Türkiye genelindeki tanınırlığı 31 Mart 2019’da yapılan yerel seçimlerle başlayan bir isimdi Ekrem İmamoğlu. Beylikdüzü’nde yaşayanlar dışında kimse tarafından bilinmeyen biri, İstanbul’a aday yapılmıştı.
Gerek seçim gecesi izlediği yol, gerekse seçimin yenilenmesine karar verildikten sonraki mücadelesi ve ezici bir farkla İstanbul’u ikinci kez kazanması muhalif seçmene umut olmuştu.
Mazbatasını aldığı gün, dört sene sonrasının cumhurbaşkanı adayı olarak konuşulmaya başlanmıştı bile. Gençliği, coşkusu ve mücadele azmi, onu Tayyip Erdoğan’a karşı zafer kazanabilecek bir aday yapmıştı.
İstanbul’u ikinci kez ve üstelik sekiz yüz bin gibi büyük bir farkla kazanan İmamoğlu, siyasetin parlayan yıldızıydı. Bilinmeyen biriyken uluslararası arenada tanınan bir figür; ülkenin cumhurbaşkanı tarafından muhatap alınan, siyasi geleceği açısından da tehlike arz eden biri olmuştu.
Muhalif seçmen arasında yaygın olan “Erdoğan, onun gibi biri tarafından yenilir” düşüncesine uygun bir isimdi.
Erdoğan gibi hırslıydı. Erdoğan gibi hitabeti güçlüydü. Erdoğan gibi Karadenizliydi. Ses tonlarının benzerlikleri bile bu düşüncedeki muhalif seçmeni umutlandırabilmişti.
İkisi arasındaki bölgesel ve duyusal benzerliklerin yanı sıra siyasi geçmişlerindeki benzerlikler de bu umudu besleyen etmenler arasındaydı.
İkisi de partilerinin alt birimlerinde görev almışlardı. İkisi de genç sayılacak yaşta İstanbul’da belediye başkanlığı yapmışlardı.
Tayyip Erdoğan’ın yıllardır ağzından düşürmediği Pınarhisar günleriyle İmamoğlu’nun başında Demokles’in kılıcı gibi duran mahkeme kararı, ikisi arasındaki kader benzerliği olarak görülüyordu.
Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olmuştu, bu kadar benzerlikten sonra İmamoğlu da olabilirdi.
***
2019’dan bu yana Türkiye gündemindeki yerini koruyan İmamoğlu, geçen beş yıl içinde yaptığı ve yapmadığı şeylerden dolayı insanların akıllarında şu soruyu oluşturdu: İmamoğlu, olası bir cumhurbaşkanlığı döneminde Türkiye’yi düzeltecek bir kurtarıcı mı yoksa ikinci bir Erdoğan mı? Ya da soruyu şöyle soralım: İmamoğlu, Erdoğan’ın muadili mi değil mi?
***
Muadilden kastedileni açıklamaya, yukarıda yazılan siyasi geçmişlerindeki benzerlikler veya aynı bölge insanı olmaları yetmez. Akıllarında bu soru oluşan birçok insanın gördüğü bir durum var: İkisi arasındaki karakter benzerliği, bunun dışa vurumu ve siyasi hayatlarındaki almış oldukları tavırlar.
Kimilerimiz ne gibi benzerlikler var, diyebilir ?
Biri gülüyor diğeri bağırıyor, biri sakin diğeri sürekli asabi, biri demokrasiden yana diğeri otokrasiden; biri herkese eşit, insancıl diğeri ayrımcı vb.
İmamoğlu’nun Erdoğan’ı andıran özelliğine bakalım ama unutmayalım: Biri cumhurbaşkanı diğeri belediye başkanı. Yani sahip oldukları güç oranını göz önüne alarak değerlendirelim.
***
Yakın zamanda CHP’nin Afyonkarahisar adayı Burcu Köksal’ın Dem Parti ile ilgili bir konuşması olmuştu. Konuşmanın içeriğinin partinin duruşuyla örtüşüp örtüşmediği ayrı konu fakat herhangi bir uyuşmazlık söz konusu olduğunda tepki genel başkandan gelmesi gerekirken İmamoğlu’ndan geliyor. Hem de “kendine ya başka bir iş bul ya da başka parti bul” gibi tehditvari bir üslupla kovarcasına.
2014 yılında Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasıyla Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçildiği zaman arasında nasıl ki AKP’nin lideri yine Erdoğan’sa, Davutoğlu’nun da BinaliYıldırım’ın da bir hükmü yoksa partide, benzerini bugün CHP için de söylemek mümkün. İmamoğlu, genel başkan olmadan genel merkezin başına geçmiş durumda. “Değişim” rüzgarını asıl yaratanın İmamoğlu olduğunu ve kimin değişip kimin değişmeyeceğinin de yine İmamoğlu’nun kararıyla belirlendiğini görmekteyiz.
Tayyip Erdoğan, 22 yıllık iktidarı boyunca kendine bağlı bir medya yaratmışsa, İmamoğlu da 5 yıllık belediye başkanlığı döneminde muhalif tarafın medya gücünü eline almış durumda. Özel’den çok, İmamoğlu’nun ön planda tutulduğunu okuyoruz, izliyoruz.
***
Çok tepki çeken bir olaydı İmamoğlu’nun Karadeniz gezisine tetikçi Nagehan Alçı’yı da yanında götürmesi. İnsanları hedef tahtasına oturtan Nagehan’ı o uçakta görmek doğal olarak tepki yaratmıştı. Bu tepkiye İmamoğlu’nun tepkisi de Tayyip Erdoğan’dan duymaya alıştığımız “ananı da al git, sen kimsin ya” gibi cümlelerin benzeri olan “vız gelir tırs gider” gibi bir cümleyle olmuştu.
Her ne kadar bu tabir için sonrasında özür dilese de yaptığı eylemin hâlâ arkasında olduğunu belirtmesiyle aslında kibrinden taviz vermediğini ve kendisini Erdoğan gibi eleştirilemez biri olarak gördüğünü gösterdi.
***
İmamoğlu, geçen yılki seçimde Erdoğan’ı yenebilecek bir adaydı. 31 Mart’ta zafer kazanan bir İmamoğlu, sonraki seçimde yine en güçlü cumhurbaşkanı adayı olur fakat biz ne istiyoruz?
Erdoğan’ı yenen Erdoğan gibi birini mi?