Ahmet Davutoğlu, dün bir basın açıklaması yaparak kamuoyu önünde Erdoğan’dan randevu talep etti. Kemal Kılıçdaroğlu’nun “türban açıklaması” garabetinin arka planı böylece biraz netleşti diyebiliriz.
Biliyorsunuz 85 milyonluk ülke, AKP’nin yeni sansür yasasını konuşmak yerine o gün durduk yere yine başörtüsü konuşur olmuştu. Tam da yanı başımızdaki İran’da halk, 43 yıllık teokratik faşizme ve başörtüsü dayatmasına kök söktürmeye başlamışken… Kılıçdaroğlu’nun zamanlaması cidden manidar.
Erdoğan, yıllardır tadına hasret kaldığı bu mağduriyet havyarını Kılıçdaroğlu’nun sunduğu altın tepsiden iştahla yemeye başladı. İşte dün Davutoğlu, bu lezzetli kokuya yanaşan kedi gibi adeta miyavladı:
”Nefsimi bir kez daha ayaklar altına alarak, on yıllarca bu sorunun acısını yaşamış onurlu kızlarımız ve kadınlarımız adına sizden bu konuyu ele almak üzere kamuoyuna açık bir şekilde randevu talebinde bulunuyorum. Hiçbir nefsi ve siyasi çıkar hayatımızı vakfettiğimiz değerlerden önemli değildir.”
Genel itibarıyla Davutoğlu’nun çağrısı, Kılıçdaroğlu’nun yasa teklifi önerisi ile Erdoğan’ın Anayasa restini birleştirmek üzerine. Körün istediği bir göz…
Davutoğlu, hazır metinden okumasına rağmen heyecanını gizleyemiyor. Hatta konuşması boyunca bol bol “tarihi fırsat”tan bahsediyor. Aynı cümle içinde hem oportünizme (fırsatçılığa) karşı durup hem de “bu fırsatı” kaçırmamaktan bile bahsediyor. Tayyip Erdoğan’ı ikna etsinler de bir randevu ayarlansın diye kendisine darbe yapan AKP’li kadrolara da sesleniyor. Nefsi, gururu, haysiyeti yerlere atıyor ne de olsa…
Ama Ahmet Davutoğlu’nun uzaktan pek ulvi görünen bu duruşu, kendi ideolojisinin gözlüğünden bakınca bile sahte.
AKP’nin, Türkiye’nin başına açtığı bin tane felaket varsa dokuz yüz ellisinde Davutoğlu’nun parmağı var. Beyefendi, bunların hangisinde nefsini, gururunu bir kenara bırakıp Türk milletiyle randevulaştı?
Hatırlayan var mı? Davutoğlu ne zaman atından inmiş de özeleştiride bulunmuş?
Dün, kendi başbakanlığı döneminde gerçekleşen Ankara Gar Katliamı’nı, hiç sorumluluğu yokmuş gibi andı. Katliam üzerinden canlı yayında ağzı sulanarak anlattığı oy hesabı için bile nefsinden egosundan vazgeçip vicdana gelmemiş bir adam bu.
Anlatırsa kıyamet koparacak, yer yerinden oynayacak, kimseyi insan içine çıkaramayacak neleri anlattı şimdiye kadar? Sorsan o biçim muhalefet ama AKP’nin sırlarını AKP’lilerden daha iyi saklıyor.
Ülkeye 10 milyondan fazla ne idüğü belirsiz kaçak doluşmasının baş mimarı yine kendisi. Bir gün olsun o bitirim egosunu bir kenara bırakıp “yanlış yaptık” dedi mi?
Türkiye’yi dünyanın en dışlanmış ülkelerinden biri haline getiren bizzat Davutoğlu’nun zihn-i sinirinden çıkmış uyduruk “stratejik derinlik” ve “sıfır sorun” tezleri değil miydi? Ama adamda öyle bir ego var ki, güya nefisini bırakıp randevu isterken bile en büyük siyasi fiyaskosu Esad üzerinden laf sokmayı ihmal etmemiş. Esad’la bile görüşmeye hazırsın, ben mi kusur kaldım?Varsa yoksa türban, başörtüsü, 28 Şubat…
Ülkenin canına okurken egolar tavan. Sıfır taviz. Ama başörtüsü denince tüm yelkenler suya indiriliyor! Ego, nefis, gurur, hepsi yerde.
Allah mı, başörtüsü mü, diye sormaya korkarsın.
Ama Davutoğlu örneği tek değil. Bir bütün olarak Siyasal İslam’ın tüm dayanağı ve aslında tek kırmızı çizgisi bu. Kudüs’ten de vazgeçerler, Filistin’den de…
Kadını başörtüsüne zorlayacak her fırsatı değerlendirirler. “Gâvurla” anlaşıp vatandan bile vazgeçebilirler. Yaşanmış örneği var. Siyasal İslam’ın işgalci İngilizlerle tarihsel buluşması tesadüf müydü? Ben kadını tutsak edeyim, sen de vatanı… Sıkıntı yok. Win-win.
O değil de hani 6’lı masada Anayasa taslağınız vardı? Orada niye gündeme getirmediniz? Davutoğlu’nun gözünde 1921 Anayasası bile “Sayın Cumhurbaşkanısı” Erdoğan kadar birleştirici değil anlaşılan.
Peki, anketlerde bile ara sıra görünen partisiyle adeta çöktüğü 6’lı masada bu adama bu kadar cesareti kim veriyor? Partisini ilan ederken bile bu kadar “Küçük Enişte”lik yapmıyordu.
Biraz dikkatli düşününce şu ikili gerçek kafaya dank ediyor. Birincisi, Erdoğan’a türban pasını Davutoğlu veremez. Malum, çaptan kaybediyor. İkincisi, Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’na randevu vermesi mümkün değil. Yani kurgu tamam.
Bu durumda Kılıçdaroğlu’na türban çıkışını yaptıranın Davutoğlu olduğu söylentileri ağırlık kazanıyor. Eğer öyleyse vay halimize! Yalnız, buradan başka komplo da filizlenir. Mansur Yavaş’ın ve Ekrem İmamoğlu’nun önünü kesen, Kılıçdaroğlu değil de Davutoğlu mu yoksa? Yediğimiz golün tek olduğunu mu sanıyoruz?