Türk sinemasının efsane ismi Cüneyt Arkın, dün gece saatlerinde kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.
Ölüm haberini öğrendiğimden beri benim de tüm Türk milleti gibi kafamın içinden Cüneyt Arkın’lı sahneler geçip duruyor.
Oynadığı yüzlerce film… Hayat verdiği o kadar karakter….
Kimi zaman at üzerinde yalın kılıç yüzlerce yıl ötesinden gelirdi; Kara Murat olarak, Battal Gazi olarak, Malkoçoğlu olarak.
Kim bilir kaç nesle filmleriyle Türk milletinin şanlı tarihini sevdirdi, geçmişiyle gurur duymasına vesile oldu.
Kaç nesil, eline tahta kılıç alıp Kara Murat gibi “Yiieeeyt!” diye düşmanların üzerine atıldı…
Ben mesela, Kars Kalesi’nin dibindeki 30 Ekim Ortaokulu’nda okuduğum günlerde kaç kez Kars Kalesi’ne çıkıp “Kara Muratçılık” oynadım. Sağdan soldan bulduğumuz dal parçalarını kılıç yapar, kalenin surlarından birbirimizin üzerine atlardık.
Evde kardeşimizle, arkadaşlarımızla kah kılıç sallar kah ondan gördüğümüz yumrukları tekmeleri savurur, onun burçtan burca uçması gibi divanlardan kanepelerden uçardık.
Bir kale dolusu askeri yere serip sancağımızı burçlara diktiğinde göğsümüz gururla kabarırdı.
Herkes Kara Murat olmak isterdi ama olamayanlar da üzülmezdi. Çünkü söz konusu Cüneyt Arkın olunca, alternatif boldu. Düşünsenize, Kara Murat, Battal Gazi, Malkoçoğlu bir arada… Düşmanın hiç sansı olmazdı.
O kahramanlar ki, her biri tek başına devletler yıkıyordu…
Süper kahraman kavramı Türkiye’ye ne zaman girdi bilmiyorum ama benim açımdan süper kahraman tanımının karşılığıydı Cüneyt Arkın. Sadece tarihi filmlerde burçtan burca uçan Kara Murat olarak değil, bugün bir kült film haline gelen “Dünyayı Kurtaran Adam” filminde “çok uzak bir galakside” dünyayı kurtarmak için verdiği mücadeleyle de bu ünvanı haketmişti.
Filmlerinde dublör kullanmazdı, çünkü dublörle çekilen sahneleri halkı kandırmak olarak görürdü. Bu nedenle çektiği filmlerde sayısız sakatlık geçirmişti.
Usta bir karateci olması, aksiyon filmlerinin aranan aktörü olmasını sağlamıştı. İstanbul’a gelen Medrano Sirki’nde akrobasi dersleri almıştı. Burada aldığı eğitimi filmlerinde uygulamaya başlayınca Türkiye daha önce görmediği bir seyir zevkiyle tanıştı. Bugün bile hayretle izlediğimiz, Cüneyt Arkın’ın at üzerinde yaptığı hareketler, işte bu eğitimin eseriydi.
Öğretmen Kemal, Vatandaş Rıza, Yıkılmayan Adam, Mağlup Edilemeyenler, şu anda ilk aklıma gelen, toplumsal mesaj içerikli filmleriydi.
Öğretmen Kemal filminin yeri ise hep ayrıdır bende. Bugün sosyal medyada yayınlanan kısa videolarda Öğretmen Kemal’in “Atatürk’ün askeriyim” diye haykırması, bütün Mustafa Kemal’in askerleri gibi benim de tüylerimi diken diken etti.
Cüneyt Arkın, filmlerinde hep yalnız kahramandı. Kara Murat, Öğretmen Kemal hep tek başına verdi mücadelesini Kahpe Bizans’a, gericiliğe karşı. Aynı mücadelecilik Cüneyt Arkın’ın gerçek yaşamında da vardı. Cüneyt Arkın gerçek hayatta da haksızlığa karşı, haklının yanındaydı.
Siyasi görüşlerinden dolayı Yeşilçam Tarık Akan’a ambargo uyguladığında, Tarık Akan’a destek olmak için Maden filmini çekip tek kuruş almamıştı.
12 Mart günlerinde, 4. Altın Koza Film Festivali’nde (1972) jüri, ilk oylamasında Yılmaz Güney’i Baba filmindeki rolüyle en iyi erkek oyuncu seçmesine rağmen ödül, 12 Mart faşizminin baskılarıyla Yılmaz Güney’in yerine ikinci olan Cüneyt Arkın’a verilmişti. Cüneyt Arkın, 12 Mart faşizmine karşı gelerek ödülü reddetmişti. Böyle de bir dayanışmacı yönü vardı.
Bugün tüm Türkiye, Cüneyt Arkın’ın ardından ağlarken, bir sanatçı için bundan daha büyük ödül olabilir mi diye düşünmeden edemiyor insan.
Cüneyt Arkın, aksiyondan romantik filmlere, tarihi filmlerden western filmlerine kadar pek çok türde yüzlerce filmde oynadı. Baba, sevgili, koca, ağabey, öğretmen, gazeteci, polis, Fatih’in fedaisi olarak onlarca karaktere hayat verdi. Cüneyt Arkın, filmlerinde bizim olamadığımız her şey oldu, her şeyin de en iyisi oldu. Türkiye belki de Cüneyt Arkın’ı bu yüzden bu kadar sevdi.
Filmlerinde saraylara karşı savaşan Cüneyt Arkın, gerçek yaşamında da Saray’ın sanatçısı olmayarak duruşundan taviz vermedi.
Türkiye sadece efsane bir aktörünü değil, Atatürk’e, Türk milletine, Türkiye’ye sevdalı bir insanı, Türk’ü gururlandıran, Türk olmakla gururlanan büyük bir sanatçıyı kaybetti.
İnsan olarak Cüneyt Arkın ölümlüydü, günü gelince bu dünyadan göçüp gidecekti. Ancak sanatçı olarak Cüneyt Arkın hayat verdiği karakterlerle asla ölmeyecek ve unutulmayacak.
Tüm Türkiye’nin başı sağolsun…