20 Ocak’taki İran doğalgaz kesintisinin sebep olduğu ekonomik sarsıntı geçmek bilmiyor. Sanayi, BOTAŞ’ın %40 kısıntı tariflendirmesi ve TEİAŞ’ın elektrik kesintisinden ötürü durma noktasında. İran tarafı ilk başta “teknik gerekçelerle” 10 gün olarak ilan ettiği kesintiye, bir gün sonra son verdiyse de mesele bir türlü kapanmak bilmiyor.
İran tarafının muğlak kesinti açıklamalarının ardından ilk olarak öne çıkan işin jeopolitik boyutu oldu. Türkiye hem Ukrayna krizinde Rusya’nın yanında değil, hem de Mısır, Suudi Arabistan ve İsrail ile yakınlaşma iklimine girdiği için İran için yeniden tehdit pozisyonunda. Kesintiye 24 saatte son verilmiş olması bu gerçeği pek değiştirmiyor. Zira Türkiye yeniden verilen gazı dağıtıma sokmakta zorlanıyor.
24 saatlik kesintiye BOTAŞ’ın ilk verdiği tepki düşündürücü. Sanayi tesislerine ve OSB’lere %40 tüketim azaltmaları, aksi takdirde ek zam uygulanacağı bildirildi. Normalde bir boru hattındaki kesintinin, başka boru hatlarındaki arz artışıyla telafi edilmesi gündeme gelir. Ya kapasite artırımı ya da spot alımla. Ama tedarik sıkıntısı olacaksa depolamalar gündeme gelir.
AKP’nin anlı şanlı törenlerle devreye soktuğu Tuz Gölü ve Silivri’deki yer altı doğalgaz depoları ile kıyılardaki yüzer sıvılaştırma-depolama tesislerinin toplam kapasitesinin 3 milyar metreküpü geçtiği söyleniyordu. BOTAŞ eski genel müdürü Gökhan Yardım’ın açıklamalıyla öğrenildi ki, Tuz Gölü’ndeki yatırım tamamlanmış değil. Mevcut haliyle stoklanan gaz ise, şubatın ilk haftasına kadar anca yetecek durumda.
İşin acınası kısmı, bu doğrudan bir bilgi değil. Gökhan Yardım’ın kaba hesabı. Ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu, Türkiye’deki doğalgaz stoklarının gitgide azaldığını ve hiçbir tedbir alınmadığını gündeme getirince Enerji Bakanlığı, BOTAŞ ve TEİAŞ’ın internet sitelerinden verilen anlık depo bilgilerinin yayınlanmasına son verdi.
Uzmanların aktardığına göre stoklama amaçlı doğalgaz alımı, fiyatlarda düşüş beklentisiyle aylardır ertelenmiş. Oysa dünya pandemiden çıktıkça ekonomiler tekrar canlandı ve enerji talebi tekrar arttı. Türkiye’de bu gerçeğin öngörülememiş olması da apayrı bir facia.
Gökhan Yardım, enerji politikasını denetleyen EPDK’nın alternatif tedarik kanallarının oluşmasını engellediğini ve yatırım yapmadığını, özellikle gaz getirmek isteyen özel sektöre de kapıları kapatarak arz güvenliğini baltaladığını vurguluyor. Sözde 2001 yılında BOTAŞ tekelinin kaldırılmasıyla serbest piyasa oluşacakken şimdi siyasi baskılar sonucu fiili bir tekel var. Kesintinin halen devam etmesinin bir başka sebebi olarak boru sistemlerinde yeterli kompresör yatırımının yapılmadığı, durumun bu yüzden normale döndürülemediği iddiaları da var.
Doğalgaz kesintisi, Avrasya bloğunun tüm dünyaya olduğu gibi Türkiye’ye karşı da kullandığı bir koz. Kesinti, Putin’in Moskova’da İranlılarla bir araya gelmesinden hemen sonra ve Erdoğan’ın “Kırım’a çöktüler” ifadesinin üzerine geldi. İran’ın böyle bir hamleyi Putin’siz yapması beklenemez.
Bu durumda Rus doğalgazının neden kesilmemiş olduğu sorulabilir. Bunu anlamak, Putin’in Erdoğan’la birebir yaptığı özel görüşmeleri bilmekten geçiyor olabilir. Bu yazı yazılırken Kremlin, Putin’in Erdoğan’ın davetini kabul ederek Türkiye’ye geleceğini yazıyordu. Kuşkusuz Ukrayna krizi ile birlikte doğalgaz meselesi de masaya yatırılacak.
Putin bir yandan arz güvenliğini sağlanamamış Türkiye doğalgaz arzını kendine daha çok bağlamaya çalışacaktır. Bir yandan da bu arzı bir şantaj gibi kullanıp Türkiye’yi Ukrayna meselesinde etkisizleştirme yoluna gidecektir.
Dağıttığı elektriğin üçte biri doğalgaz çevriminden gelen TEİAŞ, şimdi ülkenin her yerindeki OSB’lerde imalathaneler 380 voltluk güç hatlarını kullanmasın diye devriye gezdiriyor. BOTAŞ ise, doğalgaz kesinti tedbirini halen kaldırmış değil. Erdoğan gibi “tek adam”ların kullanışlılığı işte böyle anlarda ortaya çıkıyor.
CHP milletvekili Aykut Erdoğdu’nun gündeme getirdiği, doğalgaz anlaşmalarında Türkiye’nin aleyhine yapılan değişikliklerin iç yüzüne dair vahim iddialar bu açıdan oldukça inandırıcı. AKP iktidarında Türkiye’nin enerji güvenliği Erdoğan ailesinin ve yakınlarının özel çıkarlarına kurban edilmiş görünüyor.
Kıbrıs Türklüğünü soykırımdan kurtarma uğruna yaşadığımız ambargoyu 19 senedir ağzında sakız gibi çeviren, “gaz yağı alamadık” diye feveran eden “dayılar” umurunda değil ama… Kırım’ı da kurtaramadık, Doğu Türkistan’a da çare olamadık, Tebriz’e de nefes olamadık, doğalgazı da alamadık!