Deprem bölgesine yaptığımız ziyaretin 3. gününde Kahramanmaraş merkezine ve Pazarcık ilçesine gidiyoruz.
Deprem haberlerinden edindiğim izlenim, depremin merkezi bu bölge olduğu için yıkımın daha yoğun olacağı yönünde olsa da karşılaştığımız manzara daha farklı.
Kahramanmaraş merkezinde yıkım özellikle belli bölgelerde yoğunlaşmış durumda. Çöken bölgelerin dışında şehir depreme direnmiş. Merkezde toplam 178 enkaz olduğu açıklandı. Ancak yıkılan binaların neredeyse tamamının yüksek katlı olması, can kaybı sayısını çok daha fazla arttırıyor.
Şehrin merkezi olan ve işyerlerinin yoğun olduğu Trabzon Caddesi’nde yıkılan çok fazla yapı var. Yine merkeze yakın olan ve basında sıklıkla gördüğümüz Ebrar Sitesi ise depremin sembolü olacak yerleşim yerlerinden…
Binlerce insanın vefat ettiği bu bölgelerde ayakta kalabilen yapı sayısı son derece az.
Merkezde çok yoğun bir toz bulutu var. Görevlilerin neredeyse tamamı maskeyle dolaşıyor. Enkaz kaldırma çalışmaları devam ediyor ancak bunun yoğun bir çalışma olduğunu söylemek zor. Çalışan kepçelerin ve kamyonların sayısı oldukça sınırlı. Daha çok Devlet Su İşlerine ait kamyonları ve itfaiye araçlarını görüyoruz.
Dükkanlar açılmış ve sokaklarda insanlar var. Lokantalarda yemek yiyen ve kahvaltı yapan insanlarla karşılaşıyoruz.
İlk depremin merkez üssü Pazarcık’ta da benzer bir manzara var. İlçenin ana caddesindeki konutların tamamı depreme direnmiş. Dükkanlar açık ve sokakta yoğun bir insan kalabalığı var.
Pazarcık’ın dışı sayılabilecek bölgelerde ise çadır kentler kurulmuş. Çok yoğun bir yıkım olmasa da halk şimdilik evlerine girmek yerine çadırlarda kalmayı tercih ediyor.
“Deprem bölgesi” denilince akla homojen biçimde yıkılmış bir yer akla gelse de gördüğümüz şey depremin “eşit” bir etki yaratmadığı ve bazı yerlerde yıkımın çok daha ağır olduğu.
Elbette bu yerleşim yerlerinin başında Antakya geliyor. Daha sonra özellikle Nurdağı ve İslahiye’yi de depremde çok ağır hasar alan yerler arasında sayabiliriz. Adıyaman merkez ve Gölbaşı’nda da yıkımın boyutunun çok büyük olduğunu söyleniyor.
İskenderun ve Kahramanmaraş merkezinde ise yıkılan binalarda yaşayan çok fazla insan olduğu için can kaybı önemli ölçüde artmış.
Hassa, Payas, Kırıkhan gibi ilçelerde ise yıkım sınırlı kalmış.
Depremin ilk saatleriyle birlikte harekete geçtiğini iddia eden hükümetin afet haritasını çıkartamadığını ve ağır hasarlı bölgelere yoğunlaşamadığını düşünüyorum.
İktidar bunu felaketin büyüklüğüyle açıklasa da, bunun siyasi bir tercih olduğu ortada. En çok yıkımın yaşandığı yer olan Antakya’da iş makinesinden çok kolluk güçlerinin bulunması bu durumu gösteriyor.
Diğer taraftan depremin ülke gerçeği olduğunu hatırlatan çok acı bir deneyim daha yaşadık.
Arama kurtarma eğitimlerinin yaygınlaşmadığı, jeoloji ve jeofizik eğitimlerinin önemsenmediği, yer altından çok üstüyle ilgilenilen bir ülkede çok daha büyük acılar yaşanabilir.
Depremin yok ettiği birçok yapı gördüğümüz gibi; direnen ve ayakta kalan da birçok yapı gördük. Bu önemli bir mesajdır ve bu mesajı almak toplumsal bir zorunluluk.