İsmail Saymaz’ın Sözcü’de yayınladığı Selim Temurci röportajı, Gelecek Partisi’nin çözülme eğilimini yansıttığı için tartışılıyor. Gerçi bunun ilk işareti, Davutoğlu’nun sadece 5 kişi tarafından izlenen Youtube canlı yayınıydı.
Ama Temurci röportajı, siyasal İslamcı kafanın kodlarını okumak açısından da faydalı.
Öncelikle Selim Temurci de Davutoğlu gibi eski bir AKP’li. İki yıl önce isim vermeden Sadat organizasyonunu işaret etmiş, emniyet envanterindeki kayıp silahların 15 Temmuz’da AKP’nin gençlik kollarına dağıtıldığını itiraf etmişti.
Tabi bu, Gelecek Partisi’nde bir “gelecek” görürken yaptığı açıklamaydı. Şimdi, bambaşka telden çalıyor.
Selim Temurci, röportajın ilk ânlarında Gelecek Partisi’nde artık neden bir gelecek göremediğini açıklamış. Selim Bey, en başından beri “Hoca”yı uyarmış. Bu CHP’ye yanaşmayalım demiş, kaybederiz, siliniriz, bize yaramaz demiş.
Hocası Davutoğlu, Kılıçdaroğlu ile birlikte yönetimde etkin olabileceklerini düşünmüş. Hatası buymuş. Oysa bu, Davutoğlu’nun hayatı boyunca yaptığı belki tek isabetli atıştı. Sadece Gelecek Partisi değil, Saadet, Deva ve DP, hepsi kazançlı çıktı.
Ama Temurci’ye sorarsanız Yeniden Refah gibi bir olsun beş olsun, siyasette bir yere oturabilirlermiş. Bunu söyleyen Temurci, İstanbul I. Bölge’den CHP oylarıyla meclise girdi bu arada. Hatta muhalefet, 14-28 Mayıs’ta AKP karşısında zafer kazansaydı belki Selim Temurci şimdi bakandı!
Ama ne yapacaksınız ki? Siyasal İslamcı’nın kompleksli tatminsizliği ve sorunlu karakteridir gördüğünüz. İsmail Saymaz “AKP’ye geçme arzusu”nu sorduğunda bile ne diyor Temurci?
“AK Parti’ye geçmek diye bir cümle kurmuş değilim. Yarın için sadece kendimi değil, partiyi bir yere konumlandırıp gri alana çekme gayretim var. Başarabilirsek o dediğiniz şey gerçekleşmez.”
Nasıl ama? Gri alan! Sinsi, renksiz, içten pazarlıklı yani…
Fakat kilit ifade, en sonda. Başarabilirsek. Peki başaramazsan ve partini kurtaramazsan ne olacak?
Be adam, “Arkamdan operasyon çevrilmiş, gençlere emniyetin silahları dağıtılmış, Soylu’yu da aşıyor, daha yukarılara uzanıyor” diyerek eski partisini ve liderini yerin dibine sokan sen değil misin?
Ama belli ki AKP’ye gerçme arzusu deli gibi var ve ortada ne bir gurur var ne bir kendine saygı.
Zaten röportaja vesile olan de bu İslamcı tipi gurursuzluk değil miydi? Gündemden uzak kalanlar için hatırlatalım. Selim Temurci, İstanbul’da Murat Kurum’u destekliyor. İsmail Saymaz’a bunun gerekçesini de uydurmuş.
Mesele, kendi partisinden İBB’ye aday olmayı reddetmesinden kaynaklanıyor. Temurci, olmayan oyumuzla rezil oluruz diyemiyor. Onun yerine AKP kitlesiyle karşı karşıya gelmekten imtina ettiğini ve “CHP’ye gittin, yardım ettin suçlaması”na muhatap olmak istemediğini söylüyor.
Utanmadan da ekliyor: Murat Kurum, “Kadir Topbaş tarzı”nın taşıyıcısıymış. Bakın şu komplimanı, mevcut AKP kadroları Murat Kurum’a yapmamıştır.
Ayrıca pardon ya, kim kime yardım etti? Kompleks böyle bir şey işte. İnsanı mitoman yapıyor!
CHP, seni milletvekili yaparken niye hatırlamadın bunları? Kafana tabanca mı dayadılar, CHP’den milletvekili ol diye? Gerçi taş atıp kolu bile yorulmadı ki AKP kitlesiyle karşı karşıya gelsin. Çok akıllı tabi! Meclise girerken AKP kitlesiyle karşı karşıya gelmiyor, yerel seçimlerde geliyor.
Ama 39 tane sandalye de yetmedi ki. Aralarında İslamcı dayanışması bile sergileyecek kadar adamlık gösteremedikleri için Özgür Özel, bir milletvekilini bunlara verdi de anca öyle grup kurabildiler.
Selim Temurci, şeiratçıların bir fraktal geometriden ibaret olduğunun kanıtı. Herkes birbirinden koparak birbirini devam ettiriyor. Hocası AKP’de homurdanıyordu, tutunamadı attılar. Konuşurum, kıyamet kopar dedi, konuşa konuşa hayatının “CHP zihniyetiyle” mücadele içinde geçtiğini konuştu.
Şimdi Temurci de aynı şeyi yapıyor. Davutoğlu’ndan şikayetçi gibi görünüp CHP’ye saldırıyor, bir bakıma yediği kaba pisliyor. İstanbul’da bile AKP adayını destekleyip Erdoğan’dan medet umuyor.
Eh, şimdi Selim Temurci ve arkadaşları da AKP’ye geçince ne olacak? CHP’de kahraman bol canım! Saadet grubunda adam kalmasın, CHP fason İslamcı grup bile kurar sırf İslamcıları mutlu etmek için.
Ama İslamcılar yine mutlu olmaz. Onların matematiği farklı. Adamlara borç veriyorsun, daha çok borçlu kalıyorsun. Kılıçdaroğlu’nun “hesap uzmanlığı” ile de birleşince işte böyle “tadından yenmez” oluyor!