Emekli Amiral Cihat Yaycı’nın Sözcü Gazetesi’ne verdiği “ABD, Türkiye’yi NATO’dan çıkarıp işgal planı yapıyor” başlıklı röportaj epeyce tartışıldı.
Yaycı röportajda “ABD’nin, NATO’nun doğu cephesini Türkiye’den alarak Yunanistan’a kaydırdığını, Dedeağaç’ta kurulan yeni NATO üssünün ve Yunan adalarındaki silahlanmanın bunu açık biçimde gösterdiğini, ABD’nin amacının, Yunanistan ve Türkiye arasında bir çatışma çıkararak Türkiye’yi NATO’dan atmak olduğu, bunun sonucu olarak da Türkiye’nin Kıbrıs’ta işgalci durumuna düşeceği ve böylelikle bütün NATO ile Türkiye’nin karşı karşıya geleceği” bir senaryoyu dile getiriyor.
Son derece ABD karşıtı, “anti emperyalist” açıklamalar! Gerçekten de özellikle Dedeağaç’ta kurulan yeni NATO üssüyle birlikte ABD’nin Yunanistan’a yaptığı askeri yığınak daha fazla belirginleşti.
Ancak gerçeğin sadece “bu kısmını” ortaya koyarak yapılan bir değerlendirme eksik kalıyor ve mevcut durumu açıklamıyor.
ABD’nin Yunanistan’la ilişkilerinin yakınlaşmasının temel sebebi, Türkiye’de bulunan AKP iktidarının çok uzun süredir NATO karşıtlığını politik bir silah olarak kullanması ve bunu bir iç siyaset malzemesi haline getirmesi.
Türkiye artık Ethem Sancak gibi en zengin işadamlarından, Devlet Bahçeli gibi iktidarın ortağı siyasetçilerine ve “mavi vatancı” paşalarına kadar NATO karşıtı bloğun güçlendiği, Şangay Örgütü’ne üyelik başvurusu yapacağını açıklayan, kendi isteği ve iradesiyle Batı bloğundan kopan bir ülke konumunda. Böyle bir ülkenin “öngörülemezliği” Türkiye’nin müttefikleri açısından tedirginlik yaratıyor.
Ukrayna – Rusya savaşı Türkiye’yi Batıya biraz daha yaklaştırmış gibi görünse de ortada ciddi bir gerginlik var ve bu gerginlik günden güne daha da artıyor.
Türkiye’nin bu bilinçli tercihi henüz net bir eksen kayması olarak tanımlanamasa bile Batı tarafından da dikkatlice izleniyor; uluslararası ilişkiler ve devletlerin yönelimleri gizlenebilecek bir sır değil. AKP’nin bu tercihi ise elbette Avrasyacı dünyanın kendisine sunduğu geniş otoriter alandan ve demokrasiye olan düşmanlıktan kaynaklanıyor. Yani ortada dış politikayla ilgili gibi görünse de aslında temelini iç siyasetten alan bir tercihin dışişlerine yansıması var.
Dolayısıyla NATO Türkiye’yi işgal etme planı yapıyorsa buna verilecek cevap Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinin yeniden kurulması ve güven vermek olabilir. Gerçekten de böyle bir plan varsa “NATO’dan çıkalım!” diyen güruh da işgalin zemini hazırlıyor demektir!
Cihat Yaycı’nın da dahil olduğu “mavi vatancı” paşaların da “NATO karşıtlığı”na oynadıkları düşünüldüğünde, Yaycı’nın ortaya koyduğu “büyük resmi” genişletmek ve ABD’nin işgal planını ortaya koyan mavi vatancıların aslında bu işgal planının bir parçası olduğunu söylemek mümkün.
Kariyerlerini NATO subaylığına borçlu bir komutan kuşağının bugünkü NATO düşmanlığının gerçek sebebi, Türkiye’nin bir an önce parçalanması ve böylece Erdoğan’dan kurtulmak olmasın yoksa? “Erdoğancı”, “mavi vatancı” gibi görünüp aslında Erdoğan’ı da götürecek bir kripto faaliyetinin hazırlığını yapmak, böylelikle Ergenekon ve Balyoz’un rövanşını almak… Halka dayanmayan intikamcı hırsların yansıması olmasın bu “kısa yoldan kurtulma” fikirleri?
Cihat Yaycı’nın ordu içinde hala on binlerce Fethullahçı subayın olduğu gibi “kripto tezleri” çok sevdiği düşünüldüğünde, kendisinin de bu kripto tezlerinin bir parçası olması mümkün.
Yazdıklarım elbette ABD’nin Türkiye’yi uzun vadeli olarak parçalamak isteyebileceği ve NATO’nun da buna aracı olabileceği gerçeğini de reddetmiyor.
Ancak uzun vadeli bir senaryoyu güncel bir durummuş gibi ortaya koymak, öne çıkarmak ve buna göre tavır almak, evlenen çiftlerin günün birinde boşanacaklarını düşünerek aynı evde yaşamalarına benziyor.
Rusya’nın tüm dünyayı nükleer savaşla tehdit ettiği, Türkiye’nin kendisini Rusya’ya her geçen gün daha fazla bağladığı ve bunun da iktidarın bilinçli bir politikası olduğu düşünüldüğünde, NATO’nun ve Batı bloğunun Türkiye’ye olan güvensizliği ve farklı seçeneklere yönelme isteği sebepsiz değil.
Her ülke ve blok kendisi için güvenilir olabilecek müttefikler arar ve bu son derece doğal bir şeydir. “Eyyyy diplomasisi” kimileri açısından eğlenceli olsa da, AKP tabanının gururunu okşasa da dünyada bir karşılığı yok.