ABD’li eski FOX muhabiri Tucker Carlson, geçtiğimiz günlerde Rusya Devlet Başkanı Putin’i ziyaret ederek uzun bir röportaj yaptı.
Carlson, Batı medyasında Ukrayna-Rusya savaşına yönelik bir sansür uygulandığını ve Amerikan halkının doğru bilgilendirilmediğini söyleyen, ABD yönetimine muhalif bir haberci. Trump’a yakın bir isim. Öyle ki geçtiğimiz aylarda Trump, Carlson’un “iyi bir başkan vekili olabileceğini” belirten bir açıklama yapmıştı.
Yaklaşan seçimler öncesinde Ukrayna’da devam eden savaş, Trump açısından kullanışlı bir siyasi malzeme; bu sebeple Putin röportajını “ABD içindeki politik mücadelenin” bir aracı olarak değerlendirmek gerek.
Diğer taraftan Rusya açısından da böylesi bir röportaj, uzun süredir devam eden savaşın Batı dünyasında yarattığı yorgunluğu değerlendirerek, kamuoyuna seslenmek açısından iyi bir fırsattı. Putin de bunu yapmaya çalışmış.
Bu uzun röportaj Türkiye’deki Rusçular tarafından “büyük bir coşkuyla” karşılandı. Özellikle sosyal medyada iyi çalışan bu kesimler, röportajın büyük ilgiyle karşılandığını, çok kısa sürede milyonlarca kişi tarafından izlendiğini ve bunun da “ABD yönetimine duyulan bir tepkinin ifadesi” olduğunu söylüyor.
Oysa Putin’in iki saatlik röportajında “yeni” olarak ortaya konulan hiçbir şey yok.
Günümüzün diplomatik kavramlarıyla bağımsız bir ülkenin işgalini açıklamak oldukça zor…
Putin bunun farkında olduğu için çok uzun bir tarihsel girizgahla konuşmasına başlıyor.
“862 yılı Rus devletinin kurulduğu yıl olarak kabul edilir” ifadesini kullanan Putin, muhabirin ısrarlı soruları karşısında bir türlü “bugüne gelmeyi” başaramıyor.
Röportajın yarısı neredeyse “tarih dersine” ayrılmış durumda.
Rus prensleri, Cengiz Han, Batu Han ve Tatar göçebeler üzerinden ortaya konulan tarih anlatısı, “Rus imparatorluğuna dayalı” tarih tezinin “iyi çalışıldığını” gösteriyor.
Putin satır aralarında “Rusların bugün işgal ettiği topraklarda azınlık olduğunu ve buralarda çok farklı dillerin konuşulduğunu” açıkça dile getiriyor.
Ancak Bolşevik Rusya’nın “anlayamadığı sebeplerden dolayı” Rus Çarlığının toprağı haline gelmiş bu bölgeleri Ukrayna’ya devrettiğini, gelinen noktada bu tercihin belirleyici olduğunu söylüyor.
Özetle, Ukrayna’nın tarihsel olarak “var olmadığını”, Rusya’nın bugün tarihsel sınırlarına geri dönmesi gerektiği hikayesini tekrarlıyor.
“Çarlık özlemine dayalı” bir tarih dersinden fazla zaman kalmamış olacak ki, Ukrayna’da “Neo Nazilerin” iktidarda olması ve Ukrayna’nın NATO üyeliği üzerinden Rusya’nın “kıskaca alınması” gibi güncel politik argümanlardan pek söz edilmiyor.
Her diktatörde olduğu gibi Putin’in de bir “uydurma” hastalığı var. “Bugüne gelebildiği” kısa bölüm içinde kişisel bir anısını aktararak; Zelenski’nin babasının Nazilere karşı savaştığını, Zelenski’yi de -babası gibi- Neo Nazilere karşı tavır alması konusunda uyardığını söylüyor.
Oysa Zelenski’nin babası 1947 doğumlu.
Sadece bu “anı” bile, diktatörlerin “kafalarındaki gerçekle uyumlu” anılar yaratma yönündeki patolojilerinin bir kanıtı. Anlattıklarının doğru olup olmadığının da bir önemi yok.
Putin röportajın son bölümünde batılı politikacılara seslenerek, “dünyada en fazla yaptırımın Rusya’ya karşı uygulanıldığını ancak Rusya’nın bu süre zarfında Avrupa’nın birinci ekonomisi haline geldiğini” söylüyor.
Neredeyse “Batı, Rusya’yı kıskanıyor” diyecek!
Propagandaya değil olgulara baktığımızda ise ortaya çıkan gerçek çok yalın: Rusya, bir haftada bitireceğini söylediği bir savaşı tam iki yıldır bitiremedi. Savaşın daha da uzaması gibi bir olasılık, sonucu ne olursa olsun
Rusya’nın her halükarda kaybettiğinin bir kanıtı olacak.
“Avrupa’nın en büyük ekonomisi” Rusya, kendi destekçilerini bile “beslemekten” aciz durumda. Geçtiğimiz aylarda Sputnik Türkiye çalışanlarının “küçülme” gerekçesiyle işten çıkarılması bunun göstergesi.
Daha beteri var!
Trump, yaptığı bir açıklamada; bir NATO ülkesinin liderine, “faturanın ödenmemesi durumunda ABD korumasının sağlanmayacağını, hatta Rusya’nın saldırması için teşvik edeceğini” söylüyor.
Putin’in dört gözle seçilmesini beklediği Trump bile, Rus ayısının artık kocadığını, kendisi istediğinde hırlayacak bir ülkeye dönüştüğünü düşünüyor.