Erdoğan’ın dün kadın muhtarlarla buluşmasında doktorlar için söylediği “gidiyorlarsa gitsinler” sözü, AKP iktidarının sadece bir meslek grubuna yönelik dışlayıcı bir tavır olarak algılanmamalı.
AKP iktidarının doktorlara yönelik tavrı, özellikle son dönemde artan şiddet vakalarına ve doktorların özellikle ücretlere yönelik taleplerine kulak tıkamasıyla iyice belli olmuştu. Erdoğan’ın dünkü konuşmasıyla da AKP’nin doktor düşmanlığı tescillenmiş oldu.
Aslında burada sadece bir meslek grubu olarak doktorlar üzerinden meseleyi tartışmak da çok doğru değil. Tamam burada Erdoğan’ın hedefinde doktorlar var ancak Erdoğan’ın kurmaya çalıştığı kabile toplumunun önündeki tek hedef doktorlar değil.
Hatırlarsınız, Erdoğan’ın iktidarının ilk yıllarında bir “bürokratik oligarşi” tartışması vardı. Erdoğan o zaman da “monşerler” dediği bürokratları düşman olarak bellemiş ve devlet kademesinden bu kesimleri dışlamak için elinden geleni yapmıştı.
Sonrasında Erdoğan’ın hedefi askerler oldu. Ergenekon, Balyoz gibi kumpaslarla başlayan Türk ordusunun tasfiye süreci, 15 Temmuz sonrasında tamamlandı.
Şimdi ise doktorlar üzerinden AKP’lilerin “elit” dedikleri bir diğer kesim de tasfiye edilmeye çalışılıyor. Doktorların yanı sıra mühendis ve öğretmen gibi meslek grupları da AKP’nin tasfiye harekatında öncelikli grupları oluşturuyor.
Burada bir parantez açıp, Türk Solu Başyazarı Gökçe Fırat’ın 2019 yılında yayımlanan “Silivri Defterleri 1-31 Mart’tan 23 Haziran’a Beyaz Türklerin Köleliğe İsyanı” adlı kitabına değinmek gerekiyor. Gökçe Fırat’ın kitabında “Akseriye, Mülkiye, Tıbbiye” olarak nitelendirilen kesim, gerek Kurtuluş Savaşı’mızın gerekse Türkiye Cumhuriyeti’nin lider ve öncü kadrosu olarak ön plana çıkar. İşte bugün Türkiye Cumhuriyeti ile hesaplaşmaya çalışan AKP iktidarı da bu kesimleri hedef almaktadır. “Elit” düşmanlığı adı altında cumhuriyeti kuran ve bugünlere getiren, bugün de Cumhuriyeti koruma kararlılığını gösteren kesimler tehdit edilmektedir.
Bu kesimlerin en önemli özelliklerinden biri, bugüne kadar ekonomik olarak kendi ayakları üzerinde durabilen ve bu özelliği ile AKP’nin boyun eğdiremediği kesimler olmasıydı. Esasında Türkiye’nin muhalif tabanını da çok büyük ölçüde bu kesimler oluşturmaktadır.
Cumhuriyet Mitingleri ve Gezi eylemleri gibi AKP iktidarını sarsan önemli toplumsal hareketlerin bel kemiğini de AKP’lilerin “elit” dediği bu kesimler oluşturmaktaydı. Yani Erdoğan’ın “giderlerse gitsinler” dediği kesim aslında muhalefetin tabanıdır.
Doktorlar meselesine dönecek olursak, ülke doktorsuz kalacakmış, vatandaşın sağlık hizmeti aksayacakmış, doktorlar eğitimlerinin ve emeklerinin karşılığını alamıyormuş, bunlar Erdoğan’ın umurunda bile değildir. Erdoğan’ın tek derdi bu kesimlerin ne şekilde olursa olsun tasfiye olmasıdır.