Cumhuriyet ayaktadır
Cumhuriyet Devrimi 28 Ekim’de “yarın ilan edeceğiz” sözleriyle başlayıp, 29 Ekim’de biten iki günlük bir devrim değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin devrimci atılımları 1938’de kadar sürdü. 19 Mayıs 1919’da başlayan devrim, 29 Ekim 1923’te bitmedi. Cumhuriyet Devrimi hep sürdü ve sürecek.
Karşıdevrimler de yaşandı. Ancak Türkiye Cumhuriyeti ayakta kaldı. Tarihte bir karşıdevrim ile yıkılamayan tek Cumhuriyet Türkiye Cumhuriyeti’dir! Karşıdevrimciler tüm iktidarı gasp etse bile Cumhuriyet ayakta kalmıştır!
Mustafa Kemal Atatürk’ün, Şeyh Sait İsyanı ve İzmir Suikastı sonrası TBMM kürsüsünde okuduğu ölümsüz eseri Nutuk’un son kısmı; Gençliğe Hitabe’dir.
Cumhuriyet’e yönelik saldırıların asla bitmeyeceğini açıkça belirtiyor ve bizzat kendi kurduğu Cumhuriyet’in mevkilerini işgal edecek kişilerin vatana ve Cumhuriyet’e ihanet edeceğini öngörüyordu:
“Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.”
Atatürk cumhuriyet’i neden gençliğe emanet etti?
Tarihte kurduğu rejimin müstakbel yöneticilerinin hain olabileceğini, gençliğin de bunlara karşı dahi mücadele etmesi gerektiğini ilan eden başka bir devrimci var mıdır? Atatürk’ün Cumhuriyetçiliği böylesine isyancı, böylesine devrimci, böylesine demokrat ve böylesine halkçıdır.
Aynı hitabede Atatürk“iktidara sahip” olanların emperyalizme ve vatan düşmanlarına nasıl uşaklık edebileceğini belirtiyordu:
“İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.”
Hakikaten de bu cümleler iktidara sahip olmuş, bugün olan ve gelecekte olabilecek hainlerin kimlerle işbirliği yaptığını ne kusursuz bir şekilde tarif ediyor.
Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni bir hitabesinde Türk Ordusuna, iki hitabesinde de Türk Gençliğine emanet etmişti. Çünkü Atatürk de genç yaşta devrimci olmuştu. Yaşanacakları öngörüyordu. Cumhuriyet Gençliğine devrimci olmayı öğütlüyordu. Türk Genci hiçbir koşulda imkânların müsait olmamasını, şartların ağırlığını bahane edemez diyordu:
“Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”
Cumhuriyet bize emanet
Türk Gençliği ve halkı, hakikaten Ata’mızın öngördüğü gibi, defalarca Cumhuriyet’i korumak için iç ve dış düşmanlara karşı her şeyiyle mücadele etti.
Cumhuriyet’in 100. yılına giriyoruz. 21 yıldır tarihimizin gördüğü en işbirlikçi ve en karşıdevrimci iktidarlardan biri yönetiyor Türkiye’yi. Ancak Cumhuriyet’i yıkamadılar. Çünkü Cumhuriyet, bir ruh ve bilinç olarak Türk’ün genetiğine işledi.
1998 yılında, Cumhuriyet’in 75. Yılı kutlanıyorken üniversitelerde örgütlenen Atatürk Gençliği bir sloganla yola çıkmıştı: “Cumhuriyet Bize Emanet!”
Hakikaten Türk gençliği ve halkı emanetine sahip çıktı. Sokaklarda, alanlarda, barikatlarda, kampüslerde… Atatürk’ün “Gençliğe Hitabe”sindeki çağrı, yankısını 100 yıl sonra Gezi direnişinin meydanlarında milyonların “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganlarıyla buldu.
Atatürk, Bursa’da tertiplenmek istenen gerici bir kışkırtma sonucu devletin emniyetinin, mahkemesinin dahi Cumhuriyet ve vatan düşmanlarını koruyabileceğini Türk Gençliğine hatırlatmak istedi. Bursa Nutku’nda şöyle diyordu:
“ (…)
Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, “demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek.
Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, “ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.”
Gerçekten de AKP faşizmi döneminde de, 1960’larda da tam olarak böyle oldu. “Tam Bağımsız Türkiye İçin Mustafa Kemal Yürüyüşü” düzenleyen gencecik devrimciler idam edildi. Ülkenin bağımsızlığını peşkeş çekenler ise ödüllendirildi.
Kan ve irfanla kurduk, kan ve irfanla savunacağız
Atatürkçü, Cumhuriyetçi aydınlara hep kan kusturuldu. Uğur Mumcular katledildi. 1998’de “Cumhuriyet Bize Emanet” kitabını yazan Gökçe Fırat, 2016’da hapsedildi. Ve daha nice Atatürkçü, devrimci aydın zindanlara atıldı.
Türk subayları Ergenekon kumpaslarıyla, kanlı tezgâhlarla tutsak edildi. Gericiliğe karşı başını veren ama boynunu eğmeyen şehit Kubilay’dan 86 yıl sonra, 20 yaşında askeri öğrencilerin boyunları köprülerde kesildi.
Anzavurların, Damat Feritlerin, Şeyh Saitlerin, emperyalist uşaklarının kini, yılanların öcü hiç bitmedi. Ancak Türk Milletinin Cumhuriyet için direnişi de hiç bitmeyecek.
Türk milleti biliyor ki Cumhuriyet sadece bir kurum, bir rejimin adı değildir. Cumhuriyet bize özgürlüğümüzü veren bir devrimdir, bilinçtir.
Cumhuriyet’in koruyucusu denen tüm kurumlar yıkıldı ama Cumhuriyet yıkılmadı. Çünkü Cumhuriyet’i Cumhuriyetçi Halk Ordusu koruyor. Bu yüzden hiç yıkamayacaklar.
Cumhuriyet meydandaki halktır
Cumhuriyet meydandaki halktır. Gerçek Cumhuriyet Ordusu sivildir, direnendir, sokaklardadır.
On milyonlarca kişilik Cumhuriyetçi halk ordusu sokağa çıkmaktan, meydanları doldurmaktan, yasaklansa da bayramlarını kutlamaktan ve “Cumhuriyet Bize Emanet” demekten vazgeçmedi.
“Gaflet, dalalet ve hatta hıyanet” içindeki muktedirler “Türkiye Cumhuriyeti” tabelalarını indirse bile, sokaklarda yüz binlerce gencin “TC İlelebet” tişörtleriyle eylem yapmasına engel olamadı.
Sokakta, okulda, işyerinde, üniversitede, apartmanında, çocuğuna öğrettiğin yurtsever marşta Cumhuriyet yeniden kurulur. Arkadaşına aldığın Atatürkçü aydının kitabında, sandıkta kullandığın oyda, meydanda, direnişte attığın sloganda ve kaldırdığın her Atatürk posterinde Cumhuriyet vardır. Yükselttiğin her Türk Bayrağında, Cumhuriyet yine ayağa kalkar, yaşar ve hep yaşatılır.
“İlelebet payidar kalmak” böyle bir şeydir. Ancak manevi değerler, fikirsel devrimler, ahlak ve medeniyet atılımları “ilelebet” ayakta kalabilir.
Cumhuriyet maddi bir varlıktan öte, bir felsefe ve soyut bir düşüncedir. Onun somutluğu her yeni gençlik kuşağının kavgasındadır. Kubilay gericiliğe karşı başını verirken, Turan Emeksiz hürriyet için canını sunarken, Deniz Gezmiş Amerikan askerini denize dökerken, tekrar tekrar Cumhuriyet’i yeniden bilinçlerde kurar.
AKP ve gericiler kaybetti
Cumhuriyet’e “80 yıllık reklam arası” diyenler 21 yıldır iktidarda ancak onlar çürüyor, gidecekler, saltanatları yıkılacak. Ve yine de Cumhuriyet ayakta kalıyor. Şaşırıyorlar: “Neden aynı yere döndük? Neden herkes hâlâ Atatürkçü hâlâ Cumhuriyetçi?”
Hayır! Aynı yere dönmedik. Siz Cumhuriyet’i yıktık, vatanı sattık zannettiniz ama bakın yepyeni bir kuşak daha çıktı 16’larında, 17’lerinde, 18’lerinde…
1968’de Dolmabahçe’de de onlar vardı, 1998’de meydanlarda da, 2003’te Anıtkabir’de de, 2012’de İstiklâl’de de, 2013’te Gezi’de de…
2023’te de her yerde onlar olacak. Gençlik ve halk hep oyununuzu bozacak. Hep küllerinden yeniden doğacak. Gerçek Atatürkçülüğü hep savunanlar hep çıktı ve çıkacak. Bu Cumhuriyet gerçeği karşısında hem “iç zorbalar” hem de “dış zorbalar” hep çaresizdir.
Cumhuriyet’in yarattığı makamlara oturanlar, ona ihanet etti ancak Türk halkı olarak emaneti koruduk ve bugünlere getirdik. Atatürk’ün söylediği gibi “muhafaza ve müdafaa” ettik.
Toplumdaki her özgürlük mücadelesinde yeniden yükseldi Cumhuriyet. Bir nostalji veya eski Türkiye özlemi değil, aydınlık bir gelecek sevdasının hiçbir zaman eskimeyen adı olarak, sloganlarda, eylemlerde var oldu Cumhuriyet.
Gençlerin özgürlük, emekçilerin ekmek, aydınların adalet, vatanseverlerin vatan mücadelesiyle yaşamaya devam etti gerçek Cumhuriyet. 21 yılda yıkıldı sandıkları Cumhuriyet fikri en dinç ve en güçlü haliyle karşılarına dikildi.
“Tepeden inme”, “halka dayatıldı”, “bir gecede getirildi” denen Cumhuriyet’in ve Kemalist bilincin, ulusal genetiğimizin ve tarihimizin asla yok edilemeyecek bir parçası olduğunu 21 yıllık gerici dikta gösterdi.
AKP gittiği an, hemen ertesi gün, Cumhuriyet sadece ulusal bilinç olarak değil, tüm ilkeleri ve kurumlarıyla yükselecektir. Hukuku ile, eğitimi ile, yasama, yürütme, yargı kuvvetleri ile birlikte Cumhuriyet orada duruyor. AKP’yi, üstüne binen devası uru kesip atarsak, Cumhuriyet en genç haliyle ayağa kalkacak.
Dev gibi bir cumhuriyetçi dalga geliyor
Türkiye Cumhuriyeti ile tarihteki diğer cumhuriyet devrimleri arasındaki en büyük fark da budur. Fransız Devrimi’nin kurduğu Cumhuriyet defalarca yıkıldı ve Fransızlar Cumhuriyet’i yeniden kurmak zorunda kaldılar.
İngiltere’de Cromwell’in Cumhuriyet’i bir kuşak içinde yıkıldı ve yeniden krallık kuruldu. Polonya, Macaristan ve Avrupa’nın esir ülkelerinde kurulan Cumhuriyetler birkaç yıl bile ayakta kalamadı. Alman Cumhuriyeti 10 yıl içinde çürüdü ve Nazizme ruhunu teslim etti. İtalya ve İspanya Cumhuriyet bile kuramadılar. Kralları, faşist şarlatanların elinde kukla olmaya razı oldu ancak halklarına egemenliği asla bırakmadılar.
Cumhuriyet Devrimi’nin gerçek anavatanı Türkiye’dir!
Türkiye’de onca karşıdevrimci iktidara rağmen, Cumhuriyet ayakta! Çünkü Türk Cumhuriyet Devrimi, dünya devrimler tarihinin gördüğü en demokratik, halk tarafından en çok benimsenen Cumhuriyet devrimiydi. İstiklâl Savaşı’mız ile Cumhuriyet Devrimi’miz eştir. Bu yüzden Cumhuriyet ve vatan da eşanlamlıdır. Türk insanı tüm kalbiyle ve ruhuyla Cumhuriyet’i benimsemiştir.
Cumhuriyet’i, Ankara’daki koca koca binalarda yıktığını sananlar, halkın bilincinde Cumhuriyet’in daha da yükseldiğini göremediler.
Cumhuriyet’i kan ve irfanla kurduk. Korkakça, haince, dalavereyle ve hileyle kurumlarını ele geçirdiler. Hileyle ele geçiremeyecekleri tek yer, Türk gençliği ve milletinin aydınlık bilinciydi. Şimdi o bilinç çok daha güçlü ve çok daha büyük bir kıskançlıkla Cumhuriyet’i savunuyor.
Bir asır sonra dev gibi bir Cumhuriyetçi dalga geliyor. Cumhuriyet’e ve demokrasiye özlem duyan, aşık olan on milyonlarca Türk genci geliyor. Bunu herkes görmeli.
29 Ekim 2023 ile umutlar artıyor. Kimilerinin de korkuları.
Atatürk’ün ifadesiyle “iç ve dış tüm zorbalara” ölüm! Türk vatanına istiklâl! Türk halkına Hürriyet! Yaşasın Cumhuriyet!