Ekmek Üreticileri Sendikası Başkanı Cihan Kolivar, dün Habertürk TV’nin canlı yayınına bağlandı. Yılsonu itibarıyla İstanbul’da ekmeğin fiyatının 7,5 liraya varacağı beklentisi üzerine konuşurken bunun önüne geçilmek isteniyorsa konutlara uygulanan elektrik fiyat bareminin fırınlara da uygulanması gerektiğinin altını çizmeye çalıştı. Ekmek maliyetini oluşturan tüm girdilere gelen fahiş zamlar içinde elektrik faturası, ilk elden müdahale edilebilecek bir kalem. Bu arada çıplak bir gerçeği de kendine has Rizeli üslubuyla heyecan içinde ağzından döküverdi.
“Biz ruhsatlı fırınlar olarak hükümetten şunu istiyoruz. Doğalgaz ve elektriği… Madem siz bunu temel gıda maddesi sayıyorsunuz ki ben öyle sanmıyorum. Ekmek, aptal toplumların temel gıda maddesidir. (…) Bizim toplum ekmekle doyduğu için böyle 20 sene başında yöneticiler duruyor.”
Bu arada programın sunucusu Afşin Yurdakul, ekmeğin bu ülkede her sofraya girdiğini belirterek araya girme ihtiyacı hissetti. Ama Cihan Kolivar’ın demek istediği şey başkaydı. Kolivar, düşüncelerini belki yıllar önceki Aysun Kayacı gibi yanlış sözcüklerle ifade etmiş olsa da esas olarak diyeceklerini bundan sonra dile getirdi.
İsveç, Norveç, Danimarka, Japonya gibi ülkelerde kişi başına düşen yıllık ekmek tüketimi 45 kiloyu geçmezken Türkiye’de bu rakam 110 kilo. Verdiği rakamlar doğru ve Türkiye bu haliyle dünya lideri.
Yani çok çok anlık bir tedbir olarak düşünülebilecek ekmeğe dayanma stratejisi, Türk halkı için kader haline gelmiş. Mesele ekmeğin her sofrada bulunması değil, her sofranın temel direği haline gelmiş olması. Gürültünün en büyük sebebi de bu. Ekmeğe zam demek, sofranın yarısına zam demek.
Bizimle benzer bir kaderle boğuşan Bulgaristan ikinci. Dünyanın buğdayını üretip ihraç eden Ukrayna’nın üçüncü sırada olması da oldukça sıradan ve kültürle açıklanabilecek bir durum.
Fakat sofradaki en ucuz unsur olan ekmeğin aynı zamanda karın doyurmanın da en temel aracı olmasını kültürle açıklayamazsınız. 600 ekmek çeşidiyle övünen Almanya, kişi başı ekmek tüketiminde bizim yarımız kadar. Benzer durumdaki Fransa, Belçika ve Hollanda’da da durum aynı. Yüksek kaliteli ve geniş çeşitlilikte ekmek üreten müreffeh ülkelerde ekmek her sofrada var ama kimse o ekmeğe muhtaç değil. Oysa bizde sabah keyfi bile yokluk dönemlerinin bakiyesi susamlı simitten müteşekkil.
Buna mukabil diğer gıda kalemlerinde hiç de öyle ekmekteki gibi lider değiliz. Kişi başı süt tüketiminde dünyadaki sıralamamız 34-35’lerde seyrediyor. Kişi başı et tüketiminde 25-26’ıncı sıralardayız. Balıkta ise, Orta Doğu ortalamasının bile altındayız.
Ekmeğin Türk insanının sofrasındaki rolü, asgari ücretin yaygınlaşıp norm haline gelmesi gibi. Nüfusun temel geliri asgari ücret, temel gıdası da kuru ekmek. Eh, temel iktidarı da 20 yıllık AKP iktidarı!
Belediyelerin “halk ekmek” uygulamalarıyla ortaya çıkan, “devlet, mahalledeki fırına rakip çıkar mı” yolundaki liberal eleştiriler de işte bu yüzden acı biçimde geçersiz.
Ülkedeki ekmek üretiminin sektörel temsilcisi konumunda olan Cihan Kolivar’ın, memnun olmak yerine ekmek tüketimindeki dünya liderliğimizden bu kadar rahatsız olması bu yüzden anlamlı. Ekmekle ilgili “temel gıda” yaklaşımına bu kadar karşı çıkması da yine aynı şekilde önemli.