CHP’nin razı olduğu politik parazitizm
14 Mayıs 2023 Genel Seçimlerinde siyasal tarihimizde görülmemiş bir duruma şahit olduk. Seçime Millet İttifakı çatısı altında ve CHP listelerinden giren Ali Babacan’ın Deva Partisi, Ahmet Davutoğlu’nun Gelecek Partisi, Gültekin Uysal’ın genel başkanlığındaki Demokrat Parti ve Temel Karamollaoğlu’nun lideri olduğu Saadet Partisi toplamda 36 sandalye kazandı.
Şimdi bu eski AKP’li, tarikat-cemaat bağlantılı, İslamcı mikro organizasyonlarla bu tip bir “ittifak” ilişkisinin CHP’ye ve daha da önemlisi CHP’ye oy veren Atatürkçü, laik seçmene ne kaybettirdiğini yakından tahlil etmenin zamanı geldi.
Olayı anlayabilmek için CHP’nin bu partilerle kurduğu ilişkiyi doğadaki karşılığı ile kıyaslamak faydalı. Organizmalar arasında çeşitli ortak yaşam tipleri vardır. İki organizmanın karşılıklı fayda sağladığı ilişki tipine mutualizm adı verilir. Bu, siyasetteki ittifakın karşılığıdır. Birlikte durmak, iki tarafa da yarar sağlar.
CHP’nin bu “ortaklarıyla” ilişkisi ise ancak politik bir parazitizm ya da Türkçe adıyla asalaklıkla açıklanabilir. Parazitizmde organizmalardan biri (genellikle büyük olan) mutlak zarara uğrarken parazit konumundaki küçük organizmalar mutlak kazanç sağlar. Tabii ki bu kazanç, parazit tasallutuna uğramış organizmanın zararınadır, ilişki türünün tanımı bunu gerektirir.
İşin garip yanı şu ki tabiattaki parazitizm örneklerinde zarara uğrayan taraf bu durumu istemez ama CHP’nin; Deva, GP ve DP parazitizmine rızası, gönüllülüğü ve hatta teşviki var. Yaralarından düşen kurtları geri koyan bu Hz. Eyüp sabrı, CHP’de ve özellikle de lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nda nasıl hasıl oldu?
Bu sorunun net bir cevabı var ancak yanıtlamadan önce parazitlerin katkı iddialarının gerçeklikle ne kadar ilgisiz olduğunu, bize nasıl yalan söylendiğini görmek için rakamlara bakmalıyız.
Seçim sonuçları bize ne anlatıyor?
Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu kazandıkları sandalyelerin, CHP’ye kattıkları oyun karşılığı olduğunu, kendileri olmasa CHP’nin oy artıramayacağını ve bu kadar vekil çıkaramayacağını, dolayısıyla da kazançlarının “helal” olduğunu iddia ediyor. Bu durumda ilk yapılması gereken CHP’nin 2018’de aldığı oyu, 2023’te aldığı oy ile kıyaslamaktır.
2018’de Türkiye genelinde %22,67 oranında oy alan CHP, 146 sandalye kazanmıştı. 2023’te ise CHP’nin oyu %25,57’ye yükselmiş ve buna mukabil 168 vekil çıkarmış. Fakat burada, daha ilk adımda bir sorun var çünkü CHP’nin kendi listelerinden seçtirdiği müttefiklerinin vekillerini düştüğümüz zaman CHP’nin sandalye sayısı 131’e geriliyor. Yani tahlilimizi derinleştirmeden önce bile aslında CHP’nin, vekil sayısının önceki döneme göre 15 azalmasıyla zararlı çıktığını görüyoruz.
Kendi listesiyle seçime giren İyi Parti’nin oy oranı %9,77 ve bunun karşılığı olarak kazandığı vekil sayısı 44. CHP listelerinden seçilen Deva, GP, DP ve SP’li vekillerin toplam sayısı ise 36. Yani neredeyse İyi Parti’nin %9,77 oy alarak kazandığı sandalye sayısı bu eski AKP’li, İslamcı, Nakşibendi, Nurcu bağlantılı mikro partilere sunulmuş. Ama hesap burada da kapanmıyor.
Babacan ve Davutoğlu, CHP’ye oy getirdiklerini iddia ederken aslında büyük bir manipülasyon yapıyorlar. Çünkü katkı olarak önümüze koydukları CHP’nin 2018’de aldığı oya göre yaşanan artışın asıl kaynağı söz konusu üç partiye ait değil.
2018’de %22,67 oranında oy alan CHP, 2023’te %25,57 oy almış, yani CHP’nin oyları %2,9 artmış. Şimdi Deva, GP ve DP cephesi bu artışın kendi katkılarıyla olduğu yalanıyla ortaya çıkıyor. Ama gerçekte bu artışın içinde 2018’de seçimlere kendi başına katılmış olan Saadet Partisi’nin katkısı var. Sonuca ulaşmak için, SP’nin 2018’de aldığı %1,35’lik oyu, CHP’deki artıştan düşmek gerekir. Ama CHP’deki oy artışının tek nedeni bu da değil.
Seçim barajının %7’ye düşmesinin en çok etkilediği parti HDP/YSP oldu. Eskiden %10 barajının altında kalmaması ve sandalyelerinin AKP’ye geçmemesi amacıyla CHP’den HDP’ye verilen ödünç oyların bir kısmı, 2023 seçiminde geri döndü. 2018’de HDP %11,62 oy almışken, 2023’te YSP ancak %8,98’e ulaşabildi. Bu düşüşte TİP’in aldığı %1,78’lik oyun da etkisi var. TİP’e giden oyları düşerek CHP’ye dönen ödünç oyları hesapladığımızda %0,86’lık tahmini orana ulaşıyoruz.
SP ve geri dönen ödünç oy faktörlerini denkleme dahil ettiğimizde; aslında CHP’nin Deva, GP ve DP olmadan 2023 seçimlerinde alabileceği oy oranı %24,88 olarak hesaplanıyor. Yani bu üç partinin CHP’ye katkısı ancak %0,69! Ama buna karşılık aldıkları sandalye ise 25!
Bu kadar az katkıyla bu kadar çok vekil almanın bir çeşit oy hırsızlığı ve katıksız “haram” olduğu açıktır. İslamcı “muhalif” liderler haram yemiştir.
Atatürkçü, laik oylarla AKP eskileri ve İslamcılar Meclis’e taşındı
İşin boyutu, mikro düzeye yaklaştıkça vahim bir şekilde büyüyor. Çünkü bu partilerin vekil çıkardığı bölgeler genellikle CHP oylarının yüksek olduğu alanlar. Yani aslında İslamcı vekiller; Atatürkçü, laik, CHP’li seçmenin oyuyla Meclis’e taşınmış. Türkiye genelindeki sonuçları değerlendirirken kullandığımız yöntemi, tek tek bu partilerin vekil çıkardığı bölgelere uyguladığımızda görüntü aleyhimize netleşiyor.
Örnek bölgeler üzerinde duralım.
Birinci örneğimiz, CHP listesinden adaylığı çok tepki yaratan eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in seçildiği Ankara 1. Bölge. Türkiye’de CHP’nin en güçlü olduğu sahalardan olan bu bölgede Deva, GP ve DP’nin katkısı sadece ve sadece %0,01! Yani yok! Ergenekon, Balyoz kumpaslarının önde gelen ismi Ergin, Çankaya’nın ulusalcı, laik CHP kitlesine işte böyle seçtirildi.
Diğer örneğimiz İstanbul 1. Bölge. Burada da söz konusu partiler, %0,8’lik muhtemel azami katkılarına karşılık 4 sandalye kazandı. Aynı durum, hatta daha vahimi İzmir’in iki seçim bölgesi için de geçerli. Burada katkıları matematik olarak sıfırın da altında kaldı, yani aslında zararları oldu ama yine 4 vekil aldılar.
Alternatif senaryo: Kendi başlarına seçime girseler ne olurdu?
Peki CHP listesinden girmek yerine, yine Millet İttifakı dâhilinde ama kendi başlarına ya da Temel Karamollaoğlu’nun önerdiği şekilde “ittifak içinde ittifak” halinde seçime girselerdi ne olurdu? Yani alternatif senaryo işleseydi nasıl sonuç alınırdı?
Şurası kesin: Neredeyse %10 oy karşılığı sandalyeye sahip olamazlardı. Fakat “Ahmet Davutoğlu’nun halası” örneğinde olduğu gibi, kendi adamlarına bile CHP ambleminin altında olduğu için oy vermeyen seçmenden oy alarak bir ihtimal toplamda %4-5 bandına ulaşabilirlerdi. Ama elbette bunu istemezlerdi. Hem gerçek güçleri ortaya çıkar, hem de şu anki parlamento gücüne asla erişemezlerdi.
Fakat bu senaryoyu düşündüğümüzde CHP’nin mevcut durumdaki kaybının çok daha fazla olduğu daha iyi anlaşılıyor. Sadullah Ergin ve benzerlerine duyulan tepki dolayısıyla, önemli miktarda CHP seçmeninin Memleket Partisi, TİP ve hatta Zafer Partisi’ne oy vermeyi tercih ettiği bir sır değil. CHP’nin, listelerine sadece kendi adaylarını koyduğu bir senaryoda bu tepki oylarının ihmal edilemeyecek kısmının CHP’de kalacağını teslim etmeliyiz. Yani bu politik paratizm vakasında CHP’nin kaybı sadece aritmetik kayıpla sınırlı olmayan bir mutlak kayıptır.
Yani aslında bu parazitizmde CHP ve Atatürkçü, laik seçmen mutlak olarak kaybederken Babacan ve Davutoğlu’nun yanında Kılıçdaroğlu adaylığını dayatma imkanı bularak “kazançlı” çıktı. CHP seçmeni kazıklandı ama bunun neden yapıldığını bilmek de hakkı!
Sonuç olarak, işte böyle bir hesap için 36 İslamcı, eski AKP’li, tarikatçı, cemaatçi; CHP’li, Atatürkçü seçmenin oylarıyla TBMM’ye gönderilmiş oldu.