Geçtiğimiz şubat ayında, Türkiye’de yaşayan Doğu Türkistanlılar hakkında Çin Halk Cumhuriyeti’ne ajanlık faaliyeti yapmak için bilgi topladığı tespit edilen 7 kişi tutuklanmıştı.
Tutuklanan kişiler hakkında hazırlanan iddianame tamamlandı ve mahkemeye sunuldu.
İddianameye göre Çin devleti için çalışan istihbarat görevlileri, Türkiye’de yaşayan 933 Uygur Türk hakkındaki bilgileri Çin makamlarıyla paylaştı. Ajanların cep telefonunda yapılan incelemelerde Uygur Türklerine ait kimlik ve pasaport gibi kişisel veriler ile Uygur Türklerine ait çok sayıda toplantı ve faaliyete ait görsellerin bulunduğu belirlendi.
İddianamedeki en önemli nokta ise söz konusu istihbaratçılardan birinin Çin İstanbul Başkonsolosluğu eski başkonsolos yardımcısı Zhong Xuegang’la doğrudan temasta olması; birlikte Bursa’ya seyahat etmesi ve Çin’e gittiğinde de Xuegang tarafından misafir edilmiş olması.
Böylelikle Çin devletinin kendi sınırları dışında istihbarat faaliyetlerini organize etmesi ve Uygur Türklerini sindirmeye çalışması kayıtlara geçmiş oluyor.
Kimileri tarafından “siyasi sömürgeci” ya da “yayılmacı” olmadığı söylenilerek parlatılan Çin devletinin kendisinden bu kadar uzakta olan Uygur Türklerinin peşine düşmesi, Uygur Türkleri arasında bir korku ortamı yaratmaya çalışması, sömürgeciliğinin farklı şekillerde yapılabileceğinin de bir göstergesi.
Asıl amaç, Uygur Türklerini korkutarak Çin rejiminin Doğu Türkistan’da yaptığı zulmün gündemden düşmesini sağlamak. Kendi bakanlarını bile “ortadan kaldıran” bir siyasi rejime yakışacak türde bir uygulama…
İddianamenin tam da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Çin ziyaretinin olduğu günlerde tamamlanması elbette bir tesadüf değil.
İktidar mı mesaj veriyor yoksa iktidara mı mesaj veriliyor?
Çin devletinin Hakan Fidan için düzenlediği Urumçi gezisi tiyatrosuna bakıldığında ve ardından gelen BRICS açıklamaları düşünüldüğünde Türkiye’nin Çin’e “mesaj vermesi” çok olağan görünmüyor.
AKP iktidarının Çin’le hem maddi hem de manevi çok kuvvetli bağları var. Geçtiğimiz aylarda Uygur Türklerinin düzenlediği protesto gösterisine yapılan polis müdahalesinde bu “yakınlığı” net biçimde görmüştük.
Doğu Türkistan’ın Çin ile ilişkilerde “yük” olarak görüldüğü bir süreçte, Çin devletinin istihbarat faaliyetinin deşifre edilmesinin iktidar tarafından teşvik edildiğini düşünmek için hiçbir neden yok.
Demek ki Ankara’da Uygur Türklerini düşünen birileri hala var; bu durum Türkiye açısından sevinilecek bir şey…