Selahattin Demirtaş: AKP ile görüşmemek çok büyük eksiklik
Yaklaşan seçimlerin en büyük tartışma konularından biri DEM Parti. Muhalefet cephesinde özellikle CHP, tüm seçim stratejisini DEM Parti’nin desteği üzerine kurmuş durumda. Bundan önce defalarca yazdık. Seçimlerden önce son bir kez daha uyarı vazifemizi yerine getirecek ve CHP’ye DEM Parti ile ittifaktan vazgeçmeleri çağrısında bulunacağız.
PKK uzantısı DEM Parti ile ittifakın en önemli gerekçesi, seçim matematiği olarak sunuluyor. “Yüzde 10’un üzerinde Kürt oyu” sözleriyle başlayan cümlelerle itirazların önü alınmaya çalışılıyor. İttifakın gerekçesi bile yalana dayalı. Ortada yüzde 10’un üzerinde bir Kürt oyu yok. Kürtçü Yeşil Sol Parti’nin 14 Mayıs 2023 seçimlerinde aldığı oy yüzde 8,8 ve her geçen seçimde bu oy oranı düşüyor.
Ama bizim ‘muhalif’ gazete ve televizyonların köşe başlarını tutanlara bakacak olursak seçimin anahtarı Kürtler ve bu uğurda 2019’da İstanbul’u kazandıran CHP-İYİ Parti ittifakı, bu seçimde yine İstanbul’u kazanmak iddiasıyla bozuldu. Şimdiden söylemeliyim ki, seçimin kaderini Kürtler değil Türkler belirleyecek ve sonuç CHP açısından pek de iyi olmayacak.
DEM Parti ile CHP’nin ittifak yapmasının gerekliliği ile ilgili ortaya atılan ikinci neden ise DEM Parti çizgisinin ne kadar ilkeli siyaset yaptığıydı. Bu iddiaları ortaya atanlara göre CHP’nin daha önce ittifak yaptığı partiler ilkesizmiş ama DEM Parti çok ilkeliymiş, DEM Parti çok AKP karşıtıymış.
Peki gerçekten öyle mi? DEM Parti, iddia edildiği gibi Türkiye’deki en ilkeli siyasi çizgi mi?
Alakası yok! Tam tersine DEM Parti, Türkiye’deki en ilkesiz, en ahlaksız siyasi çizgidir. O kadar ilkesizdirler ki, bir taraftan CHP ile “kent uzlaşısı” adı altında açıktan ittifak yaparken, diğer taraftan AKP ile kayyım ve açılım pazarlığına oturabiliyorlar.
Bu çok ‘ilkeli’ siyasi çizginin yine çok ‘ilkeli’, ‘duruşlu’ lideri Selahattin Demirtaş, ki aktif siyaseti bırakmıştı ama sonra Şeyh Sait haininin torunu olarak sahalara döndü, bir açıklama yapmıştı: “Seçimde cezaevinde olursak tavrımız belli”.
Bu açıklamadan ne anlarsınız? Demirtaş seçimde cezaevinde olursa oyu İmamoğlu’na, olmazsa Murat Kurum’a mı? İşte bunların ‘ilkeli’ siyaseti budur! Kendi çıkarları için temsil ettiklerini iddia ettikleri ‘Kürt halkının’ oylarını pazarlık konusu yapmaktan çekinmezler.
Yine yakın zamanda cezaevinden mektup yazan Demirtaş, “AKP ile DEM Parti arasında görüşme olmaması büyük eksiklik” dedi. Daha düne kadar “Seni Başkan yaptırmayacağız” diyen, kendisini siyasi esir olarak tanımlayan Demirtaş, celladına âşık olmadıysa, çok büyük bir pazarlığın içine girmiş bulunuyordu.
Selahattin Demirtaş’ın eşi de bir ara İstanbul için aday olmuştu ama sonra kimle ne pazarlık yapıldıysa geri çekildi.
Leyla Zana ve Meral Danış Beştaş’tan Erdoğan’a açılım çağrısı
Tam da bugünlerde ismi neredeyse unutulmaya yüz tutmuş bir Kürtçü, basında boy göstermeye başladı: Leyla Zana!
PKK uzantısı Kürtçü siyasetin simge isimlerinden biri olan Leyla Zana, yıllardır bir köy evinde inzivaya çekilmişti ve tam da DEM Parti’nin AKP ile pazarlık yürüttüğü bir dönemde ortaya çıkarak eski güzel ‘açılım’ günlerine dönülmesi çağrısında bulunuyordu.
21 Ocak 2024 günü Gazete Duvar’a röportaj veren Leyla Zana, Erdoğan’a seslenerek ‘Çözüm Sürecini’ buzdolabından çıkarma çağrısında bulundu:
“Sayın Cumhurbaşkanı ‘süreci dondurucuya kaldırdım’ diyor. E artık miadı geçmek üzere, bence dondurucudan çıkarıp bu işi esastan ele almak gerekiyor. Zaman kaybetmeden…”
‘Çözüm Süreci’nin ardından yıllar geçti. Kürtçü partinin adı defalarca değişti. Leyla Zana’lar aktif siyaseti bırakıp inzivaya çekildi. Ancak görünen o ki, DEM Parti çizgisi, AKP ile ‘Çözüm Süreci’nde yaşadığı o güzel günleri unutmadı ve yine o günlere dönmek istiyor.
Yani DEM Parti’nin AKP ile yürüttüğü pazarlık sadece Güneydoğu’daki belediyelere kayyım atanıp atanmaması değil, yeni bir açılım sürecini de kapsıyor. Hem de bunu ‘ağır topları’ sahaya sürerek yapıyor.
Herkesi ilkesiz olmakla eleştiren DEM’ciler, hem bir taraftan CHP ile ‘kent uzlaşısı’ yapacaklar, hem AKP ile kayyım ve ‘Çözüm Süreci’ pazarlığı yapacaklar, hem de en ilkeli, en AKP ve faşizm karşıtı parti olacaklar öyle mi?
DEM Parti’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı Meral Danış Beştaşda, AKP’yle tekrar muhatap olmak için, 1 Nisan’ı bekleyenlerden. T24’ten Cansu Çamlıbel’e verdiği röportajda şunu söylüyor:
“AKP 2013’te çözüm sürecinde muhatabımızdı ama ittifak ortağımız değildi; 31 Mart’tan sonra ortam oluşursa yine muhatap olarak görüşürüz.”
Meral Danış Beştaş ilginç bir figür. DEM’in İBB adayı. Bir taraftan İmamoğlu için avantaj olarak düşünülüyor. İsmi adaylar arasında geçen Başak Demirtaş’a göre daha zayıf bir aday gibi görülüyor. CHP’lileri aday çıkarmaya böyle ikna ettiler anlaşılan. Ama Meral Danış Beştaş, DEM Parti içinde önemli bir isim ve pek de yabana atılacak bir aday değil. AKP’lilere de herhalde “bakın çıkarabileceğimiz en güçlü adayı çıkardık” deyip pazarlığa devam ediyorlar.
İttifak kurdukları halde hem CHP’yi ilkesiz olmakla eleştiren hem de aynı anda hem CHP ile hem de AKP ile pazarlığa oturmak hangi ilkeye sığıyor, onu da siz söyleyin.
Ahmet Türk: Çözerse Erdoğan çözer
Yine DEM Parti’nin ileri gelenlerinden ve en kıdemli Kürtçülerin arasında sayılabilecek olan Mardin Büyükşehir Belediye Eş Başkan Adayı Ahmet Türk de ‘Çözüm Süreci’ konusunda Erdoğan’a güvenenlerden. O kadar güveniyor ki, yaptığı bir açıklamada “Kürt sorununu Kılıçdaroğlu çözemez, Erdoğan çözer” demişti.
CHP’nin başında artık Kılıçdaroğlu yok, Kürtçülüğü açıktan yapan İmamoğlu–Özel ikilisi var. Sonuç değişmez, Ahmet Türk ve DEM’lilerin ‘çözüm’ noktasında en çok güvendikleri isim yine de Erdoğan’dır. Ahmet Türk, Medyascope’a verdiği röportajda bunu şöyle açıklıyor:
“Şimdi başka bir lider geçmişte Kürt sorununun çözümü ile ilgili bir adım atmış olsaydı kıyametler kopardı, ama biliyorsunuz o dönemde (Çözüm Süreci) hiçbir itiraz olmadı. Yani arkasında bir güç ve destek var, onu ifade etmeye çalıştım. Yoksa ne Kılıçdaroğlu ne de Özgür Özel’in şahsı ile ilgiliydi söylediğim şeyler. Burada bir tespit yaptım, tespitimi hâlâ savunuyorum, bu noktadayım. Dünyadaki güçlü liderler önemli sorunları çözebilir, arkasında gücü olmayan liderlerin bu sorunları çözme kabiliyeti olamaz. Çünkü onu durdurmaya çalışırlar, engellemeye çalışırlar. Bunu ifade etmeye çalıştım.”
Meğersem Erdoğan, Ahmet Türk’ün de gözünde bir ‘dünya lideri’ymiş de haberimiz yokmuş. Bir de sordukları zaman “Erdoğan’ı övmedim” diyor. Övmemiş hali buysa, övse neler der çok merak ettim. Adama ‘dünya lideri’ demişsin, “Kılıçdaroğlu’ymuş, Özel’miş bunların hiçbiri çözüm noktasında eline su dökemez” demişsin. Övgünün, yalakalığın bini bir para! Anlamadım ki, övmek için daha ne diyeceksin?
Bu arada Ahmet Türk de bir ‘ilke’ abidesidir. Ahmet Türk aslında günümüzün derebeyidir. “Faşo Ağa”nın pek de sevimli olmayan bir örneğidir. Kasrı Kanco adını verdiği konağında yaşar ve Kürtçü siyasetin demirbaşlarından biridir.
İşte bu Ahmet Türk, Mardin’de yapılan ön seçimlerde en yüksek oyu almasına karşın delegelerin yüzde 50’sinin oyunu alamamıştı. Sonra ağamız kendisine oy vermeyen marabalarına kızıp “küstüm, oynamıyorum” deyip, son dönem DEM’cilerde moda olduğu üzere, aktif siyasetten çekildiğini açıkladı.
Aradan bir hafta geçti, Ahmet Türk’ün yeniden aday olduğu duyuruldu. Ancak duyuran DEM Parti değil, DBP (Demokratik Bölgeler Partisi) idi. “DBP de ne?” diyebilirsiniz. DBP, PKK’nın sözde Kürdistan olarak gösterdiği yerlerde örgütlenen uzantısı. Buradan da şu anlaşılıyor ki PKK, Ahmet Türk olayına el atmış, hem Ahmet Türk’ü tekrar aday olmaya, hem de yerine aday olan kişiyi çekilmeye ‘ikna’ etmiş. Ama sorsan, DEM ile PKK bir mi?
Anlayacağınız Leyla Zana’sından Meral Danış Beştaş’ına, Ahmet Türk’ünden Demirtaş’ına kadar bütün DEM’ciler, seçimden Erdoğan’ın büyük bir zaferle ayrılmasını istiyorlar. Ayrılsın ki, Erdoğan 2013’teki o güçlü günlerine geri dönsün, ‘Çözüm Süreci’ni buzluktan çıkarsın. Hem buzlar çözülsün hem ‘Kürt sorunu’.
DEM Parti, Kürt-İslam İttifakı’nın, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığının partisidir!
Kimi CHP’li ve ‘muhalif’ çevrelerin solcu, AKP ve faşizm karşıtı, ilkeli, ezilmiş vs. diye Türk milletine yutturmaya çalıştığı DEM Parti’nin aslında tek derdinin AKP ile masaya oturmak, ‘Çözüm Süreci’nin güzel günlerine dönmek olduğu, seçim sürecinde DEM Parti’nin önde gelen isimlerinin yukarıya aldığımız açıklamalarından gayet iyi anlaşılıyor.
DEM Parti ya da ‘Çözüm Süreci’ndeki adıyla HDP, Cumhuriyet’in 100 yıllık düşmanı olan Kürt-İslam İttifakı’nın bileşenidir. O nedenle de Türkiye’de ittifak kurabileceği tek yapı AKP’dir. Bakmayın şimdilerde CHP ile ittifak kurmalarına. CHP ile kurdukları ‘kent uzlaşısı’ ittifakı AKP’ye kazandırmak içindir.
DEM Parti, katıksız Atatürk ve Cumhuriyet düşmanıdır. DEM Parti Ağrı Milletvekili ve terörist kardeşi Sırrı Sakık, yakın zamanda bunu hiç bir itiraza mahal vermeyecek şekilde dile getirmiştir.
Sırrı Sakık’ta o kadar büyük bir Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığı var ki partisinin ittifak yaptığı CHP’ye adeta ağzından köpükler çıkarak nefret saçıyor ve “Evet, size kaybettireceğiz” diyor. Hem de bunu Şeyh Sait, Seyit Rıza gibi İngiliz işbirlikçisi isyancı hainlerin torunu olduğunu söyleyerek yapıyor.
CHP’nin ismindeki “Cumhuriyet”ten, CHP’yi kuran Atatürk’ten o kadar nefret ediyorlar ki, adına “Kent Uzlaşısı” dedikleri ittifakı kurmuş olmalarına rağmen, kudurmuş gibi saldırmaktan kendilerini alamıyorlar.
Sırrı Sakık, bu lafları Özgür Özel’in “Bize kaybettirmek üzere bir strateji var” eleştirisi üzerine söylemişti. Ancak CHP kanadından Sırrı Sakık’ın CHP özelinde Cumhuriyet’e ve Atatürk’e saldırmasına cevap verecek bir tane Atatürkçü çıkmadı. Maazallah şımarık Kürt siyasetçiler incinir de CHP’yi bitirmek için DEM Parti’yle yaptıkları ittifak bozulur diye korktular herhalde.
Anlayacağınız DEM Parti’nin CHP ile açıktan, AKP ile gizliden ittifak kurma, pazarlık yapma çabalarının da, AKP’ye de CHP’ye de kazandırmayacağız tavırlarının da ‘ilke’yle falan ilgisinin olmadığını, aslında en büyük ilkesizliği bu partinin yaptığını bilelim.