Vladimir Putin, geçtiğimiz hafta Çar Deli (Büyük) Petro’nun 350. doğum günü münasebetiyle Moskova’da açılan sergide gençlere tarih nutku çekmiş.
Baltık kıyılarının 300 yıl önceki fethini, “[Petro’nun] İsveç’le savaşırken bir şeyler kapmaya çalıştığı hissiyatına kapılabilirsiniz. Kimsenin elinden bir şey almıyordu; onu geri alıyordu” diye anlatıyor.
Bir ortak dünya hukukunun olmadığı 1700’lerde, halen Orta Çağ karanlığının hüküm sürdüğü bir Rusya’nın toprak fethederek imparatorluk kurma çabaları kendi dönemi içinde olağan görülebilir.
Ama Putin’in yaptığı, Deli Petro’nun deliliğini geride bırakırcasına fetihçiliği günümüz şartlarında aklamak.
“Herkes buraların İsveç toprağı olduğunu düşünüyordu. Ancak çok uzun zamandan beri Slavlar orada Fin-Ugorlarla birlikte yaşıyordu.”
Putin açıkça ifade etmiyor ama Ukrayna’daki işgale gönderme yaptığı ortada.
Baltık kıyılarındaki Estonya’yı elinde tutan dönemin İsveç İmparatorluğu bugün sıradan Rus’un zihninde “düşman Batı”nın tarihsel parçası olabilir. Ama Deli Petro’nun böyle bir ideolojik yaklaşımı olduğunu iddia etmek gülünç olur. Petro, Rusya tarihinin en büyük Batılılaşmacısıydı.
Putin, Rusya’daki lümpen “Z-milliyetçiliği”ne oynuyor, NATO gerekçesini de bizzat inkar etmiş oluyor. Üç asır önce NATO yoktu. Bugün de ne NATO genişlemesi, ne ABD, ne de herhangi bir Batı siyaseti, Ukrayna’ya saldırmanın gerçek gerekçesi değil.
Ve satır aralarında kendini Büyük Petro’yla özdeş tutan Putin’in siyaseti Çarlık Rusya’sını aşabilmiş değil. Günümüz ulus devletlerini imparatorluk sonrası “küçülme”, “aşağılanma”, “güçsüzleşme” kabul eden Rus damarı, bizdekinden çok daha güçlü. Dolayısıyla, Putinperestlere göre bu bir kusur değil. Türkiye’de Ukrayna işgalini olumlayan, Putin’i haklı çıkaran heterojen çevrenin homojenliği tam da burada. Tarihsel psikolojide.
Putin, Ukrayna’ya saldırı başlatmadan iki gece önce bırakın “geri almayı”, Ukrayna’nın gerçek bir ülke olduğunu bile reddetmişti. Ukrayna yoktu. Buralar hep Rus’tu ve dutluktu. Sovyetler yıkılınca bu ayrı gayrılık çıkmıştı.
Petro’nun 21 yıl süren “Büyük Kuzey Savaşı”nda Putin’in hayallerini süsleyen dünya düzeninin kodları da ortalığa saçılıyor: Bitmeyen toprak kavgalarının, fetihlerin, katliamların dünyası.
Yani savaş suçlusu Putin, uluslararası hukuksuzluk, haydutluk ve hesap vermezlik peşinde. Mariupol’den yola çıkan çalıntı Ukrayna buğdayı ve Ukrayna çeliği kimseyi şaşırtmasın. Avrasyacıların satırlarında “çok kutupluluk” diye okuduğunuz vizyon zaten bu!
Ve Putin tam anlamıyla itiraf ediyor:
“Evet, ülkemizin tarihinde geri çekilmek zorunda kaldığımız zamanlar olmuştur; ancak bunu sadece gücümüzü toparlamak ve tekrar ilerlemek için yaparız”.
Demek ki, 30 yıldır Ukrayna’sından Litvanya’sına, Kazakistan’ından Azerbaycan’ına, milyonlarca kilometrekare toprak, güç toplanınca geri alınacak. Bütün bu egemen uluslar, Rusya’nın ufak birer tarihsel sapması. Tedavi edilecek doku zedelenmeleri. Temizlenecek lekeler. Kapatılacak ayıplar. Polonya gibi, Tacikistan gibi, Türk illeri Kars, Ardahan, Erzurum gibi…
Neonazi iddiaları, NATO genişlemesi, biyokimyasal silah zırvaları, biz saldırmasaydık onlar saldıracaktı masalları… Putin Rusya’sı bunların hiçbiriyle mücadele etmiyor.
Putin’in motivasyonu, kaybolan Büyük Rus İmparatorluğu’nun yeniden tesisi. Bunun için bazen Petro’ya, bazen Stalin’e, bazen II. Nikolay’a öykünüyor ve savaş çıkarmaktan çekinmiyor.
Ukrayna halkı, 21. yüzyılda en iğrenç savaş suçlarına maruz kalıp vatan mücadelesi verirken, kendini devlet başkanı koltuğunda bulan orta düzey bir KGB memuru, Kremlin’deki odasından Diriliş: Büyük Petro’yu izliyor.