Türklüğe saldırının yeni cephesi edebiyat alanında açıldı
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın ve Genel Başkan Yardımcısı Sanem Oktar’ın Anayasa’dan Türklüğü çıkarma önerisiyle birlikte başlayan Türklük tartışmaları, Türklüğe karşı açılan yeni bir savaşın siyaset cephesinde ilan edilmesiydi.
Geçtiğimiz hafta başlayan yeni bir tartışma, savaşın yeni bir cephesinin daha açıldığını gösterdi. Tartışma, edebiyat çevrelerinde başladı ve çok kısa bir süre içinde sosyal medya üzerinden tüm Türkiye’ye yayıldı.
Konumuz malum; belli başlı yayınevlerinin edebiyat kategorisinde Türk Edebiyatı yerine Türkçe Edebiyat, Türkiye Edebiyatı, hatta Yerli Edebiyat gibi ifadeler kullanmaları.
Peki, tartışma nereden çıktı, derseniz, Boğaziçi Üniversitesi’nden çıktı.
Üniversitenin kütüphanesinden çekilip paylaşılan bir görüntüde, edebiyat bölümündeki başlıklar ‘Fransız Edebiyatı’, ‘Alman Edebiyatı’, ‘İngiliz Edebiyatı’ olarak yazılırken, Türk Edebiyatı bölümünde “Türkiyeli” yazıyormuş.
Sonra konu Türk Edebiyatı yerine “Türkçe Edebiyat”, “Türkiye Edebiyatı”, “Yerli Edebiyat” ifadelerini kullanan yayınevlerine geldi.
Şair Kaan Eminoğlu, diğer milletlerin edebiyatlarını o milletlerin isimleriyle duyuran ama Türk Edebiyatı diyemeyen belli başlı yayınevlerinin listesini yayınladı ve bu yayınevlerini boykot çağrısında bulundu. Listedeki belli başlı yayınevleri şunlar:
İletişim, Sel, Ayrıntı, Metis, Notos, İthaki, Everest ve Can Yayınları.
Gerçi Can Yayınları’ndan Can Öz, yayınladığı açıklamada “Can Yayınları’nda kitaplarda (yayınevinin kaleme aldığı yerlerde) Türkiyeli denmez, Türk denir. Türkçe edebiyat denmez, Türk Edebiyatı denir; bu geleneksel olarak böyledir, yayınevinin de politika kararıdır,” şeklinde bir açıklama yaptı ama “Pekala bir yayıncı Türkiyeli demeyi tercih ediyor olabilir,” demekten de geri durmadı.
Listenin başında İletişim Yayınları’nın olması da bizleri hiç şaşırtmadı. Türk düşmanı fikirleri yaymak için kurulan liberal İletişim Yayınları, asıl “Türk Edebiyatı” yazsaydı şaşırırdık. Boykot çağrılarından sonra İletişim Yayınları’nın yöneticisi çıkıp “Boykot ederseniz edin, umurumuzda olmaz,” şeklinde bir açıklama yapsa buna da şaşırmayız. Ne de olsa Türk düşmanlığı yapmak için fonlanıyorlar.
Türkiyelilik, Türk düşmanlığıdır!
Özellikle sosyal medyada dönen tartışmalarda dile getirilen bir husus var: Alman Edebiyatı, Fransız Edebiyatı, Rus Edebiyatı demekten gocunmayanlar, Türk Edebiyatı yerine Türkiyeli Edebiyatı veya Türkçe Edebiyat dedikleri için çifte standart uyguluyorlarmış.
Bu çok iyi niyetli yorumdur. Burada elbette bir çifte standart var. Alman’ı, Fransız’ı, Rus’u millet olarak zikredip, edebiyatlarını milletlerinin ismiyle ifade edip, Türklere gelince Türkiyelilik kavramıyla ifade etmek, daha açık bir ifadeyle Türklüğü yok saymaktır; çifte standart değil, bilinçli Türk düşmanlığıdır.
Çünkü Türkiyelilik kavramı, tam da bu Türk düşmanı çevreler tarafından Türklüğü yok etmek için piyasaya sürüldü. Türkiyelilik, Türk düşmanı ideolojinin anahtar kavramlarından biridir.
Hatırlayın, AKP iktidarının ilk dönemlerinde de Türklüğü Anayasa’dan çıkarma çabaları olmuştu. İşte o dönemin de anahtar kelimesi “Türkiyelilik”ti. PKK’lısı, BDP’lisi, bilumum liberali, “solcusu”, Türkiyelilik kavramına dört elle sarılmıştı.
Selahattin Demirtaş gibi o dönemde parlayan siyasetçileri ne diye tanıtıyorlardı bize? Türkiyeli siyasetçi! Şimdi Demirtaş’ın yazdığı kitaplara da Türk Edebiyatı diyecek değiller ya. Türkiyeli Edebiyatı diyecekler veya Türkçe yazdığı için Türkçe Edebiyatı diyecekler. Bir kişi de çıkıp sormayacak; kardeşim madem Kürtlükte bu kadar ısrarlısın, kitabını niye Kürtçe yazmıyorsun?
Buradaki ana maksat, Türkiye’nin Türk ülkesi olmadığı, etnik mozaik olduğu ve edebiyatının da, her ne kadar Türkçe yazılsa da, Türk Edebiyatı değil Türkçe Edebiyat olduğu propagandasını yapmaktır.
O yüzden bu zihniyettekiler için Kürt Edebiyatı vardır ama Türk Edebiyatı yoktur.
Mesela bu çevreler, Kürt Edebiyatı yerine neden Kürtçe Edebiyat demezler?
Kendilerini Kürt olarak tanımlayan yazarlar, neden Türkçe yazıp Kürt yazar olarak anılmak ister? Madem bu kadar Kürtlükte ısrarlılar, buyursunlar kitaplarını Kürtçe yazsınlar, Kürt Edebiyatı oluştursunlar da görelim.
Ama işte buradaki amaç Kürtlük veya Kürtçe değil, Türklüğü aşındırıp yok etmek.
Tüm bu tartışmalar içerisinde beni şaşırtan tek şey, Bilgi Yayınevi’nin internet sitesindeki kategoriler bölümünde de Türk Edebiyatı yerine Yerli Edebiyat tabirini görmek oldu.
Türkiye’nin en köklü yayın kuruluşlarından olan, Attila İlhan’ın da yöneticilik yaptığı Bilgi Yayınevi, geçirdiği dönüşümden mi, yoksa “modaya” uymak için mi bilinmez, kervana katılmış.
Bilgi Yayınevi’nin sitesindeki Yerli Edebiyat kategorisine girmek için tıkladığınızda ise sizi Turgut Özakman’ın “Şu Çılgın Türkler” kitabı karşılıyor. Hayret! Yayınevi kitabın ismini, “Şu Çılgın Türkiyeliler” veya “Şu Çılgın Yerliler” diye değiştirmemiş!
Yerli dendiğinde Türk insanının aklına tek şey gelir, Kızılderililer. Bilgi Yayınevi, Türk Edebiyatı’nı Yerli Edebiyat yaptıysa, rahmetli Turgut Özakman, hangi kabileye mensuptu?
Edebiyattan sinemaya her alanda Türklüğü silmek
Türklük, binlerce yıldır var olan bir milletin ismidir. Bununla birlikte, Türk milletinin geçmişten bugüne her alanda yarattığı eserleri, tarihsel birikimi de ifade eder.
Türk Edebiyatı’ndan kasıt da Türk milletinin geçmişten günümüze uzanan yolculuğunda edebiyat alanındaki yarattığı eserleri ve birikimini ifade eder.
Edebiyattan, tarihten, sanattan, sinemadan, resimden Türklüğü çıkardığınızda edebiyata, tarihe, sanata bir şey olmaz; olan, yok olan Türklüğe olur.
İşte tüm bu tartışmaların sebebi, Türkiyelilik adı altında Türkçe Edebiyatı adı altında Türklüğü yok etmektir. Bu çevreler Türkiye’yi, Türkçeyi kullanarak Türk’ü yok etmeye çalışmaktadır.
Tam da edebiyat camiasında bu tartışmaların olduğu günler, sosyal medyada önüme bir sinema etkinliği afişi düştü. Afişte “Genç Alman Sineması” ifadesinin altında “80’ler Türkiye Sinemasında Kadın” ve “Bağımsız Türkiye Sineması” ifadeleri var.
Aynı zihniyetin sinema alanında tezahürü. Sinema Alman olabiliyor ama Türk olamıyor. Olsa olsa Türkiyeli olabiliyor. Sinema Türk’ün ne haddine!
Tweetin altına bir vatandaş yorum yapmış, “CHP’li Maltepe Belediyesi’nin etkinliği mi o” diye. Belli ki Aktrol. Afiş üzerinden CHP’ye saldıracak. Maltepe Belediyesi, Twitter hesabından yanıt vermiş “bizle ne alakası var” gibilerinden. Etkinliği düzenleyen kim çıktı dersiniz? CHP’li Kadıköy Belediyesi!
Hadi HDP’lisini, PKK’lısını, bilumum bölücüsünü, liberalini geçtim de Türklüğü yok saymak, Atatürk’ün partisi CHP’ye mi kaldı? Sonra Erdoğan gibi Türklüğü savunacak son kişi çıkar, “Türk bayrağından, Türk kavramından nefret edenlerle mücadelemizin süreceği bir seçimi yaşayacağımızı şimdiden söylüyorum,” der.
Etkinliğin sponsorlarından biri Alman Goethe Vakfı. Kadıköy Belediyesi’nin nerelerden fonlandığı buradan anlaşılıyor. Diğer bir sponsor ise Kurukahveci Mehmet Efendi. Kurukahveci Mehmet Efendi ne? Türk kahvesi üreticisi. Yoksa o da artık Türkiyeli kahvesi mi?
Türklükten taviz vermeyeceğiz!
Edebiyat alanındaki bu tartışma yıllardır kâh alevlenerek kâh sönerek devam eder. Bugünlerde alevlenmesinin en önemli sebebi, siyasi arenada başlayan Türklük tartışmalarıdır. Eğer birileri çıkıp Türklüğü Anayasa’dan çıkaracağını söylerse, bir başkası da çıkıp Türklüğü edebiyattan, tarihten, sanattan, sinemadan çıkaracağını söyler.
Babacan’ın çıkışından sonra AKP cenahı ve bilumum bölücüler ellerini ovuşturmaya başladılar. 6’lı masadan ise esaslı bir itiraz sesi yükselmedi. İşte böylesine bir siyasi iklimde Türklüğe yapılan saldırılara karşı daha kararlı bir şekilde karşı durmalıyız.
İslamcısı, Kürtçüsü, liberali hepsi aynı Türk düşmanı ideolojiden beslenirken, biz Türkler, Türklüğümüze her zamankinden daha sıkı bir şekilde sahip çıkmalıyız.
Biz Türk’üz! Bin yıllardır yaptığımız her şey Türklük adıyla anılır.
Edebiyatımız, Türk Edebiyatı’dır!
Resmimiz, Türk Resmi’dir!
Sinemamız, Türk Sineması’dır!
Mimarimiz, Türk Mimarisi’dir!
Şimdi birileri çıkıp da “Türkiyeli olacaksınız” dediği için de Türklüğümüzden vazgeçecek değiliz.
Elbette isteyen, kendini istediği gibi tanımlayabilir. Bir edebiyatçı kendini Kürt olarak tanımlayabilir. Ancak verdiği eser Türk dilindeyse, o eser Türk Edebiyatı’na mal olmuştur.
Ha, eserinin Türk Edebiyatı’nın değil de Kürt Edebiyatı’nın bir parçası olmasını istiyorsa da oturup bir zahmet Kürtçe yazacak. Öyle hem Türkçe yazayım hem de Türk Edebiyatının içinde olmayayım diye bir şey olmaz.
Nâzım Hikmet’i “Türkçe şairi” diye tanımlayan bir çevre var. “Türkçe şairi” diye bir tanımlama olamaz. Nâzım Hikmet’ten “Türkçe şairi” diye bahsedemezsin. Tüm dünyanın kabul ettiği gibi Nâzım Hikmet, Türk şairidir.
Türk düşmanları, sırf Türk dememek için Türkiyeli, Türkçe falan diyorlar ya, onlara gerçekten acıyorum. Türk’ten kaçmak için sarıldıkları kelimelerin bile kökü Türk.
Türklük o kadar büyük ki, düşmanlık etmek için bile Türk’ü zikretmek zorunda kalıyorlar.
Türk düşmanlarının Türklüğü yok etmek için yaptığı bütün saldırılara, Türklüğümüze daha çok sarılarak karşılık vereceğiz.