Cihan Kolivar yanlış bir şey söylemedi
Geçtiğimiz haftanın en çok tartışılan konularından biri, Ekmek Üreticileri Sendikası Genel Başkanı Cihan Kolivar’ın bir televizyon programında sarf ettiği sözlerden dolayı önce gözaltına alınması, ardından da çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklanmasıydı.
Cihan Kolivar ne demişti de tutuklanmıştı?
Ekmeğin fiyatının yıl sonu itibariyle 7,5 liraya çıkacağına yönelik haberler dolayısıyla Habertürk TV’de canlı yayına katılan Ekmek Üreticileri Sendikası Genel Başkanı Cihan Kolivar, fırıncıların elektrik ve doğalgaz faturaları konusunda indirim talebini dile getirirken şu sözleri sarf etti:
“Biz ruhsatlı fırınlar olarak hükümetten şunu istiyoruz. Doğalgaz ve elektriği… Madem siz bunu temel gıda maddesi sayıyorsunuz ki ben öyle saymıyorum. Ekmek, aptal toplumların temel gıda maddesidir. (…) Bizim toplum ekmekle doyduğu için böyle 20 sene başında yöneticiler duruyor.”
Aslında Cihan Kolivar’ın yaşadığı tam bir canlı yayın kazasıydı. Canlı yayın heyecanına, Karadeniz insanının kendine has heyecanı da eklenince, Kolivar’ın kafasında uçuşan düşünceler birden ağzından çıkıvermişti.
Programın sunucusunun da bir anda telaşla araya girme çabası, aslında Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğünün geldiği yeri görmek açısından önemli. Öyle bir otosansür mekanizması kurulmuş durumda ki muhabirler, sunucular iktidarın hoşuna gitmeyecek bir şey duydukları anda hemen müdahale etme gereği duyuyorlar.
Peki, Cihan Kolivar’ın söylediklerinde yanlış bir şey var mı? Maksadını aşan ifadeler olmakla birlikte, Kolivar’ın söylediklerinde yanlış bir şey yok!
Kolivar, madem ekmeği temel gıda sayıyorsunuz, üretimi için devlet yardımcı olsun demek istemişti. Aslında Cihan Kolivar’ı bir konuda tebrik etmek gerekir. Ekmek üreten birisinin Türkiye’deki ekmek tüketiminin yüksekliğinden şikâyetçi olması, günümüzde az rastlanan bir dürüstlük örneğidir. Konuşmasında “ekmek geri toplumların temel gıda maddesidir” dese belki başına bunlar gelmeyecekti.
Ancak başına bunların gelmesi, Kolivar’ı haksız çıkarmaz. Çünkü Kolivar’ın dediği gibi Türkiye, ekmek tüketiminde dünya lideri. ResearchGate’in yayınladığı 2021 verilerine göre Türkiye, kişi başına 104 kg. tüketimle birinci sırada. İkinci 95 kg. ile Bulgaristan, üçüncü ise 89 kg ile Ukrayna.
Gelişmiş ülkeler diyebileceğimiz Danimarka, Finlandiya, Fransa, Almanya, Hollanda gibi ülkelerde ise kişi başına tüketim 42-57 kg. arasında değişiyor. Yani Türkiye’nin yarısı kadar. Cihan Kolivar’ın söylediği gibi Türk insanının temel gıdasının ekmek olduğu doğru. Ancak Kolivar’ın sehven (AKP’liler çok sever bu ifadeyi) söylediği sözler, tutuklanmasına giden yolu açmış oldu.
Her şeyin başı ekmek
Türk toplumu ile ekmek arasındaki ilişki, basit bir tüketim ilişkisi olarak değerlendirilemez. Ekmek, Türk insanının sofrasının temel besin maddesidir. Ancak bu sadece geri kalmışlıktan değildir. Kültürel hatta dinsel bir yönü de vardır.
Ekmek sadece undan yapılan bir besin maddesi olmanın ötesinde Türk insanı için çok daha farklı anlamlar içermektedir. Aslında her şeyin başı ekmektir desek çok da abartmış olmayız.
Ekmek demek her şeyden önce geçim demektir. Türk deyimlerinde ekmeğin iş, geçim anlamında kullanıldığı çok örnek vardır. Ekmek teknesi, ekmek aslanın ağzında, ekmeğiyle oynamak, ekmeğini taştan çıkarmak, ekmeğine yağ sürmek ilk aklıma gelenler.
Türk insanının geçim sıkıntısı çektiği şu günlerde en çok kullanılan deyimler de yukarıda saydıklarımdır. Ekmek teknesi, insanların işyerleri için kullandıkları bir deyimdir. Ekmek aslanın ağzında deyimi ise iş bulmanın ne kadar zor olduğunu anlatmak için kullanılan bir atasözümüzdür. Son günlerde bu deyim, ekmek aslanın midesinde diye değiştirilmiştir. Bu da AKP iktidarı döneminde iş bulmanın ne kadar zorlaştığını ifade eder.
Elimize alınca öpüp başımıza koyduğumuz iki şey vardır. Biri Kur’an-ı Kerim, diğeri ise yerden aldığımız ekmektir. Ekmeğin böyle kutsal bir yeri de vardır Türk insanı nezdinde.
Yukarıda deyimlerimizden bahsettim ya, AKP dönemini en iyi anlatan deyim, sanırım millet olarak ekmeğimizden olmamızdır. AKP, Türk milletini kuru ekmeğe muhtaç etti. Yetmedi, artık kuru ekmek bile alamayacak hale getirdi.
Son zamanlarda revaçta olan “boş tencereler AKP’yi devirir” diye bir söylem var. Boş tencere değil de, ekmeksiz sofralar AKP’yi gerçekten devirebilir. Türkiye’de halkı ekmeksiz bırakan AKP gibi bir iktidarın şimdiye kadar ayakta kalmaması gerekirdi.
Ekmek üreticisi fırıncılar bile aç kalıyorsa, varın halkın durumunu siz düşünün. İşte böyle bir durumda bile AKP iktidarı hâlâ Türkiye’yi yönetebiliyorsa, bunun tek sebebi muhalefetin beceriksizliğidir. Muhalefet çok uzun bir süre sadece ekonomi üzerinden muhalefet yapıyordu. Bunun da elbet sakıncaları vardı ama son birkaç aydır, özellikle Kılıçdaroğlu, ekonomiyi bıraktı ve başka gündemlerin peşine düştü.
Önce nereden çıktığı henüz anlaşılamamış bir türban çıkışı yaptı. Türkiye, AKP’nin en zayıf olduğu ekonomi, geçim derdi konularını konuşurken bir anda AKP’nin elinin en güçlü olduğu türban konusunu konuşmaya başladık.
Kılıçdaroğlu sonradan kalktı teknoloji için ABD’ye, para bulmak için de İngiltere’ye gitti. Vatandaşın ekmek derdini unuttu ve unutturdu. Ancak muhalefet için de her şeyin başının ekmek olduğunu hatırlatmak gerek. Vatandaş ekmek derdini unutanı unutmaz. Bu da bizden Kılıçdaroğlu’na dostça bir uyarı olsun.
Kolivar, ekmekten değil Erdoğan’a hakaretten tutuklandı
Cihan Kolivar, sadece Ekmek Üreticileri Sendikası’nın genel başkanı değil. Aynı zamanda ekmek üretimini önemli bir oranda elinde bulunduran ilimizden, Erdoğan’ın hemşerisi bir Rizeli. Aynı zamanda kendini “Kasımpaşalıyım, Erdoğan’ın annesine teyze, babasına amca derdim” diye tanıtan bir isim. Ancak konuşmasında AKP’yi eleştirdiği için “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ve devletin yargı organlarını alenen aşağılamak” iddiasıyla ilgili gözaltına alındı.
Aslında bu suçtan alınması gereken birileri varsa, o da başta liderleri olmak üzere, AKP’lilerdir.
Belli ki Kolivar’ın sözlerinden bir şey çıkaramadılar. Zaten yukarıda da uzun uzun anlattığımız gibi, Kolivar’ın açıklamasında bilmeden yapılan yanlışın dışında suç unsuru yoktu. Ancak AKP yargısı her zaman yaptığı gibi geriye doğru bir sosyal medya taraması yaptı ve Kolivar’ın “Erdoğan’a hakaret” olarak görülebilecek bir twitini bulup tutukladı.
Cihan Kolivar’ın tutuklanmasına gerekçe gösterilen twit ise Erdoğan’ın diploması konusunda atılmış. Erdoğan’ın diploması konusunda “olsa dükkan senin” ifadesinin geçtiği twit, Kolivar’ın tutuklanma gerekçesi oldu.
Bir insanın diplomasının olmamasını dile getirmek neden suç olsun ki? Sonuçta diplomasının olmaması ayıp değil, günah değil. “Diplomasız” diye bir hakaret de AKP’ye kadar, daha doğrusu Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına kadar Türk lügatinde yoktu. AKP ile hayatımıza giren “yenilik”lerden biri de bu oldu. Ancak bu hakaret davaları vatandaşı susturmak için AKP yargısı tarafından bir silah olarak kullanılıyor. Çünkü onlar da biliyorlar ki diplomasız olmak suç değil ama sahte diplomayla Cumhurbaşkanlığı makamını işgal etmek suç.
Türk Solu Başyazarı Gökçe Fırat, Erdoğan’ın sahte diplomasının en büyük takipçisiydi. Diploma ile ilgili suç duyurularında bulundu, davalar açtı. Elbette Erdoğan tarafından da Gökçe Fırat’a davalar açıldı. Bu davalardan biri de Erdoğan’ın diploması ile ilgili “iftira” davasıydı. Gökçe Fırat’ın, “Erdoğan’ın diploması sahte” diyerek Erdoğan’a iftira attığı iddia ediliyordu. Dava sonucunda, 23 Ekim 2020 tarihinde verilen kararla Gökçe Fırat, iftira davasından beraat etti. Tabi bu aynı zamanda Erdoğan’ın diplomasının olmadığının da mahkemece kabul edilmesi anlamına geliyordu.
Anlayacağınız, Cihan Kolivar’ın tutuklanması için diploma ile ilgili attığı bir twit gerekçe gösterilmiş ama bu twitte de suç unsuru yok. Kolivar’ı tutuklamak için suç uydurulmuş.
Dezenformasyon yasası, tam da bunun için çıkarıldı
Cihan Kolivar’ın tutuklanmasının tek nedeni, Habertürk TV’de yaptığı açıklamadaki AKP hakkında sarf ettiği “Bizim toplum ekmekle doyduğu için böyle 20 sene başında yöneticiler duruyor,” sözleriydi.
Kolivar’ın tutuklanması, aslında hayatımıza yeni giren “Dezenformasyon Yasası”nın AKP iktidarı ve yargısı tarafından nasıl kullanılacağının en iyi örneği olarak görülmeli. Bundan sonra AKP ile ilgili herhangi bir eleştiri getirecek olan kişi, Kolivar’ın başına gelenleri düşünüp, sözlerini bir kez daha tartacaktır. Bununla ilgili tanık olduğum bir konuşmayı burada aktarmak isterim. Kolivar’ın tutuklandığı gün akşam saatlerinde metroda iki kişinin kendi arasında konuşmasına şahit oldum. Bir vatandaş diğerine “Fırıncıyı içeri almışlar duydun mu?” diye soruyor. Öteki de “Duydum. Bundan sonra konuşmayacağız demek ki,” diyordu. İşte “Dezenformasyon Yasası” dediğimiz yasa tam da bunun için çıkarıldı. Sıradan vatandaş sosyal medyada AKP’yi eleştiren bir şey yazamasın, televizyonda ya da sokak röportajında sözlerini tartarak konuşsun ya da en iyisi hiç konuşmasın diye. Cihan Kolivar, bunun ilk örneği oldu.
İnsanlar bir taraftan da şöyle düşünüyor: Siyasilerin ya da ünlü isimlerin başına böyle bir şey geldiğinde muhalefet partileri, ünlü diğer isimler bir şekilde tepki gösteriyorlar. Tutuklanan kişi de, Gülşen örneğinde olduğu gibi, birkaç gün, belki bir iki hafta yatıp çıkıyor. En kötü ev hapsine çevriliyor. Ancak aynı şey sıradan insanların başına geldiğinde aynı tepkiler verilecek mi, bu insanlara sahip çıkılacak mı kaygısı insanları sessizliğe itiyor.
Tam da burada iş muhalefete düşüyor. Muhalefet partilerinin bu insanlara sahip çıkması, bu tür tutuklamalarda sesini yükseltmesi, bu insanların yanında olması gerekiyor. Kılıçdaroğlu, tutuklanmanın üzerinden birkaç gün geçtikten sonra Kolivar’ın ailesini arayarak yanlarında olduğunu bildirdi ama biraz geç kaldı. Kolivar gözaltına alındığında muhalefetin anında harekete geçip tepki koyması, Kolivar’ı “yedirmemesi” gerekiyordu. Tabi bunun için önce Kılıçdaroğlu’nun Türkiye gündemine geri dönmesi gerekiyor.
Fransa Kraliçesi Marie Antoinette’e atfedilen bir söz vardır. Fransız Devrimi öncesinde kuru ekmek bile bulamayan halkla dalga geçerek “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” dediği rivayet edilir. Gerçi sonradan bu sözün kraliçeye ait olmadığı ortaya çıkmıştır ama halkı kuru ekmeğe muhtaç eden yönetimlerin yaklaşımını en iyi yansıtan örnektir.
Aslında “örnekti” desek daha doğru olacak. Çünkü Cihan Kolivar’ın tutuklanmasından sonra halkını kuru ekmeğe muhtaç eden iktidarların halka yaklaşımı “Ekmek bulamıyorlarsa fırıncıyı tutuklayın” olacaktır ve bu yaklaşımın babası da Tayyip Erdoğan oldu.