV arasında yapılan sözleşmenin feshini konuşuyor. Bir siyasi partinin, haberlerini yapması, genel başkanının konuşmasını yayınlaması, milletvekillerini ekrana çıkarması için bir televizyon kanalı ile para karşılığı anlaşmasını sindiremeden, CHP’nin medya sorumlusu Eren Erdem’in “Başka kanallarla da anlaşmamız var, devam ettiği için açıklayamam” sözleri ile mesele farklı bir boyuta taşındı.
Siyasetle basının bu kadar iç içe geçmesini, akçeli işler içine girmesini, giren iktidar partisi olunca eleştirenlerin ise konu muhalefet partisi olunca sus pus olması, daha derin ve tehlikeli bir şeye işaret ediyor: Muhalif havuz medyasına!
Anlı şanlı muhalif gazeteciler kafayı kuma gömmüşken, bu konu ile ilgili kalem oynatmak Türk Solu olarak bize düşüyor.
Eren Erdem’in dünkü açıklamalarından sonra inkarın faydası yok. CHP ile ismi açıklanmayan kanallar arasında halen devam eden sözleşmeler var ve bu durum normal bir şeymiş gibi gösteriliyor.
Halk TV, sözleşme iptal olduğundan beri CHP’ye veryansın ediyor. Kılıçdaroğlu’nun sansüre “dur” demesi isteniyor. Kılıçdaroğlu’nun bu sözleşmelerden ve fesihten haberinin olmadığı, Eren Erdem’in kendi başına iş çevirdiği algısı yaratılmaya çalışılıyor ancak bu, büyük bir yanılgı. CHP Genel Başkanı olarak Kılıçdaroğlu, bizzat bu muhalif havuz medyasının kurucusudur.
Ancak bu durum, Halk TV‘nin bu çarpık ilişkideki taraflardan biri olması gerçeğini değiştirmiyor. Hadi diyelim ki, CHP’liler kanala gelip böyle bir teklifte bulundular. Paraları kesilince sesi çıkan Halk TV‘nin yöneticilerinden biri bile “böyle bir şey olabilir mi?” diye sormadı mı?
Halk TV meselesi başlı başına ayrı bir konu. Kanalı CHP kuruyor, sonra elinde tutamayıp başkasına kaptırıyor. Sonra kendi kurduğu kanala çıkmak için para ödüyor. Demek CHP’lileri iktidara gelseler Türkiye’yi de kaptıracaklar.
Eren Erdem’in devam eden sözleşmeler açıklamasından sonra akla ilk gelen soru, bu sözleşmelerin hangi kanallarla yapıldığı ise ikinci soru da bu kanallara ödenen paralar olmalı. CHP’ye aidat ödeyen her bir vatandaşın, CHP’ye oy veren her vatandaşın sorması gereken sorular bunlar. Hatta CHP bu paraları Hazine yardımından ödediğine göre her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bunları sormalı.
Aklıma ilk gelen kanallar, Tele 1 ve KRT. Hatta Sözcü TV de bunlara dahil edilebilir. Kılıçdaroğlu’nun seçimden sonra ilk çıktığı kanal Sözcü TV‘ydi. Mesela CHP, bu yayınlar için Merdan Yanardağ’a veya Tuncay Özkan’a, Sözcü TV sahibine ne kadar para verdi?
Bu kanallar ile CHP arasındaki akçeli işler ne zamandır yürüyor?
Bu kanallarda çalışan ve Kılıçdaroğlu’nu canhıraş savunan gazeteciler, yorumcular ne kadar para alıyor?
Özellikle seçim döneminde muhalif kesimleri manipüle etmek için kimler, kaç para aldı?
Çok ahlaklı, dürüst, şeffaf geçinen Kılıçdaroğlu, “kimin ne kadar aldığını biliyorum” diye tehdit edeceğine, çıkıp bunları açıklasın.
Reklam giderlerini bunun dışında tutmak gerekir. Adı üstünde partinin tanıtımları, ilanları vs. kanallarda gazetelerde ücreti mukabilinde yayımlanabilir. Bunda bir beis yok. Ancak genel başkanın konuşmaları, parti sözcüsünün beyanları, grup başkanlarının basın açıklamaları, para karşılığında bir kanalda gösteriliyorsa, orada başka bir ilişki gelişiyor demektir.
Koskoca Türkiye’nin ana muhalefet partisinin haber değeri taşıyan bir sözü, bir eylemi, bir politikası yok mu da para karşılığında kanallara yayın yaptırıyor?
Bu kanallarda çalışan “gazeteciler” de aldıkları para karşılığında parti propagandası yapıyorlar, sonra da çıkıp “bağımsız gazetecilik”ten falan dem vuruyorlar.
Yukarıda örnek verdiğim iki üç kanalla sınırlı değil elbet bu ilişkiler. Örneğin FOX TV. FOX Haber‘i düzenli izleyenler, kanalın demirbaşı olan birkaç CHP’li milletvekilinin ismini sayabilirler. Ömer Fethi Gürer, Ali Öztunç, ilk aklıma gelen isimler. Bu isimler, belli alanlarda uzman olabilirler, ancak CHP’de Türkiye sorunları üzerine kelam edecek adam mı kalmadı da sadece belli isimler çıkıyor? Yoksa sadece bunlar parayı bastırdığı için mi FOX TV‘ye çıkartılıyorlar?
FOX Haber her parasını verenin kendi cep telefonuyla çektiği görüntüleri haber veya yorum diye yayınlayan bir “haber” kanalı mı?
Merak ettiğim başka bir konu da şu: Normalde muhalif kanallara çıkmayan Altılı Masa’nın eski AKP’li isimleri, seçim sürecinde bu kanallarda boy gösterdiler. Bu isimler programlara katılmak için ödemeyi kendileri mi yaptı, yoksa seçimlerdeki gibi CHP kontenjanından ve ücretleri CHP tarafından mı ödendi?
Sözcü gazetesi, dün birinci sayfasının yarısını bu tartışmalara ayırmıştı. Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz’ın imzasıyla yayımlanan duyuruda Sözcü’nün ne kadar bağımsız olduğu anlatılıyor ve siyasetçileri hangi kanallarla anlaşma yaptıklarını açıklamaya çağırıyordu.
Aklıma Sözcü’nün bir hafta içinde CHP’lilerle yapılan iki tam sayfa röportajı geldi. Birisi parti sözcüsü Faik Öztrak’la yapılandı. Diğeri ise Halk TV skandalı patladıktan sonra Eren Erdem’le yapıldı. Seçimlerden beri CHP’yi eleştiren Sözcü, ne olmuştu da bir kaç gün arayla CHP’nin iki tepe yöneticisiyle röportaj yapmıştı?
Hadi Eren Erdem’i anladık. Söyledikleri her ne kadar Kılıçdaroğlu için imza toplayacaklarını falan içerse de gündemde olan biri ve gündemde olan bir konuydu. Peki Faik Öztrak? Türkiye’nin gündeminde olmayan, Erdoğan’ın Çankaya Köşkü’ne tasarruf amacıyla taşınabileceğini ima eden tam sayfa bir röportajı niye yaptılar? Karşılığında iyi bir para almadılarsa, Faik Öztrak’ın fantezisine tam sayfa röportaj ayırmak da güzel fanteziymiş.
Kılıçdaroğlu’nun “hangi gazetecilerin para aldığını biliyorum” açıklamasının ardından, Soner Yalçın ile iki öğrencisi, Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan arasında kavga çıktı. İddiaya göre Barış’lar, CHP’den ayda 70 bin lira para alıyorlarmış. Soner Yalçın’ın OdaTV’si Barış’ları arayıp konuyu sorunca birbirlerine girmişler. Soner Yalçın, Barış’ları para almakla ve kötü yola düşmekle, Barış’lar ise Soner Yalçın’ı “5’li çetenin adamı” olmakla suçluyorlar.
Biz bilemeyiz, bu üçlü birbirlerini bizden daha iyi tanıyordur. Ama Barış’lar kötü yola düştüyse, bunun sorumlusu Soner Yalçın’dır. Ne de olsa Barış’lar “mesleği” Soner Yalçın’ın yanında öğrendiler.
Lafa gelince AKP’lileri birkaç yerden maaş almakla eleştiren bu sözde gazeteciler, hem çalıştıkları gazeteden, hem program yaptıkları televizyon kanalından, hem de CHP’den para alıyorlarmış. Sorsan hepsi bağımsız, tarafsız gazeteci.
Belli başlı isimler, belli köşe başlarını tutmuş ve her ne hikmetse benzer ideolojilere sahipler, bir muhalif gazeteden diğerine geçerler, sonra bir diğerine; hangi kanalı açsan, her ne konu konuşulursa konuşulsun karşında hep bunlar var.
Aynısını iktidara yakın “gazeteciler” yaptıklarında onlara yandaş, havuz medyası diyoruz. Peki bu muhalif görünümlü sözde gazetecilere ne diyeceğiz?
Bu adamların şu saatten sonra memlekete yapacakları en büyük iyilik, çıkıp dürüstçe nereden ne kadar para aldıklarını açıklamak olacaktır. Şayet bunu yaparlarsa hem basın hem de siyaset bu kirli işlerden arınabilir ve Türkiye’nin geleceği için en büyük hizmetlerden birini yapmış olurlar.