Cumhurbaşkanı yardımcısı Fuat Oktay’ın, Hatay Havalimanı’nın depremde hasar gören zemin tadilatında görev yapan Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkür etmek yerine, “Siz kimsiniz? Devletin yapamadığını siz mi yapacaksınız?” diyerek tepki göstermesi, iktidarın arama kurtarma sürecine dahil olmaya çalışan tüm kurumlarla girdiği anlaşılmaz rekabeti ortaya koyuyor.
“Anlaşılmaz” diyorum ama bunun anlaşılır bir sebebi var: Devlet kendi yetersizliğinin ortaya çıkmasını istemiyor. Belediyelerin, bağımsız yardım kuruluşlarının ve sosyal medya fenomenlerinin bu kadar ön plana çıkmalarının sebebi devletin yaşadığı zafiyet.
Binaların yıkılmasına, duble yolların kapanmasına, “ballı müteahhitlerin” yaptıkları viyadüklerin çökmesine engel olamayan iktidar, arama kurtarma çalışmalarının ne kadar hızlı yapıldığını ve devletin ne kadar etkin olduğunu anlatan bir propagandaya başladı bile. Ancak hem afet bölgesinde olanların tanıklık ettiği hem de dışarıdan izleyenlerin gördüğü şey, devlet dışı kurumların daha organize ve hızlı biçimde halkın ihtiyaçlarına koştuğu gerçeği.
Bazı valiliklerin belediyelerin topladığı yardım konvoylarının önündeki brandaları çıkararak, valilik brandası asmaya tenezzül etmesi bunun bir sonucu.
Böyle bir afet anında kimin aklına böyle bir şey gelir ki? Devlet, kendisi dışındaki kurumların işin bir ucundan tutmasından nasıl rahatsız olabilir? Bu nasıl bir ruh halinin sonucudur?
Kaldı ki halkın yardım için devlet dışı kurumlara yönelmesi bir sebep değil, iktidara duyulan güvensizliğin bir sonucu.
“Deprem vergileriyle yol yaptık” derseniz, “deprem vergilerin akıbetini” soranları gözaltına alırsanız elbette halk size şüpheyle bakar.
Kızılay Başkanı zamanının önemli bir kısmını sosyal medya üzerinden kendisini eleştirenlere cevap yetiştirmekle ve onları sosyal medyada engellemekle geçiriyorsa tabii ki tepki oluşur ve insanlar yardımda bulunmak için farklı bir mecra arayışına girer.
En insani yardım olan kan bağışında bile aklımızda oluşan bin türlü şüphenin sorumlusu acaba kimler?
Normal bir ülkede devlet ve devletin yetişemediği yerlerde bu tarz kurumlar birlikte çalışırlar ve aralarında bir dayanışma ilişkisi vardır.
Ancak AKP iktidarı kendi kontrolü dışında olan yardım kuruluşlarını kendisine “rakip” olarak görüyor. “Koskoca devletin” aynı devletin kuruluşu olan bir belediyesini “sen kimsin ya!” diyerek azarlaması kendisine güvenen bir devletin ruh hali olamaz.
RTÜK’ün, Fatih Altaylı’nın Habertürk’te deprem bölgesine yardım için düzenlemek istediği yardım programına “Ortak yayın düzenleyeceğiz” diyerek engel olması da aynı kafanın bir sonucu.
Mesele daha çok yardım toplamak, daha çok insana el uzatmak değil mi?
Twitter’a getirilen erişim engelinin sebebi sadece hükümetin eleştirilmesi değildi. Hükümet dışı yardım organizasyonlarının hükümetten çok daha etkili olduğunun ortaya çıkmasıydı. Ak trollerin böyle bir felaket döneminde bile halkın yardımına koşmak yerine sosyal medya üzerinden yardım çağrısında bulunan fenomenlere saldırmasının altında devlete duyulan güvenin kaybolması yatıyor.
Deprem bölgesindekilerin “nerede bu devlet?” diyerek aradığı devlet ise tek otoritenin iktidar kurumları olduğunu ispatlamaya çalışıyor. Her yerden acil ihtiyaç listeleri yağarken “anarşi” olmaması adına bütün yardımların AFAD üzerinden dağıtılacağı söyleniyor.
Oysa AFAD’ın verdiği rakamlardan bile anlaşılabiliyor ki, devletin imkanları da personel sayısı da son derece yetersiz. Arama kurtarma çalışmasının dışında gelen yardımların ivedi biçimde dağıtılması şart ama AKP’nin başkanlık sistemi buna engel oluyor. Bütün yetkililerin birbirlerine bir şey sorduğu, hiç kimsenin sorumluluk alamadığı, tüm bu soruların Fuat Oktay’a gittiği, onun da Erdoğan’a sorarak karar aldığı; bu sırada zamanın su gibi geçtiği ve halkın mağdur olduğu garip bir bürokratik zincir oluşmuş durumda.