Bir yıl önce bugün tam anlamıyla bir kâbusa uyanmıştık.
Bir yıl sonra biz deprem bölgesinin uzağındaki insanlar için günlük yaşam devam etse de deprem bölgesindeki milyonlar için deprem bitmiş sayılmaz, muhtemeldir ki orada insanlar her gün yeniden aynı kâbusa uyanıyorlar.
Bir yıl sonra deprem bölgesindeki insanlar hâlâ başlarını sokacak bir eve sahip değil, iş yok, aş yok, su yok…
Yoktan başka bir şey yok!
…
“İyi de madem böyle neden bu bölgede genel seçimleri AKP kazandı?” diye sorabiliriz haklı olarak ama doğru soru, “muhalefet neden kaybetti?” olmalı.
Genel seçimlerin üzerinden neredeyse dokuz ay geçti ve iki ay sonra da yerel seçimler var. Kimileri iktidara suçlamalar yönelterek kendini iyi hissedebilir ama biliyoruz ki bu AKP’nin kazanmasına engel olmuyor. Biz muhalefetle yüzleşmedikçe muhalefet de kendisi ile yüzleşmiyor ve her seçim kaybediliyor.
Bu nedenle muhalefet deprem sonrası bir yılda neler yapmadı diye sormamız önceliğimiz olmalı…
…
Deprem olduğu anda muhalefet partileri ellerindeki belediyeler vasıtasıyla bölgeye koşmuş ve gerçekten de büyük bir takdir toplamıştı.
Fakat o gün yapılması gereken şey, deprem bölgesine dışarıdan destek götürmekten fazlası olmalıydı.
CHP’nin o günkü lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve İyi Parti lideri Meral Akşener, Ankara’yı terk edip deprem bölgesine yerleşmeliydiler. Üstelik sadece evlerini değil, parti merkezlerini bile bu bölgeye taşımalıydılar. Böylesi bir adım, deprem bölgesinde yaşayan insanlarla ilk başta duygusal bir bağ kurulmasına yardımcı olurdu.
Şunu unutmamalıyız ki, bu bölge halkının çoğunluğu yirmi yıldır AKP’li belediyeler tarafından yönetiliyor ve bölgede AKP ile halk arasında kurulan ve hesaba katılması gereken güçlü bir duygusal bağ var. Bu yirmi yıllık bağın deprem anında ilk başta kırıldığını tespit edebiliriz ama asıl işte o günden sonra bu duygusal boşluğun doldurulması gerekirdi.
Muhalefet öncelikle bunu ıskaladı ve deprem bölgesindeki insanlara duygusal bir güven veremedi.
Muhalefet bugün vardı ama yarın yoktu ve onlar yeniden AKP ile baş başa kalacaklardı…
…
Evini, barkını, ailesini kaybetmiş ve geleceği kararmış bir insan kitlesinin ne hissedeceğini, nasıl akıl yürüteceğini, neyi seçeceğini iyi anlamak gerekirdi ve muhalefet bunu o gün anlamadığı gibi bugün de anlamıyor.
İnsanların eve ihtiyacı var ve ortada size vaad ettiği evlerin sadece %5’ini teslim etmiş, %10’unun inşaatına anca başlamış ve %20’sinin ihalesini yapabilmiş bir AKP var.
Ne kadar kötü bir tablo öyle değil mi?
Kötü ama bunun iyi bir alternatifi var mı?
AKP’nin bu kötü tablosunun karşısına muhalefet en azından elindeki Hatay’da, AKP’nin yaptığından fazlasını yapmayı geçtim, onunki kadar bile ev yapıp vatandaşa teslim edebildi mi?
Siz bölgede evsiz kalmış bir insan olsaydınız, evlerin yüzde beşini yapan iktidara mı oy verirdiniz yoksa hiç yapmayan muhalefete mi?
…
Üstelik tablo bambaşka da olabilirdi…
Başta İstanbul olmak üzere CHP’nin elindeki 11 büyük şehir belediyesi kendi imkânlarını devreye sokmasalar dahi, her biri iş yaptırdıkları müteahhitlere iş verseler ve Hatay’da 1 tane yeni semt kursalardı…
Bugün depremin en çok vurduğu Hatay’da 11 tane büyük site yükselmiş, insanlar evlerine yerleşmiş olsaydı…
Muhalefet bununla örnek olsaydı, alternatif olsaydı…
AKP’nin “yok”larının karşısına muhalefet “var” ile çıksaydı.
…
Ama muhalefet bunu yapmadı.
Bunu yapması için oturdukları o masadan kalkıp deprem bölgesinde bir çadıra girmeleri gerekiyordu.
Onlarsa seçimin masada kazanılacağını sanıyorlardı.
Her seçim olduğu gibi yine yanılıyorlardı.