Putin’in Türkiye ziyareti, Rus devlet ajansının yaptığı habere göre ileri bir tarihe ertelendi.
Ertelemeye neyin neden olduğuna dair herhangi bir bilgi yok. Türkiye-Rusya ilişkisi, Erdoğan ve Putin arasındaki kişisel ilişki üzerinden ilerlediği için bu tarz durumlarda herhangi bir “ayrıntının” ortaya çıkması mümkün olmuyor.
Bu yüzden sadece genel duruma bakarak bazı tahminler yapmak mümkün olabiliyor.
Putin’in Türkiye ziyareti, “tecrit”in işe yaramadığı ve Rusya’nın gücünü koruduğu şeklinde verilen bir mesaj olacaktı.
Bu algı, Putin açısından çok önemli; geçtiğimiz günlerde yapılan uzun röportajında Putin, yaptırımlardan zararlı çıkanın Rusya olmadığını, “Batı ülkelerinin kendi ayaklarına ateş ettiğini” sıklıkla dile getirdi.
“Dengede giden” ve bu yüzden de “Rusya’nın dengesini bozan” Ukrayna savaşının bir an önce bitmesi, Batı desteğinin azalmasına bağlı. Putin’in bir NATO ülkesi olan Türkiye’yi ziyaret etmesi, Rusya’nın uluslararası meşruiyetini koruduğunu göstermeyi amaçlıyordu. Rusya, yaptırımların “hiçbir işe yaramadığı” konusunda Batı kamuoyunu ikna edebilirse savaşın daha çabuk biteceğini düşünüyor.
Türkiye ile yakın ilişkiler, bu açıdan önemli bir fırsat. Erdoğan da durumun farkında olduğu için genel seçimler öncesinde Rusya’nın sağladığı imkanlardan önemli ölçüde faydalandı. Örneğin ertelenen doğalgaz faturaları, AKP’nin “bedava doğalgaz” propagandası yapabilmesi açısından çok önemliydi. Yine Akkuyu Nükleer Santrali’ne “yakıt getirilmesi” ve Putin’in de online olarak katıldığı temsili bir açılış da AKP için yapılan bir seçim çalışmasıydı.
Putin’in ziyaretinin iptal edilmesi, kurulan yakın ilişkinin bir süreliğine “dondurulması” anlamına geliyor olabilir.
Türkiye, İsveç’in NATO üyeliğine kabulüyle birlikte farklı bir rotaya girmiş durumda. Her ne kadar İsrail ile olan gerilim, Batı ile kurulacak yakın ilişkilerin önüne geçiyor olsa da “Batıya verilen tavizler”, Hamas’a verilen desteği dengelemek için kullanılıyor.
AKP iktidarı, İsveç’in NATO üyeliği konusunda uzlaşmayı reddeden bir çizgide ısrarcı olsaydı Batı açısından İran’ın bulunduğu konuma düşebilirdi. Şimdi ise kendileri açısından akıllıca davranıp eski müttefikleriyle yeniden yakınlaşmaya çalışıyor.
Hakan Fidan’ın 28 Ocak’ta ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Vekili Victoria Nuland ile görüşmesinde, Nuland’ın elini iki eliyle tutarak poz vermesi de yakınlaşmanın bir göstergesi. Oysa iki ay öncesinde iktidar medyası “Hakan Fidan’dan Blinken’a soğuk duş” manşetleriyle çıkıyor, Fidan’ın kendisine sarılmak isteyen ABD Dışişleri Bakanını ekarte etmesi alkışlanıyordu.
Beğenelim ya da beğenmeyelim; AKP’nin diplomatik güvenirliği yok eden bu rahatlığı, kendisine geniş bir hareket imkanı sağlıyor ve tüm muhataplarından azami faydayı elde edebilecek bir manevra alanı yaratıyor.
ABD’nin Akdeniz’deki savaş gemisini ziyaret eden Selçuk Bayraktar’ın Ukrayna’da SİHA fabrikasının inşasına başlaması da bu tarzın bir sonucu.
Rusya açısından ise beklenen şey, Türkiye’nin daha fazla sadakat göstermesi… “Dost” Putin, Erdoğan için fazlaca fedakarlık yaptığını düşünüyor. Türkiye’yi ziyaret kararı Batıya yönelik bir mesaj olacaktı, bu ziyaretin iptal edilmesi ise doğrudan Erdoğan’a verilen bir mesaj.