Recep Tayyip Erdoğan dün kabine toplantısı sonrası Marmaris’teki orman yangınına değinerek “Dikkat et, Muğla’da büyükşehir belediyesi sende. Acaba ne yaptınız? Ne gibi bir çalışma ortaya koydunuz? Büyükşehir belediyelerin itfaiyesi yok mu? Ama bizler ‘burası CHP belediyesidir’ demedik” açıklamasını yaptı.
Bu açıklamadan çıkartılabilecek iki temel sonuç var. Demek ki AKP Genel Başkanı, devletin CHP’li belediyelerin görev bölgelerinde çıkan orman yangınlarına müdahalesini “görev” olarak değil “angarya” olarak görüyor. Devletin görevi olarak görmedikleri için de buraya yapılan müdahaleleri bir “lütuf” olarak görüyor ve öyle takdim ediyor.
Geçtiğimiz yaz orman yangınlarının peş peşe gelmesi ve THK yangın söndürme uçaklarının kullanılmaması neticesinde, bunun bilinçli bir politika olduğu, bu bölgeler CHP belediyesine dahil olduğu için iktidarın müdahaleyi yavaşlattığı tarzında yorumlar yapılmıştı.
Erdoğan’ın yangına müdahaleyi “lütuf” olarak gören açıklamasını okuduktan sonra yapılan bu yorumları acımasızca görmemek gerek. Sonuçta “insan”ın aklına yangın, deprem ya da sel gibi doğal bir afet olduğunda, buranın hangi partiye ait bir belediye olduğunu sormak gelmez. Orman yangını nerede olursa olsun üzülürüz. Marmaris’te olduğu zaman da Sürmene’de olduğu zaman da. İzmir depreminde de meraklanırız, Elazığ depreminde de canımız acır. İnancımız olmasa bile “Allah yardımcıları olsun.” deriz. Eğlencemiz varsa erteleriz.
Ulus olmak budur! Mutlulukla, kederde, varlıkta ve yoklukta birbirlerini tanımayan insanların telepatik biçimde ortak bir bağ kurup, ortak duyguları hissetmesidir. Bu durum elbette tarihten gelen bağların ve birlikteliğin sonucudur.
Bugüne kadar böyle geldi. Ancak bugün geldiğimiz noktada AKP Genel Başkanı, CHP belediyelerinin olduğu yerlerdeki orman yangınlarına yapılacak müdahaleyi “ekstra bir yardım” olarak görüyor. 20 senelik iktidarında Erdoğan toplumu zaten bölmüştü şimdi de sıra ormanları bölmeye geldi.
Üzerinde düşünülmesi gereken diğer konu ise ‘burası CHP belediyesidir’ demedik diyen kişinin iç dünyası. Eğer bir insan böyle bir konuda “demedik” açıklaması yapma ihtiyacı duyuyorsa, bu durum aslında kapalı kapılar arkasında bunları söylediğinin bir işareti olabilir.
“İzmir’de deprem oldu ama biz yardım ettik.” ya da “Tunceli’de sel oldu ama biz yardım ettik.” cümlelerindeki “ama” kelimesi kişinin zihin dünyasını nasıl ele veriyorsa, Marmaris’teki orman yangında “Burası CHP’li belediyedir demedik.” denilmesi, iktidarın muhalif vatandaşlara nasıl baktığını özetleyen çok veciz bir ifade.
İçişleri Bakanı’nın yangından neredeyse Marmaris Belediye Başkanı’nı sorumlu tutması ve “belediyelerin müdahale etmedikleri, yetersiz kaldıkları” vurgusunun her orman yangını sonrasında ısrarlı biçimde tekrarlanması, afetlerin iktidar tarafından “muhalefete vurmak için fırsat” olarak kullanıldığı gösteriyor.
Elazığ depreminden sonra “Toplanan deprem vergileri ne oldu?” diye soranları “Afetin siyaseti olmaz.” diyerek linç edenler, Berna Laçin’e dava açanlar; CHP’li belediyelere ait yerlerdeki afetleri siyaset malzemesi yapmaktan kaçınmıyor.
Kurnazlığa dayalı klasik bir AKP stratejisi. Bu stratejiyi üreten aklın ormanı vatan toprağı olarak görmemesi, “kırmızıyla boyalı” alanlar olarak görmesi ise bazılarında devlet ve millet kavramlarının yok olduğunu gösteren trajik bir örnek.