Geçtiğimiz iki hafta boyunca Pasifik’in batısında askeri gerilim had safhada. Çünkü Çin donanması, tarihinin en büyük askeri tatbikatına başlamış durumda.
Tatbikat, Tayvan, Filipinler ve Guam arasındaki 1,5 milyon kilometrekarelik devasa bir üçgende gerçekleşiyor. Çin’in biri uçak gemisi olmak üzere 20’den fazla gemiyle bu alanda tatbikat yapmasındaki amaç elbette bir gövde gösterisi. Çin, artık yeşil su donanması değil mavi su donanması olduğunu kanıtlamak istiyor.
Fakat böyle kritik bir süreçte Çin’in Savunma Bakanı Li Shangfu ortada yok. İki haftadır sesi soluğu çıkmıyor.
Shangfu, en son 29 Ağustos’ta Pekin’deki Çin-Afrika Forumu’nda görünmüş. Sonrasında gören duyan yok, açıklama yok… Sanki böyle bir adam hiç olmadı.
Shangfu, Xi’yi nasıl kızdırdı, hangi sınırı aştı, tatbikata mı karşıydı, Tayvan’a hemen saldırmaktan mı yanaydı bilinmiyor. Ama bu sene ortadan kaybolan ikinci Çinli bakan oldu. Çin’in Dışişleri Bakanı Qin Gang da 25 Haziran’dan beri kayıp. Selefi Wang Yi, sessiz sedasız yeniden onun görevini devralmıştı.
Düşünün, nasıl bir ülke yaratmışlarsa devletin bakanları bile ortadan kayboluyor. “Bile” derken abartmıyorum.
Çin’in şampiyon tenisçilerinden Peng Shuai, neredeyse iki yıldır kayıp. Eski Başbakan Yardımcısı Zhang Gaoli’den gördüğü cinsel saldırıyı sosyal medya üzerinden ifşa ettikten kısa süre sonra sırra kadem bastı. Devlet tarafından internet izleri, röportajlar, haber kayıtları, her şeyi ortadan kaldırıldı.
Peng Shuai’nin güvende ve sağlıklı olduğu bilgisi, kişisel kanallardan uluslararası tenis kuruluşlarına bildiriliyor, o kadar. Bu da şimdilik Çin’in müsabakalardan dışlanmamasına yetiyor.
Çin’in bir başka meşhur kaybolma vakası ise toptancı platformu Alibaba’nun kurucusu milyarder Jack Ma. Ma, 2020 ekimindeki kayboluşuna dek, dünya iş forumlarının ve teknoloji buluşmalarının aranan konuşmacısıydı.
Jack Ma’nın kayboluşu, tam da Çin’deki ticaret ve finans düzeniyle ilgili itirazlarını dile getirdiği döneme gelmişti. Aylar sonra Jack Ma, düşük bir profil tutturmak şartıyla kamuoyu önünde görünmeye başladı.
Bir daha da iş yaşamı ve ekonomiye dair görüş bildirdiğini gören olmadı. 40 milyar dolara yakın kişisel servetiyle Çin’in 4’üncü, dünyanın 39’uncu en zengin adamı olmasaydı başına ne gelirdi kim bilir. Şimdilik konuşma ve görüş bildirme hakkını kaybetmekle paçayı kurtarmış görünüyor.
Siyasette, orduda, iş yaşamında, sporda, sanatta, hayatın herhangi bir yerinde en başarılı, en göz önünde olanlar bile hokus pokusla ortadan kalkabiliyor, aylarca akıbeti bilinmiyor.
Aslında komünist Çin’de en çok işçiler kayboluyor. Hemen her yıl, Çin’de sendika kurmaya çalışan, emek dayanışması için bir araya gelen, hatta hayır işi yapmak için bile bir araya gelen işçiler ortadan kayboluyor.
Bazen geç de olsa ajanlık, isyan tertibi, devletin saygınlığına gölge düşürme gibi resmi suçlamalarla bu işçilerin yargılandığı haberi çıkıyor.
Ama bazen Sovyet tipi göstermelik mahkemelerden bile haber yok. Bir bakıyorsunuz adamlar ortadan kaybolmuş Puf!
Çin, tam bir kapalı kutu ve “Batı basını” diye adını çıkardıkları kaynaklardan başka ne olup bittiğini öğrenmenin imkânı yok.
Nihayet, milyonlarca Doğu Türkistanlı, sistematik olarak yeryüzünden kayboluyor ve onların başına gelenlere dair tonlarca veri birikmesine rağmen Çinliler her şeyin güllük gülistanlık olduğu yalanını güler yüzle söylemeye devam ediyor.
Mevcut Devlet Başkanı Xi’nin eski Devlet Başkanı Hu Jintao’yu parti kongresinden yaka paça attırdığı korkunç bir düzen bu.
Dışişleri ve Savunma Bakanları ortadan kaybedilmiş. Çok mu?