Selahattin Demirtaş, dün Adalet Bakanlığı’na verdiği dilekçe ile teröristbaşı Apo ile görüşme talebinde bulundu. Demirtaş, Adalet Bakanlığı’na sunduğu dilekçede talebini şöyle dile getirdi:
“İmralı Cezaevi’nde uygulanan politikalara kalıcı şekilde son verilmesi için avukat ve siyasetçi kimliğimle, bulunduğum Edirne F Tipi Cezaevi’nden, SEGBİS marifetiyle Abdullah Öcalan ile görüşmeyi, sonrasında da kendisinin, ailesi ve avukatları ile düzenli görüşebilmesinin sağlanmasını talep ediyorum.”
Son zamanlarda yeniden başlayan açılım tartışmaları, Demirtaş’ın, Apo ile görüşme talebiyle yeni bir aşamaya geçilmiş olduğunu gösteriyor.
Yakın zamanda kendisine tahsis edilen özel jetle Demirtaş, Diyarbakır’da ailesini ziyaret etmişti. Biz de bu sayfadan sormuştuk: Demirtaş başka nereleri ziyaret etti? İmralı’ya da götürüldü mü?
Sorularımıza ne Demirtaş ne de AKP bir cevap veremedi. Bizim de bu konudaki soru işaretlerimiz, özellikle son gelişmeyle birlikte, daha da önem kazanmış oldu.
AKP, Demirtaş ve Apo; Türkiye’nin başına yeniden açılım çorabını örmeyi planlıyor. Son zamanlarda yaşanan gelişmeler, bunun en açık kanıtı olarak görülmelidir.
Demirtaş, son birkaç aydır yine sözde “barış” söylemleriyle sürekli gündeme getiriliyor. Gazetelere yazılar yazdırılıyor, açıklamalar yaptırılıyor, röportajlar verdiriliyor. Demirtaş’a sorsanız, AKP’nin elinde siyasi rehinedir. Ama bu nasıl siyasi rehinelik ki, özel jetlerle aile ziyaretine götürülüyor? Bugüne kadar hangi tutukluya böyle bir jest yapılmış? Anlaşılan Demirtaş’ın tutukluluğu, bütün bu işleri meşrulaştırmak için kullanılıyor. Elbette bunun AKP’nin bilgisi ve izni dahilinde yapıldığını söylemeye bile hacet yok.
Demirtaş’ın özel jetli ziyareti gündeme geldiğinde eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin, bunun Adalet Bakanlığı’nı aştığını, iznin daha yukarılardan verildiğini ifade etmişti. Daha yukarıların neresi olduğu da hepimizin malumu.
Hem hali hazırda daha önceki açılımın Adalet Bakanı, Erdoğan’ın tabiriyle “Kürt” Bekir de yeniden Adalet Bakanı yapıldı. Yani bütün aktörler yerli yerinde. Geriye bir tek malumun ilamı kalıyor ki, ona da çok lüzum yok aslında. Yaşanan gelişmeler her şeyi ayan beyan ortaya koyuyor.
AKP ile PKK arasında Demirtaş aracılığıyla gayrıresmi olarak görüşme yapıldı mı, bilmiyoruz. Ama özel jetler tahsis edildiğine göre yapılmış olması kuvvetle muhtemel. Demirtaş’ın dilekçesi, sadece işi resmiyete dökme amacıyla da verilmiş olabilir.
Emin Pazarcı gibi gazeteci kılıklı troller de soruyor, “Demirtaş bu cüreti nereden alıyor?” diye. Nereden alacak, cansiperane savunduğun AKP’den alıyor! Adamı halkın vergileriyle tutulan özel jetlerle ben mi gezdiriyorum? Senin reisin gezdiriyor! Haliyle adam da “jet yetmez, bir de yatla İmralı gezisine çıkayım” der.
Demirtaş bir de açıklama göndermiş, görüşme talebiyle ilgili olarak. Halk TV‘ye gönderdiği açıklamada demiş ki: “Esad’dan Mursi’ye, Suudilerden Birleşik Arap Emirliklerine, İsrail’e kadar herkesle görüşmek, barışmak mübah ve meşru görülürken sıra Kürtlere gelince terör parantezine alınıp sadece silah ve operasyon seçeneğinin dayatılmasını Türkiye için son derece sakıncalı bir politika olarak değerlendiriyoruz. Örneğin Akşener, Perinçek Türkiye’nin güvenliği ve barışı için ‘Hükümet bizi görevlendirsin, Esad ile görüşmeye gideriz’ demişlerdi. Biz de aynı gerekçelerle İmralı’da Öcalan ile görüşmek istiyoruz.”
Aklı sıra uyanıklık yapıp Esad, Mursi örneği veriyor ama verdiği örnek de yanlış. Avukatı, danışmanı, artık kimse hatırlatsın ona, Mursi değil Sisi olacak doğrusu. İkincisi, Perinçek tamam ama Akşener, “hükümet görevlendirsin, Esad’la görüşmeye gideyim” demedi, demez. Bunu en iyi bilenlerden biri de Demirtaş’tır sanırım. Ama maksat çarpıtmak, gerekçe üretmek olsun. Demirtaş da aynı AKP gibi sözde Türkiye’nin güvenliği ipine sarılıyor.
Türkiye’nin güvenliğini, binlerce Türk’ün katiliyle mi sağlayacakmış?
Madem AKP’nin politikalarını bu kadar doğru buluyor, gitsin AKP’ye üye olsun!
Geçtiğimiz günlerde Demirtaş’ın sözde “barış adamı” imajını yerle bir eden bir gelişme yaşandı. Gazeteci Sedat Bozkurt, Demirtaş’ın “Dışarıda olsam Kandil’e gider, ‘ya beni burada öldürün ya da silah bırakın’ derdim” dediğini yazmıştı. Demirtaş, avukatları aracılığıyla Bozkurt’u tekzip etti. Meğersem Demirtaş canını verecek kadar “barış güvercini” değilmiş. Öyle bir şey söylememiş. Demirtaş’ın barışı falan önemsemediği bundan daha güzel ifade edilemezdi.
Seçim yaklaştıkça, AKP’nin PKK ile daha da yakınlaşacağı günleri hep beraber yaşayacağız. Demirtaş da AKP ile PKK arasında “barış güvercini” edasıyla yeniden kuryelik yapacağı eski, güzel günlerine kavuşacaktır. Hem belki Apo’nun mektubunu bu kez Demirtaş’a okuturlar.