Dünkü grup toplantısında Kılıçdaroğlu’ndaki Tayyipleşme emareleri daha da görünür hale geldi. Artık tüm ülkeye malum olmuş bir Kılıçdaroğlu patolojisi ile karşı karşıyayız.
Gemi ve kaptan metaforu, seçim sonrası ilk grup toplantısında tutunduğu daldı. Anlaşılan Kılıçdaroğlu, halen bundan medet umuyor. Takmış kafayı sağlam limana…
Mesele fırtınaysa, bu gemiyi o fırtınanın içine sokup yelkenlerin yırtılmasına, direklerin parçalanmasına, küpeştenin bile yerinden sökülmesine sebep olan kendisi. Oysa fırtına çoktan dindi ve acemi tayfa bile gemiyi herhangi bir limana sağ salim yanaştırabilir. 2024 Mart’ına kadar da fırtına falan beklenmiyor.
Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın “Reis” imajıyla kampanya yürüttüğü –ve kazandığı– dönemde antipatik bir “Pîro”lukla kendi kampanyasının altını oymuştu.
Peki, şimdi bu neyin “Reis”liği? Aslında dosdoğru Tayyip Erdoğan tipi Reislik bu. Führerlik, Duçelik…
Bakın ne diyor Kılıçdaroğlu:
Ben istifa edip gidersem parti karışır. Çekilirsem kaos olur. İstifa etsem ne kazanacağız? Parti genel başkansız mı kalsın?
Biz yıllardır Tayyip Erdoğan’ı niye eleştiriyoruz? “Ben gidersem devlet yıkılır” dediği için değil mi?
Bir başka önemli husus, Kılıçdaroğlu’nun ısrarla sürdürdüğü “Ben aday olmam, aday gösterilirim” tavrı. Bunu grup toplantısında da yineledi.
Güya eşitler arasında birinci. Tevazuyla örtülü Pîro egosu. Yani şeyh uçmayacak, müritler uçuracak. Tasavvufî enaniyet! Tam da tarikat ehli Eren Erdem’lik işler.
(Bu konuda PR yürüten, Eren Erdem zaten. İmza toplayacakmış. Kılıçdaroğlu’nun kabul etmesini umuyormuş. Allah’ım sana geliyorum!)
AKP’de istifâ ayıp. Yani kimsenin kişilik gösterme hakkı yok. Ancak Reis, görevden affediyor.
Bakıyorsunuz, CHP’de ise aday olmak ayıp! İki farklı uçta ters simetri halinde aynı örgütsel tabu. Çok ilginç değil mi?
Demokrat (!) Dede, tabi ki “isteyen aday olsun tabi” diyecek. Ama aday gösterilmiş olmanın adaylık düşünenler üzerindeki ağırlığı ve eziciliği inkâr edilebilir mi? Hal böyleyken Kılıçdaroğlu’nun “eşitsiz koşullar altındaki” seçim yarışlarından şikâyet etmeye hakkı kalıyor mu?
Tabi, bu ahlakla her şey mümkün. Partisini ve masa ortaklarını ezerek gizli protokol imzaladıktan sonra Zoom toplantısını “etik dışı” ilan etmek de mümkün, PM oylamasında itiraz yönünde oy kullananları ahlaksızlık ve erdemsizlikle itham etmek de…
Kılıçdaroğlu daha ne desin? “Ben diktatör oldum, sıkıysa gelip alın mı desin?” Tek fark; elinde devlet yok, parti var.
Ve Erdoğan, ABD’nin, AB’nin, Rusya’nın velinimeti. Kılıçdaroğlu da anlaşılan Edoğan’ın.