Geçtiğimiz Cuma günü bu sayfada TKP’nin yayınladığı “Gerçek İstila” videosuyla ilgili “TKP’nin ‘istila’ videosu, sığınmacılar gerçeğinin üzerini örtüyor” başlıklı bir değerlendirmem yayınlandı.
TKP’ye göre ortada bir istila varmış ama bu istila sığınmacı istilası değil, yabancı sermaye istilasıymış. Video’yu izlediğimde, TKP’nin sığınmacı gerçeğini yabancı sermaye düşmanlığı ile örttüğü izlenimi edindim ve yazımda bunu eleştirdim.
Üstelik, TKP’nin videosunda vurgulandığı gibi ortada yabancı sermayenin istilası denebilecek bir durum da yoktu. Rakamlar da gösteriyor ki, yabancı sermaye Türkiye’den birkaç yıldır kaçıyordu. Yani TKP’nin “yabancı sermaye istilası” tezi, bilimsel dayanaktan yoksundu.
Olmayan bir şey üzerinden, eksik bilgi veya yalan üzerinden politika üretmek tam da AKP tarzıydı ve “komünist”lere yakışmazdı.
Vay sen misin bunu diyen?
Üç gündür yazıyla ilgili sosyal medya paylaşımımızın altına TKP’lilerin yorumları geliyor. Yorum dediysem lafın gelişi. Bildiğiniz ak trol hezeyanı.
Her ne kadar kızıl sosa bulanmış, sınıfsal bakış açısıyla “zenginleştirilmiş” olsa da trol troldür neticede. Zahmet edip bakacak olanlar göreceklerdir, yorumlarda hakaret, küfür ve ihbarcılık kol geziyor.
Ben de haliyle hem merak ettim, solcular, sosyalistler hatta komünistler nasıl ak trol seviyesine düşer diye; hem de ülkemdeki sol adına üzüldüm ve utanç duydum.
Bunlar eskiden bizi “ırkçı” falan diye eleştirirlerdi. Eleştirilerinde ideolojik veya siyasi bir şeyler olurdu. Şimdi hepten “ak” trol ağzıyla yalan, iftira ve ihbarcılık üzerinden gidiyorlar.
Bu da yeni bir trol türü sanırım; “kızıl” trol!
Bir zamanlar ihbarcılık, sol için en kötü şeydi. İhbarcıyı içlerinde barındırmaz, ihbarcılarla yan yana gelmezlerdi. Şimdi profiline Devrim gazetesini iliştirmiş biri, eski twitlerimin ekran görüntülerini paylaşıyor, beni AKP’ye ihbar ediyor.
Profilindeki “devrim” kelimesiyle ihbarcılığı yan yana getirecek kadar devrimci bilinçten yoksun. Ya da devrimciliğini bir kenara bırakıp ihbarcı olacak kadar bilinçli bir Türk Solu düşmanı.
Bu sadece bir örnek ve emin olun diğer yorumların da bundan farkı yok. Hepsi kendi çapında Cem Küçük’ün TKP şubesi!
Cem Küçük de aynı hezeyanlar, yalanlar ve iftiralarla, 31 Mart 2017 gecesi tahliye olan Gökçe Fırat’ın cezaevinden çıkamadan tekrar tutuklanması için kampanya yürütmüştü. Bunları pek çoğunuz bilmeyebilir, çünkü Gökçe Fırat’ın bu iftiralarla 3 yıl fazladan hapis yattığını o çok muhalif, devrimci gazeteler yazamadı, komünist partiler dillendiremedi. Aynı komünistler şimdi Cem Küçük’ün yolundan giderek bizi AKP’ye ihbar ediyor!
Peki, Gökçe Fırat AKP tarafından iftiralarla tutuklanıp bedel öderken, bu ülkede pek çok muhalif, solcu, sosyalist hatta tarikatçılar bile tutuklanıp cezaevine girerken TKP’lilere ne oldu?
Hiç! Koca bir Hiç!
Onlar yine Türkiye’de olmayan yabancı sermayeden bahsediyorlardı, Rusçuluk yapıyorlardı, Suriyeliler gönderilmesin diyorlardı, suya sabuna dokunmadan “ekonomi şöyle böyle”, “işçi sınıfı”, “emek” söylemleriyle konfor alanlarının dışına çıkmadan komünistçilik oynuyorlardı.
O yüzden bu ülkede her kesim bedel öderken bunlara hiçbir şey olmadı. Bırakın hapse girmeyi gözaltına bile alınmadılar. Ne diye alınacaklardı ki? Yaptıkları bir şey mi vardı?
Hem zaten ülkeyi de eski bir TKP’li yönetmiyor mu?
Bilmiyor musunuz, Erdoğan’ın başdanışmanlarından Mehmet Uçum, eski TKP’lidir. Mehmet Uçum “ben solcuyum” dediğinde inanmamıştım. Bundan olmalı ki, gerek Rusçulukları olsun gerek sığınmacıseverlikleri olsun, bayağı bayağı örtüşüyorlar da.
AKP gibi TKP de yabancı sermayeye düşman ya, peki yerli sermaye?
AKP gibi yerli ve milli sermaye de diyorlar mı, yoksa sermayeye toptan mı karşılar?
Bu ülkenin komünistleri, AKP gibi yalan yanlış bilgiye dayanıp propaganda yapacaksa, AKP gibi bir sorunun üstünü örtmek için olmayan bir sorun yaratacaksa, bunu eleştirenleri ak trol seviyesinde hakarete, iftiraya boğacaksa, yetmeyip AKP’ye ihbar edecekse TKP ile AKP arasında ne fark kalır?
Birinin ilk harfinin “A”, öbürünün “T” olması dışında hiçbir fark kalmaz!