İçişleri Bakanı Süleyman Soylu PKK’lıların Kadıköy’ün göbeğinde eylem yapmasına ve Abdullah Öcalan için atılan sloganlar atmasına “terörist başı için yürümek isteyenlere müsaade etmeyeceklerini” söyleyerek tepki göstermiş(!)
Görüntüleri izlediğimizde Soylu’nun “izin vermedik” dediği eylemin yapıldığını, farklı yerlerde kalabalık gruplar halinde toplanan PKK’lıların uzunca bir süre slogan atarak Kadıköy çarşının içerisine kadar girebildiklerini görebiliyoruz. Daha sonra toplanan kalabalığın polisle karşı karşıya gelmesi ve polise yumruk atacak kadar yakınlaşması da kurgunun bir parçası.
Polise yumruk atan HDP’li vekili görünce elbette herkesin aklına eski HDP milletvekili Sebahat Tuncel vakası gelmiştir. Hükümlü olan Sebahat Tuncel, AKP sayesinde hapisten çıkmış ve milletvekili olmuş üzerine bir de polisi tokatlamıştı.
Çözüm süreci olduğu için iktidar sesini çıkarmamış, tokadı yiyen polis yalnız bırakılmıştı. Çözüm süreci bitti ancak HDP’nin polise yönelik tutumunu gösterecek yeni videolara ihtiyaç var.
Polis istese eylemcileri bir araya geldikleri noktalarda engelleyebilir, kamuoyunun gündemini meşgul eden böyle bir gösteri baştan sonlandırılabilirdi. Peki böylesi bir durumda Süleyman Soylu, tweet atıp olayların sorumlusu olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nu gösterebilir miydi? Tabii ki hayır.
PKK’lıların eylemine izin verilmesi, Süleyman Soylu’nun Mansur Yavaş’ın karşısına çizmelerle çıkmasına benziyor. Aynı güne denk gelmesi ilginç bir tesadüf. Soylu’nun mesaisinin önemli bir kısmı kendi siyasi konumunu güçlendirecek reklam çalışmalarını düşünmekle geçiyor.
Böylesine bir gösteriden sonra İçişleri Bakanı’nın hemen çıkıp muhalefeti suçlaması, iktidarın HDP üzerinden başlattığı seçim stratejisinin bir parçası. Önümüzdeki dönemde böyle eylemlerle daha sık karşılaşacağız ve hepsinden sonra da iktidar bloğunun ve medyasının muhalefeti teröre destek olmakla suçlayan düşük düzeyli siyasetine tanık olacağız.
İki farklı bakan, iki farklı sürecin nasıl yürütüleceğini ortaya koyuyor. Önceki İçişleri Bakanı Efgan Ala, çözüm sürecinde valilere göstericilere müdahale edilmemesi için talimatlar gönderiyordu. O dönem hükümet ve PKK arasındaki ilişki bunu gerektiriyordu.
Şimdi ise farklı görünen ama özünde aynı amaca hizmet eden bir etkileşim var. PKK’lılar gösteri yapıyor; bu gösteri üzerinden AKP kendisine siyasi bir malzeme yaratmaya çalışıyor. Muhalefetin HDP ile birlikte olduğu, iktidarın ise teröre karşı mücadele ettiği propagandası yapılmak isteniyor. AKP iktidarının devamı için sokaklarda eylem yapan PKK’lı göstericilere ihtiyaç var.
Çözüm sürecinde uslu çocuk görüntüsü vererek AKP’yi kurtaran HDP ise şimdi “yaramazlık” yaparak iktidara hayat öpücüğü vermeye çalışıyor. Görüntülerdeki en trajikomik nokta ise dünyanın en faşist örgütlerinden olan PKK’nın, Kadıköy’deki muhalif kesimle karşılaşınca destek görmek amacıyla “Faşizme karşı omuz omuza!” sloganına sarılması.
AKP ve HDP’nin karşıtmış gibi göründüğü ama aralarındaki “kazan kazan” ilişkisinin ortaya çıktığı bir süreçten geçiyoruz. PKK’ya karşı çıkamayan her örgüt de faşizmin ortağıdır.