Tayyip Erdoğan, Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada, Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde “Alevi Kültür Cemevi Başkanlığı” kurulacağını, Alevi ve Bektaşi inanç önderlerine bu kurumda kadro tahsil edileceğini ve 76 cemevinin de temelinin atılacağını söyleyerek, bunun yeni bir “demokratikleşme reformu” olacağını söyledi.
Geçtiğimiz Ağustos ayında yazdığım yazıda, Erdoğan’ın Hüseyin Gazi Cemevi’ni ziyaretinin yeni bir Alevi açılımın işareti olduğunu yazmış ve ziyaretin öncesinde cemevlerine yönelik saldırıların böyle bir sürecin yolunu açmak için kullanılabileceğini belirtmiştim.
Erdoğan’ın bu açıklamalarıyla birlikte AKP’nin yeni açılımı da ilan edilmiş oldu. Bir taraftan anayasaya türbanı sokmaya çalışan diğer taraftan kanaat önderlerine kadro veren, yeni cemevleri inşa eden bir iktidar. Bir yanı selefi, diğer yanı hoşgörülü(!)
Alevilerin “devletleştirileceği” (elbette AKP’nin parti devleti), inanç önderlerinin maaşa bağlanacağı, Alevi işadamlarının da bir miktar kamu ihalesi alarak devşirileceği, herkesin “demokratikleşme reformu”nu alkışlayacağı, İslamcılığın her gün dayattığı “yeni normal”in kabullenileceği ve Erdoğan’ın “kimsenin hayatına karışmıyoruz” diyeceği bir Türkiye yaratılmak isteniyor.
Şeriatçılığın normalleştirilmesi kısmı başarıyla tamamlanan bu sürecin daha da sıkıntısız biçimde devam etmesi, Alevilerin de sürece dahil edilmesi ya da en azından suskun kalmasıyla mümkün olabilir.
Açılış törenlerinde sahneye çıkarılan küçük çocukların eline oyuncak araba sıkıştırarak çocukları sevdiğini “ispatlayan” Erdoğan şimdi de elinde yeni açılacak cemevlerinin anahtarlarını sallayarak Alevileri ne kadar çok sevdiğini göstermeye çalışıyor. Son derece samimiyetsiz bir tavır…
“Herkesin ya da her kesimin bir fiyatı olduğunu” düşünen, “satın almak” üzerine kurulu bir iktidar anlayışının toplumsal uzlaşmadan ne anladığını gösteren önemli bir örnektir bu.
Geçmişte Fethullahçılar da bunu çok iyi yapıyorlardı, “Alevi kanaat önderi” denilen birçok kişi de buna ortaklık etmiş, Cemaat’in inançlara ne kadar da hoşgörülü olduğu propagandası çokça yapılmıştı. AKP’nin Alevi açılımı da ruhunu buradan alıyor.
İslamcı bağnazlığın her gün ortaya saçılan yeni fetvalarla daha da belirginleştiği, safların iyice netleştiği bu süreçte, bu yeni açılım palavralarının hiçbir karşılığı olmayacak. Ne Alevilerin ne de herhangi bir muhalif kesimin iktidarın uzattığı bu zehirli elma şekerinden yemesi artık mümkün değil. Mehmet Ali Çelebi gibi siyasetçilerin, Abdülkadir Selvi gibi gazetecilerin “kullanışlı bir aparat” olarak vitrine çıkarılması bile işe yaramayacak. Her türlü açılım dönemi artık kapanmıştır, iktidar aynı suda iki kez yıkanılamayacağını fazlasıyla anlayacak!